THY'de çalışan kabin amiri Semra Dereli Civelekhan, salgın hastalık ihtimali bulunan bölgelere uçmak istemeyince işten atıldı. Genç kabin memurunun o bölgelere uçmasını yasaklayan doktor raporunun bulunduğu, buna rağmen işten çıkarıldığı kaydedildi.
THY'deki başarısının yanı sıra Genel Sekreteri olduğu Türkiye Kabin Memurları Derneği TASSA'da da önemli projelere imza atan Semra Dereli Civelekhan'ın sürpriz şekilde işten çıkarılması şaşkınlıkla karşılandı.
Boeing 777 tipi uçaklarda görev yapan Semra Dereli Civelekhan, geçtiğimiz günlerde bir uçuşa gitmek için geldiği Atatürk Havalimanı'nda kartının iptal olduğunu fark etti, uçuş dönüşünde de işten çıkarılma tebligatı eline ulaştı.
Civelekhan'ın işten çıkarılma gerekçesi ise oldukça ilginç. THY, çalışanının işten çıkarılmasına gerekçe olarak, " Uçuşu reddetme" olarak gösterirken salgın hastalık tehlikesi bulunan bölgelere uçamayacağına dair elinde doktor raporu bulunan Semra Dereli Civelekhan'ın buna rağmen işten çıkarıldığı kaydedildi. Semra Dereli Civelekhan gibi, doktor raporuyla bazı uçuşlara gönderilmeyen 123 kabin görevlisinin daha bulunduğu öğrenildi.
THY'de, Sarı Humma aşısı olunarak uçulması zorunlu olunan hatlardan( Sudan,Etiyopya, Nijerya, Kenya) ve Menenjit Aşısı olunarak uçulması zorunlu hatlardan(Cidde, Medine)Alerji tanısı ve raporuyla uçması tıbben uygun görülmeyen kabin memurları muaf tutuluyor. Halen THY'de 40'ın üzerinde kabin memuru EC olarak kodlanarak bu hatlarda uçurulmuyor. Semra Dereli de, sıkıştırılmış gazlı spreylere alerjisi olduğundan kabin içerisinde, kabin memurları tarafından dezenfeksiyon yapılan(Uçak tipine göre min. 2 adet sprey) 4 Afrika hattına planlanmama için alerji raporu almıştı.
TASSA İlköğretim Okulu projesinde de önemli başarılara imza atan Semra Dereli Civelekhan'ın işten çıkarılması şirkette şaşkınlıkla karşılandı.
Genç Kabin Amiri, meslektaşlarına duygu yüklü bir mektupla veda etti.
İşte hayaller kurarak başladığı havacılık serüvenini yarıda bırakmak zorunda kalan bir kabin amirinin duygu yüklü o mektubu:
Benim bir babam var. Biyolojik babam değildi... Babaydı, babamdı... Babam öğretmişti bana gökyüzünü, bulutları, yağmurları, tayyarecilik ruhunu...
Yıllarca daracık bir kokpitte levyeye düşen alın teriyle alındı oyuncaklarım. Hazırlıklar izledim uçuş öncesi evdeki sessiz adımlarımızı, annemin itinayla taktığı apoletleri ve bir tatlı telaş ev içi koşuşturmaları... Gidişler izledim, eve yayılan taze kahve kokusunun ardından vedalarla, dualarla... Dönüşler izledim yorgun ama sevinçli: dolu bir valiz aralanırken... Hep ders çalışırken görürdüm babamı eğitimi bitmeyen bir şeydi tayyare dedikleri şeyin, bilirdim, anlamazdım... Pijamalı tayyareye ilk adımımı attığımda babamın yatı valizi kadardı boyum... Çocuk hayallerim kanat üstünde yaşardı...
Gardıroptaki omuzları sırmalı üniformayı gizli gizli giyip aynanın karşısına geçtiğimde daha yeni esmeye başlamıştı başımdaki kavak yelleri... Her pilot çocuğu gibi bende özenmiştim. Kanıma işlemişti babamın tayyarecilik ruhu daha küçüklükten... Olmadı. Nasibim değilmiş bir uçağın pilot köşkünde oturmak! Uçuş tutkusu bambaşka bir şeydi, bildiğim, kanıksadığım bir tat! Tayyarenin bir ucundan tutmak istedi çocukluğum...
Daha 19 yaşımdaydım. Hızmamı, saçımdaki renkli boncukları, deri bileklikleri, hal halımı çıkarıp ilk topuklu pabucumu ve döpiyesimi giyeli. Hostes olacaktım... "Neden?" Diye sordular mülakatta. "Babama hayranım..." dedim. "Seni seçmezsek ne yapacaksın?" dediler. "Başka bir şirkete başvuracağım, çünkü ben bu işi istiyorum..." diye yanıtladım. Eğitime çağırdılar. 'Hostes' olacaktım, 'Kabin Memuru' olacakmışım, öğrendim. Babam tayyare derdi, uçak diyormuş siviller, anladım. Sordular: "Böyle bir meslek olduğunu bilmiyordum..." dedim. Gülecekler sandım, meğer herkes aynı şeyi söylermiş, bunu da öğrendim. Babamın tayyarecilik ruhu başka bir şekle büründü bedenimde, inanamadım. Güzel bir öğretmenimiz vardı, 'Başhostes' diyorlardı. Onunla yer değiştirdi kaptan köşkünde oturan hayallerim. Bir gün O'nun gibi olmak ve bu mesleği öğretmek...
Babamla aldım ilk brövemi, üniformamı. Ona laf getirmemek için çok ders çalıştım eğitim sonrasında da. "Zaman, çabuk geçer!" dediler... "Başladın mı bırakamazsın" dediler, dediler... Babamın tayyarecilik ruhunun bütün hayatıma yayılmasını istedim, izledim... Uzun zaman geçti üzerinden. Evlilikler duydum, vefatlar, doğumlar... Çoğuna yetişemedim. Uçakta geçirirdim bayramları, özel günleri. "Bir sen yoksun..." diye başlayan cümleler işittim. Düğün günüme de uçuş planlamışlardı, aldırdım. Dünyanın her yerinde beş yıldızlı otellerde konakladım. Yine de evimin sıcaklığını, yastığımdaki huzuru aradım. Fotoğraflarla yaşadım tüm sevdalarımı. Oğlumun ilk adımını göremedim, ilk dişinin çıkmasını... Yılların gözlerimin önünden geçip gitmesini izledim. Güzel anılarım oldu, kalbime koca bir dünya sığdırdım... Kurşun yaraları da oldu. Bir uçağın gökyüzüne dağılan küçücük parçalarından ateş olup büyüyerek yüreğime düşen... Vazgeçmedim.
Babam sımsıcak bir yaz günü veda etti tayyaresine. Çiçeklerle, alkışlarla, gözyaşları ve gururla... Teşekkür ettim O'na, bana armağan ettiği gökyüzü için...
Aynaya dönüp baktığımda omuzu sırmalı bir üniforma görmeyeli çok zaman oldu. Gözüm yıllardır tek kanatlı bröveye takılıyor. "Bir kanadım eksik kaldı..." diye düşünmüyorum. Biz havacılar dağılıp bozulan bir yap-bozun renkli parçaları gibiyiz, gereken zamanlarda birbirine tutunmayı bilen büyük bir aileyiz. Aynı ruhu taşıyan, etrafına yayan...
Yıllardır düşündüm durdum Semra'nın vedasını... Kaybettiğim dostlarım için yazılar yazdım ifade edilmesi en zor duyguları. Ölümdü tarifi en zor acı, bilemedim en zor Veda'nın kendimin ki olacağını... Hurda Uçağın! Hikâyesini kendi dilinden yazmak bile içimi burkarken tek kanatlı bröveme böyle bir nedenle veda etmenin içimi yakan, burun direğimi sızlatan zorluğunu. Beni en çok acıtanlar akmayan gözyaşlarıydı günlerdir boğazımda düğümlenen sırça köşklerin gölgesi... Artık hayatımın penceresi farklıydı. Çünkü duygu mahremiyetime bir neşter batırılmıştı. Bilemediler, benim defalarca küllerimden doğduğumu. Bilemezlerdi ki, benim yüreğime sığdırdığım dünyamın büyüklüğünü... Giderim alnım açık, başım dik... Ardımda kocaman yüreklerden oluşan bir ordu...
