İşte o röportaj ve filmin fragmanı:
Yönetmeninden yapımcısına kadın ağırlıklı bir sette çalışmanın sizin için bir farkı var mıydı?
Asiye Dinçsoy: Benim için vardı. İşe daha bir heyecanla başlıyorsun, filmin güzel olmasını daha çok istiyorsun. ‘Toz Bezi’nin bir kadın hikâyesi olması birçok şeyi daha anlamlı kıldı. Çünkü yönetmenin ve görüntü yönetmeninin kadın olması, filmin dilini daha kadın perspektifli bakmak üzerine kurdu.
Nazan Kesal: İş dağılımında başı çekenler kadın ama destek atanlar erkek gibi bir durum oldu. Yönetmen yardımcımız, ikinci yönetmen yardımcımız, kamera asistanlarımız erkekti.
Sizin kişisel olarak filme kattığınız şey neydi?
A. Dinçsoy: Yönetmenimiz Ahu Öztürk’ün çocuğu yeşil gözlü. Evlerine gelen bir akrabası da “Bu yeşil gözlü, e tabii biz Çerkesiz ya” gibi bir şey söylemiş. Ahu da o anda bu etnik kimlik meselesini bir yerde kullanmaya karar vermiş. Ahu’nun teyzesi temizlikişçisi. Tamamen ona benzemiyor ama oynadığım Nesrin karakterinin çıkış noktası da teyzesi. Nesrin büyük sesle cümleler kurmayan, hayatın ezik tarafında duran bir kadın. Bir kez yüksek sesle bir cümle kurup kocasına iş bulmasını söylüyor, onda da kocası evden gidiyor. “Geri dön” demeyecek kadar da gururlu biri. Gurur, bir şeylere hayır deme, sesini çıkarma hali bir insanlık halidir. Ben de zaman zaman bunları yaşıyorum. O yüzden Nesrin’e kendi hayatımdan bu tür yüklemeler yaptım.
“Bir kez yüksek sesle bir şey söyledi” dediniz ama Nesrin’in en sonunda çekip gitmesi de yüksek bir hareket değil mi?
A. Dinçsoy: Tabii ki, büyük bir hareket. Ezik görünmesine rağmen yeri geldiğinde kendi kararlarını da alabilen biri. Bu gerçek yaşamda da böyledir. Çok ezilmiş gibi görülen kadınlar doğalında kendi tepkilerini oluşturuyor. Bunun için politik veya feminist bir bilinç gerekmiyor. Bıçak kemiğe dayandığında her insan gerçek ve doğru cümleler kurabiliyor.
Nesrin ve Hatun arasında bir hiyerarşi de görüyoruz. Bu hiyerarşiye neden olan şey sizce ne?
N. Kesal: Nesrin şehre yeni gelmiş, oynadığım Hatun’sa yıllardır orada, şehrin bütün kodlarını biliyor halde. Moda’da evlerinde çalıştığı insanların yaşam biçimlerini ve ekonomik yapılarını iyi algılamış. Zaten evlerini temizlediği kadınlardan biri olmak istiyor.
O yüzden de Kürt olduğu halde Çerkes olduğunu söylüyor, Moda’dan ev almak istiyor.
N. Kesal: Evet, bu yüzden de hayattan hiç kopmuyor. Nesrin’se yaşamla mücadelesinde hayal bile kuramayacak kadar içe dönük bir kadın. Yani aralarındaki hiyerarşiyi, hayalleri belirliyor.
Aslı Hanım, filmde evine temizlik işçisi alan bir karakter. Nesrin’e sigortalı iş vaat ediyor ama sonra ilgilenmiyor.
A. Dinçsoy: Aklına güvendiğiniz biri, size ümit verip sonra da hiç yardım etmiyor. Gerçek iyilik ne? İşte film biraz da bunu tartıştırıyor. Evet, tamam “Oku, yapabilirsin” diyor ama nasıl? Nesrin’in bunu yapabilecek ne bilinci ne de gücü var.
N. Kesal: İnsanın kendi varoluşuyla ilgili çok kötücül, onulmaz bir trajedi yaşadığını düşünüyorum. O kötülüklerden silkinmemiz lazım ki iyi insan mertebesine uzanalım. Çünkü faşizm iki insan arasında başlıyor, sonra ideolojilere ve devletlere sıçrıyor. Önce insanın insana ettiği zulüm ortadan kalkmalı.
HAYATIMIZIN TAM ORTASINDALAR
Filmdeki erkekler de varlar ama yoklar?
A. Dinçsoy: Nesrin’in kocası Cefo’nun evden gidişi, Hatun’un kocası Şero’nun evde hiçbir iş yapmaması hali var. İstisnaları elbette var ama erkekler genelde sadece iktidar kurulması gerektiği yerde ortaya çıkıyorlar. Cefo, Nesrin’le birlikte mücadele yerine ortadan kaybolmayı tercih ediyor. Hatun’un bu kadar dominant olmasının nedeni de her işi kendinin halledebiliyor olması. Moda’da ev alma hayali, oğlunu o mahalleden kurtarma çabası var. Kadınlar bir yaşam kurabilir, bizde bu güç var; Hatun da bunu yapıyor.
Bu karakterden size ne kaldı?
N. Kesal: Onlar hayatımızın tam ortasındalar, çocuğunu, mutfağını emanet ediyorsun. Filmde o gönül borcumu ödediğimi düşünüyorum. Ve biliyorum ki bu işi “Bir gün bu temizlik yapma hali bitecek, bir gün biz de o kahve içen kadın olacağız” duygusuyla yapıyorlar.
A. Dinçsoy: Sigortasız çalıştırılıyorlar, cam silerken düşüp ölen temizlikçi kadınlar var. Filmde onların nasıl sömürüldüğünü net bir şekilde görüyoruz. Dizilerde sürekli lüks evleri, portakal sulu kahvaltıları izliyoruz zaten.
Toz Bezi fragman