Abone Ol

Tuba Ünsal Kürk Mantolu Madonna'da: 10 yıldan beri saçım ilk kez boyandı

Tuba Ünsal Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtladı. İşte Tuba Ünsal'ın o röportajı;

Tuba Ünsal Kürk Mantolu Madonna'da: 10 yıldan beri saçım ilk kez boyandı

Karşımda fiziksel olarak tamamen değişmiş bir kadın var. Tuba’dan efsane roman karakteri Maria Puder’e nasıl dönüştünüz?

- Maria Puder rolü için hem içsel, hem fiziksel büyük bir değişim geçirdim. Öncelikle ses tonumun biraz koyulaşması gerekiyordu. Ses koçuyla çalıştım, şan dersleri alıyorum. İki ay önce keman öğrenmek için derslere başladım. “Başaramazsın” dediler ama oyunda çalabilir hale geliyorum, umarım ellerimin titremesini durdurabilirim. Bu arada 17 yaşımdan beri saçlarımı kesmemiştim, ilk kez bu kadar kısa kesildi, hatta 10 yıldan beri ilk kez saçıma boya sürüldü. Koyu kestane oldu. Gözlerime siyah lensler takıldı.

Tuba Ünsal Kürk Mantolu Madonna'da: 10 yıldan beri saçım ilk kez boyandı - Resim: 1

Bu değişim sonrası aynaya ilk baktığınızda ne gördünüz?

- Hâlâ kendimi tanıyamıyorum. Tabii içselleştirmem gereken bir dünya var. Maria Puder o kadar değişik ve farklı bir kadın ki, içi paramparça, yara dolu. Onun gidip gelmelerini, dünyasını anlamak için çok zorlandım ve bir süre o dünyada kalmam gerekti.

Eşiniz Mirgün Cabas’ın sosyal medyada “Tuba’yla aramıza Maria Puder girdi” paylaşımının sebebi de bu o halde?

- Sosyal hayatımdan ve yaşam biçimimden sıyrılmadan bu karakteri yaratamazdım. F1 pilotları gibi sıkı bir disiplinle vücut, ses egzersizleri, provalar ve meditasyon yaptım. Günlerim ezberle geçti. Ailem bu kadar anlayışlı olmasa başaramazdım.

BENDEN ÖNCE İNSANLARIN NE YAPTIĞIYLA İLGİLENMEDİM HEP DENEDİM

Peki herkesin uyarlama hayali kurduğu ‘Kürk Mantolu Madonna’yı tiyatroya taşıma fikri nasıl çıktı?

- ‘İsimsiz Yıldız’ oyunundan sonra Arthur Miller’ın ‘Orkestra’sını sahnelemeyi düşünüyorduk. Kafamda sert bir yorum vardı. Ama günümüz Türkiye’sinde insanlar stres içindeyken nefes almak ve sanata sığınmak istiyor. Bunu erteleyip ne yapabiliriz diye düşünürken proje sorumlumuz, “Acaba ‘Kürk Mantolu Madonna’yı mı yapsak?” dedi. Bugüne kadar kimse yapamıyorsa bir sebebi vardır diye düşündüm. Yine de vazgeçmedim çünkü hayatımda hiçbir zaman benden önce insanların ne yaptığıyla ilgilenmedim, hep denedim.

Neden şimdiye kadar bu roman uyarlanamadı? Söylendiği gibi sebep senaryonun zorlukları mıydı?

- Önce esere layık bir sergileme biçimi olması gerekliydi. Bu büyük sorumluluk, maliyet, bütçe demekti. Ayrıca herkes kitabı okurken kafasında karakterleri ve hikâyenin geçtiği dünyayı canlandırdı. Ama sahnede mecburen bambaşka bir dünya kurulacaktı. Bir de şimdiye kadar birçok metin hazırlanmış ama Sabahattin Ali’nin ailesinden onay alınamamıştı. İlk onaylı metin, yönetmenimiz Engin Alkan’ın uyarlaması oldu. Benim için süreci başlatan buydu.

Siz de bunu duyunca hemen kaptınız...

- O kadar kolay olmadı. Benimle birlikte üç büyük tiyatro daha onu arayıp oyun yapmak istediklerini söylemiş. Ertesi gün için hızlıca randevulaştık. Bütün gece çağdaş sergileme biçiminden kostümlere kadar düşündüm, farklı olmalıydı. Toplantıya şiş gözlerle uykusuz şekilde gittim, üç saatlik konuşmanın sonunda sahnelenişten hayallerime kadar her şeyi anlatıp onu ikna edebildim. O gün kostümlerin Murat Türkili tarafından tasarlanmasından müziklerinin Sezen Aksu tarafından yapılmasına kadar her şeyi hayal ettim. Engin Alkan’a söz verdiğim ekibi kurabildiğim için çok mutluyum. Sıra provalara geldi, bütün ekip kamp yaptık. Sezen Aksu’nun ikna olması benim için en önemli şeylerin başıydı. O inanırsa herkesi ikna edebilirim diye düşündüm. Projeyi bu heyecanla anlatınca duygularıma ortak oldu ve harika bir şarkı hazırladı. Ahmet Güneştekin tabloyu çizmeyi kabul etti.

KADIN OYUNCULARIN YