Cevabı basit. Aydın Doğan bugüne kadar kendi gazete ve TV'lerinde hep kendi istediği yönleriyle haber oldu. Mesela bir üniversiteden fahri doktora unvanı aldığında, gazetelerine en güzel fotoğraflarıyla sürmanşet oluyor. TV'leri bütün bültenlerde Doğan'ın başarılarını anlatıyor. İş o kadar çığırından çıktı ki, böbrek vakfından şilt alsa CNNTÜRK canlı yayın yapıp, gazeteleri yarım sayfa yayınlar hale geldi. Bu bir anlamda geri kalmış ülke diktatörlerinin medyayı kullanarak kendi reklamlarını yapması gibi oldu. Oysa madalyonun bir de öteki yüzü var. AKŞAM, medyanın da temizlenmesi, özeleştiri yapması için Doğan Grubu gazete ve TV'lerin yazamadıkları için bu yazı dizisini başlatıyor.
Bu kuruluşlar için önemsiz demek doğru olmaz. Fakat, Türkiye'de Aydın Doğan'ın medya hakimiyeti ortada. 2008'in ilk 5 ay sonuçlarına göre Doğan Grubu medya ilan pazarında yüzde 44.7 paya sahip. Bu da yıllık 2 milyar dolar civarı bir reklam geliri demek. Basına bu kadar hakim olan bir patronun gazete sahiplerinin liderliğine soyunması da normal. İş adamları içinde Aydın Doğan'ı fazla ciddiye alan yok. Yani bir anlamda bu kadar gazete ve TV'si varken basındakiler içinde bile "Aman biz bulaşmayalım" diyenler çoğunlukta. O da kendi kendine bu işleri yürüterek, Hürriyet'in patronu olarak elde edemeyeceği uluslarararası itibarı kazanmak istiyor. Durum dünyada da üç aşağı beş yukarı böyle olduğu için, Türkiye'deki kartelin temsilcisi olarak yılda bir iki kez kongrelere katılıp, yayıncılık alanındaki görgüsünü, bilgisini artırmaya çalışıyor.
- YANİ başta Hürriyet, Doğan Grubu medyasındaki Aydın Doğan haberlerine daha dikkatli mi bakmak lazım. Bunların tamamının reklam amaçlı olduğunu söylemek biraz insafsızlık olmaz mı?..
Aydın Doğan'ın memleketi Bayburt'ta yaptığı bir açılış Hürriyet'e, Milliyet'e sayfa sayfa haber oluyorsa, TV'lerinde uzun uzun yayınlanıyorsa bunun başka bir izahı olamaz. Hatırlayın, eskiden Irak devlet televizyonunda sabah-akşam Saddam'ın icraatlarını ve cesaretini anlatan yapımlar vardı. Ne farkı var?
- PEKİ Aydın Doğan'ın çıkışı nasıl başladı. Biliyoruz ki otomobil başbayiliği yaparken hızlı bir yükseliş elde etti. Milliyet'i satın alarak medyaya girdi. Ya sonrası?
Evet Abdi İpekçi'nin öldürülmesi sonrası Milliyet'in sahibi Karacan Ailesi, medyadan soğudu. 1981 yılında Milliyet Yayın adı ile Doğan Grubu'nun basın macerası başladı. Sonrasını herkes biliyor. Hürriyet Grubu, dergiler, televizyon sektörü, Kanal D ve diğerleriyle gelen hızlı büyüme.
- SADECE medyada mı büyüdü?... Aynı dönem başka sektörlere de girmedi mi?..
Girmez mi?.. 1990'lar hatta 2000'lerin başına kadar medya hiç de kârlı bir sektör değildi. İlan gelirleri çok düşük, Türkiye ekonomisi küçük olduğu için bir işadamının sadece medya ile ayakta durması imkansız gibiydi. Bu nedenle Doğan da başka sektörlere göz kırptı. İşte bu yazı dizisinde Aydın Doğan'ın hiçbir değer üretmeden, tek bir marka yaratmadan nasıl başkalarının şirketlerini ele geçirip hızla yükseldiğini anlatacağız...
Tek kuruş ödemeden Dışbank'ın sahibi oldu
Aydın Doğan'ın banka sahibi oluşunun öyle bir hikâyesi var ki dünyada örneği yoktur. İş Bankası'nın satışa çıkardığı Dışbank'ı, Frankfurt İş Bankası'ndan gelen ballı krediyle satın aldı, cebinden hiç para çıkmadan banka sahibi oldu
Kemal Derviş, kamu bankalarını (Ziraat ve Halk) rehabilite etsin diye bula bula Aydın Doğan'ın holdingdeki sağ kolu Vural Akışık'ı buldu. Akışık, devlette tatlı tatlı rehabilitasyon yaptıktan sonra, Aydın Doğan'ın bankası Dışbank'ın başına geçti
1990'lı yılların sonunda medyada iyice büyüyen Aydın Doğan, Ankara bürokrasisinin kurtlarını da yavaş yavaş saflarına çekmeye başlamıştı. Kimi devletteki işlerini bırakıp Doğan'ın kurmayı oluyor, kimileri devlet içinde kalıp Aydın Bey'e yol gösteriyordu. "Devletin deniz yemeyenin keriz olduğu" yıllarda öyle akılalmaz işlere girişti ki bugün bile "tokatçılık dersi" olarak okutulacak cinsten. Mesela Ankara bürokrasisini çok iyi bilen Vural Akışık, Doğan'ın operasyonlarındaki baş aktörlerdendi.
Doğan Holding'de profesyonel yöneticilik yaptı. Yıllarca Aydın Bey'in maaşlı elemanı olarak görev aldı. Kemal Derviş'in Türkiye'ye gelişiyle düğmeye basıldı. Çünkü Mesut Yılmaz, Kemal Derviş ve bürokrasideki kilit adamları Aydın Doğan'ın medya desteğiyle operasyonlara başlayacaktı. Hürriyet ve Milliyet, Kemal Derviş'in poster gibi resimlerini basıp yıldızını parlatıyor, Derviş de ufak ufak Ankara'da iş bitiriyordu. 4 Nisan 2001'de Derviş ilginç bir atama yaptı. Ziraat ve Halk Bankası'nı birlikte yönetmek ve rehabilite etmek için kurulan Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine memlekette başka akıllı adam yokmuş gibi Vural Akışık'ı atadı. Kim bu Akışık, Doğan Holding'de Aydın Bey'in sağ kolu, yüksek maaşlı akil adamı. Kediye ciğer emanet etmekten daha feci bir durum. Devlet bankalarının en hortumlandığı dönemde, en büyük medya gurubunun yöneticisi kamu bankalarının başına çörekleniyor. Gerisini tahmin edin... Bu kadarla kalsa iyi. Aynı dönemde Fon'a devredilen bankaların ortak yönetim kurulu başkanlığını Tevfik Altınok yürütüyordu. O dönemde Demirbank'a da el konduğu için Demirbank'ın fiilen başında Altınok vardı. Bu ikilinin yolu Hollanda'da da kurulu Demir-Halkbank'ın Fon'a devri ile kesişmiş oldu. Demir-Halkbank'ın yüzde 70'i Fon'da geri kalanı Halkbank'taydı... Bu bankayı da sakın öyle tek şubeli bir tabela bankası filan zannetmeyin. 2 milyar doları aşan aktif büyüklüğü ile o zaman Türkiye'deki birçok bankadan değerli bir bankaydı. Vural Akışık ile Tevfik Altınok yönetimindeki ortaklık, sadece bir ay sonra şöyle bir açıklama yaptı: Demir-Halkbank NV.'nin yüzde 70 oranındaki hissesiyle, Demir Kazakistan, Demir Kırgız International, Demir Bulgaria'ya Halit Cıngıllıoğlu (Demirbank'ın sahibi) ve Aydın Doğan tarafından 95 milyon dolar teklif verildi. Hisse devir görüşmelerine başlanması için bu teklif yeterli görülmekle birlikte (Onayı veren Tevfik Altınok), diğer ortakların yani Halk Bankası'nın (Başında Aydın Doğan'ın maaşlı adamı Vural Akışık var) ön alım hakları bulunması nedeniyle hisse devir görüşmelerine söz konusu ortakların ön alım hakkını kullanmaması halinde (kullanıp kullanmama kararı da aslında Vural Bey'de) başlanacaktır. Peki bundan sonra ne oldu dersiniz... Akışık, Halkbank genel müdürlüğüne getirdiği Emel Çabukoğlu'na "Halk Bankası olarak ön alım hakkınızı kullanmayın" talimatını verdi. Karar Altınok'a bildirildi. Altınok da hemen satış için talimat verdi ve onay için BDDK'ya yollayarak görevini tamamladı. Böylece koca banka 95 milyon dolara Doğan-Cıngıllıoğlu'nun oldu.
6 YIL SONRA ÖDEMELİ KREDİ
Bitmedi, sistemi öyle güzel kurdular ki, operasyonun tamamlanmasının ardından Altınok, 31 Aralık 2001'de görevden ayrıldı. Ve sadece 9 gün sonra Doğan Holding'de hiper maaşla işe başladı. Akışık ise, biraz daha kamuda kalıp, hortumlanacak banka var mı diye bakındı. Nisan 2002'de istifa edip Doğan'ın yanına geri döndü. Eski dostlar Doğan Holding'in binasında bir araya geldiklerinde Demir- Halkbank'ı da devletten alıp Aydın Bey'e sunmuş oldular. Aynı Vural Akışık, daha sonra Dışbank'ın yönetim kurulu başkanlığına oturup, Hollanda Dışbank'ı Demir-Halkbank'a sattı. Sonra da Özelleştirme İdaresi'ne devredilen kalan yüzde 30'u alıp işlemi tamamladı.
Yine bu dönemde Doğan Grubu'nun kurt yöneticisi Vural Akışık'ın öyle bir operasyonu var ki, Türk finans tarihine geçecek cinsten... Patronu Aydın Doğan, cebinden bir kuruş para koymadan Dışbank'ın sahibi oldu. Kendi şirketleri arasında yaptığı para transferleri ile tanınan Aydın Doğan'ın, İş Bankası ile de arası hep iyi oldu. Dışbank'ı alma sürecindeki manevrası şöyleydi: İş Bankası zor duruma düşen ve alacaklısı olduğu Lapis'ten Dışbank'ı geri aldı. O dönemde zarardaki bir bankayı elde tutmak pek akıl kârı değildi. Hemen Dışbank'ı satışa çıkardı. Bankaya Doğan talip oldu. Bunun üzerine o zamanki İş Bankası yönetimi Aydın Bey'e 20 Kasım 1994'te Frankfurt İş Bankası kanalı ile libor artı 2 faizle 6 yıl sonra ödemeli 7 milyon dolar kredi verir. ardından aynı banka tarafından Doğan'a 7 yıl vadeli, benzer faizli 11 milyon 468 bin Alman Markı daha kredi sağlanır. Böylece Aydın Bey, cebinden bir kuruş çıkarmadan 14 milyon dolar kredi ile ve ödemeye de 6 yıl sonra başlamak kaydı ile Dışbank'ın sahibi olur. Vay be, ne kumpas diyorsanız. Bu kadarla bitmiyor. Aydın Bey bu, bununla yetinir mi?.. İş Bankası'ndan Dışbank'a önce 40 milyon dolar sonra 50 milyon dolar daha mevduat yatırmasını ister. Bu isteği de tabii ki yerine getirilir...
Bu Vural Akışık'a hiç dokunulmadı!
BİR dönemin baş aktörleri hâlâ Aydın Doğan'ın en yakınındaki isimler... Doğan'ın yanından Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı'na geçip, Dışbank'ı patronu için alan Vural Akışık, sonra hemen Doğan Holding'e geri döndü. Dışbank Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Sonra Petrol Ofisi'nı satın alma sürecini yönetti. Şu an Doğan Holding'de Aydın Doğan ve kızlarından sonra imza yetkisi olan en etkin isim. Petrol Ofisi'nin de yönetim kurulu başkanı. Ve ne hikmetse topu topu 6-7 yıl mazisi olan bu işlerden bir türlü yargılanamıyor...
Demir-Halk işinde suçu Ecevit'e atmışlardı
2001'de operasyonla Vural Akışık-Selçuk Demiralp ikilisini kamuda görevlendirip Hollanda'da bulunan Demir-Halkbank'ı bir ayda oldu bittiyle satın alan Doğan Grubu, "O iş Ecevit Hükümeti'nin onayı ile" oldu diye savunma yapmıştı. Bu da büyük bir yalan...
DIŞBANK'ı İş Bankası'ndan yine İş Bankası'nın kredisiyle alan Doğan Grubu, sadece 287 milyon dolar öz sermayesi olan bu bankadan kendi şirketi POAŞ'a tek kalemde 200 milyon dolar kredi açtı. (Bu mevzuya yazı dizimizin POAŞ bölümünde ayrıca değineceğiz) Aydın Doğan bununla da kalmayıp, Demir-Halkbank'ın kamuya geçmesi gereken hisselerini de (Yüzde 30) Vural Akışık'ın manevrasıyla kendi kucağına aldı. Olay 2003'te o dönem Turgay Ciner'in elinde bulunan Sabah gazetesine haber olunca Aydın Doğan, Vural Akışık'ı kurtarmak için bir açıklama yapmıştı. (Nasıl yapmasın, kamu bankalarının başında holdinginden ayrılıp devlet memurluğuna geçen Vural Bey vardı) Aydın Doğan, Hürriyet'e koydurduğu bir haberle Demir-Halkbank'taki, yüzde 30'luk Halkbank (Kamu) payının opsiyon kullanmama hakkının Vural Akışık değil, hükümet tarafından yapıldığını yazdı. Yani bir anlamda kararı Ecevit vermiş demeye getirdi. Oysa o dönemde bu işlerin gizli gizli Mesut Yılmaz-Kemal Derviş ikilisi tarafından yürütüldüğünü herkes biliyordu. Hatta Ecevit'in o dönem sağ kolu durumundaki şimdinin DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün, Ecevit'e oldu bittiyle imzalatılan belgeleri AKŞAM'a anlamıştı. Fakat Demir-Halkbank satışındaki engeli kaldıranın bizzat Vural Akışık olduğu Yüksek Denetleme Kurulu raporuna bile girdi.
Akşam