15 Sene sürdü babamın tayyarecilik ruhunu taşıyışım. Gururla, sevgiyle, özveriyle... Mutluyum, kazandıklarımın kaybettiklerimden daha fazla. Biliyorum ki, sevilmek çok güzel bir şey! Günlerdir hiç durmayan telefonlarımdan, duyan herkesin bir şeyler yapma çabasından... Yapacak bir şeyi olmayanların samimi gözyaşlarından... Gidiyorum, yüreğimde bir tatlı telaş, göğsümde büyük bir yara, olsun! Aklımda kılıç sesleri... Güçlüyüm, ayaktayım, masumum, dürüstüm. Geride kalan arkadaşlarıma kocaman bir gökyüzü bırakıyorum. Onu bundan sonra dolduracak olan sizlersiniz... Benimle uçan ekiplerim bilirler: onlara hep anlattım uçuşlarımda nasıl olmaları, nasıl olmamaları gerektiğini. Bazen amirleri bazen ablaları olarak. Kabin Memurluğu mesleği sıradan bir meslek değildir... Bilgiyi, beceriyi, sorun yaratmayı değil problem çözmeyi, alternatif üretmeyi, hızlı ve etkin insiyatif kullanmayı gerektirir... Her insan hayatında kendine bir meslek seçer ve hayatı boyunca sadece o mesleği icra eder. Oysa bir kabin memuru tek bir isim tamlamasının ardına birden çok mesleği sığdırır... Her kabin memuru üniformasının altında taşıdığı bütün kimliklerin bilincinde olmalıdır. Gereken anda o kimliğini ortaya koyarak olaylara müdahale etmelidir. THY Kabin Memuru'nun farkı ise sahip olduğu tüm kimliklerin yanında bir de misyon yüklenmiş olmasıdır. Bayrak taşır... THY Kabin Memuru bir markanın hem de çok önemli bir markanın parçasıdır! Bir markanın parçası olmak demek artık yalnızca kendin olmamak demektir... Artık bireysellikten soyutlanmak, markayla yoğrulmak, markayı özümsemek demektir. Markalar insanların hafızalarında öyle büyük bir etkiye sahiptirler ki, yıllarca silinemezler. Alışkanlıktan duyguya, duygudan düşünceye düşünceden alternatifsizliğe uzanan uzun bir yolculuktur Marka'nın serüveni... Bu uzun ve meşakkatli yolda ilerlemiş ve başarıya ulaşmış bir markayı zedelemeye çalışacak en ufak bir riski göze almamalıdır THY Kabin Memuru.
Üniformasını giydiği anda egosunu dolabın askısına asmalı, evinin eşiğinden adım attığı andan tekrar geri dönene dek kendi olarak değil; bir kabin memuru, bir Türk ve bir Türk Hava Yolları hostesi! Olarak gözlenileceğinin farkında olmalıdır. Attığı her adımda üniformasına uygun, sözler ve beden diline sahip olmalı, iletişim kurduğu kişilere dikkat etmelidir. Kurumsal kültüre sahip, adabı muaşerete uygun davranışlar içerisinde bilinçli, farkındalığı yakalamış, algıları açık, uçaktaki varlığının önemini kavramış olmalıdır.
Uçak mürettebatı insan vücudu gibidir. Yaşamsal bütün organlar birbirini destekler. Beynin sol lobu sorumlu kaptanı, sağ lobu ikinci pilotu, kalbi kabin amirini, kabin memurları ise diğer yaşamsal organları temsil ederler. Kalp dursa da beyin görevine devam etmeye çalışır ancak beyin ölümü gerçekleştiğinde yaşam sona erer. Bir bedende yaşamsal faaliyetlerin sürmesi için organlar arasında senkronizasyon olmalıdır. Uçak mürettebatında da senkronizasyon bozulduğunda yaşamsal faaliyetler sorunlarla karşılaşır. THY'nin Kabin Memurları, ekip ruhu taşımalı, birbirinin açıklarını arayan değil açıkları kapatan ve bunu yaparken de yolcularına hissettirmeyen, paylaşmanın öneminden haberdar; bilgiyi ancak doğru bilgiyi birbirine aktarmayı alışkanlık edinmiş, benmerkezcilikten uzak "Biz" bakış açısına sahip olmalıdır. Sadece kendi işini yapan değil yanındaki arkadaşını da gözlemleyen gerektiğinde takviye yapan gerektiğinde uyaran, koruyan, kollayan bir görev anlayışına sahip olmalıdır. Birbirlerine hitaplarında resmiyete dikkat eden profosyonel dostlukla ahbaplığı karıştırmayan ve mesleki bilgilerimizi dışarıdan hiç kimseyle konuşmayan, birbirleriyle konuşmalarını da başkalarının duymayacağı ortamlarda yapan bir profile sahip olmalıdır.
Emergency durumların: "Her zaman başkalarının başına geldiği" inancında olmayıp her an teyakkuzda bulunan gerektiği anda ne için eğitildiğinin farkında olarak gereğini yapan ve yaşanılan kazalardan çıkarılan derslere, yazılan prosedürlere sahip çıkan kişiler olmalıdır. Prosedürleri uygulayanların: "Prosedürcüdür!" diye dedikodusunu yapmak yerine prosedürleri uygulamayanları eleştiren, mesleki onuru zedeleyecek davranışlarda bulunanları aralarında barındırmayacak kadar profosyonel ve vizyon sahibi olmalıdır.
Birbirinizi sevin arkadaşlarım, birbiriniz için kıymetlisiniz... Uçmak sevdaya tutunmaktır, tek kanatlı bröve ise bir aşkın başlangıcı. Ne kabin memurluğu sıradan bir sevdadır ne de büyük bir markanın parçası olmak! THY'nin Kabin Memuru, en çok üniformasına saygı duymalıdır. Sevgi saygıyla bütünleştiğinde anlam kazanır tıpkı beyazın kırmızıyla, ayın yıldızla, turna kuşunun bir uçakla buluşmasında olduğu gibi...
Bir sabah kioskta kartımı okuttuğumda: "Kartınız geçerli değildir!" yazısını okumanın acısını, bunun üzerine 12 saat mesai yapıp uçuş sonu aldığım iş akdi fesih tebligatımı, duyunca donup kalan bakışları, karşımda akıp giden gözyaşlarını, gerçeği kabullenmeyen sitemkâr yakarışları... Dört yaşımdaki oğlum: "Uçuşa mı gideceksin bugün?" diye sorduğunda: "Bana uçuşa gelme, istemiyoruz dediler, artık uçağa gitmeyeceğim dediğimde: "Annecim uçağa beni de götür, ben ağlarım... Hostes ablalara: Annem uçuşa gitsin, bana çikolata, oyuncak getirsin... Derim. Seni uçağa alırlar!" demesini hafızamdan silemeyeceğim. Babamın tayyarecilik ruhunu yitirirken sanırım, artık uçak görmeyi de istemeyeceğim...
Ben gidiyorum, bana göre haksızlıkla, yanlışlıkla ama gururla, şerefle... Varsın olsun, gidişim böyle olsun! Siz ümidinizi yitirmeyin! Belki bir gün birlikte hayal ettiklerimiz gerçek olur. Yatılarda emekli olmuş kişileri andığımız gibi siz de benden sonra, beni güzel hatırlayın. Ben sizlerin güzel gülüşlerinizi, beni gördüğünüzdeki sevincinizi, yazılarımı okuyup "Beni yine ağlattın!" diyen tatlı sitemlerinizi, brifingime çiçek buketiyle gelmenizi, "Amirim nöbetçiyim, beni al!" diyen memurlarımı ya da "Hem ruh var, hem first sen gel bu uçuşa benimle!" diyen sorumlu kabin amirlerimi, tayyare kokusunu, memur ya da amirken bıkmadan, sevgiyle, sabırla mesleğimi, uçağın teknik özelliklerini, doğruları ya da yanlışları yeni arkadaşlara anlatışımı, üniformamı, göğsümde gururla taşıdığım brövemi, Barça rozetimi özleyeceğim... İnanın para, statü değil benim için önemli olan, 15 yılda ruhuma katılanlar... Biriktirdiğim dostlar!
Giderken her birinizin duygu dünyasına bir nebze de olsa bıraktıysam bir hatıra ne mutlu bana... Sizler Allah'a emanet olun pamuk pamuk bulutların arasında. Hakkınızı helal edin, benden sizlere bu son e-posta...
SEMRA DERELİ CİVELEKHAN
99.DÖNEM KABİN AMİRİ
TASSA GENEL SEKRETERİ
Airporthaber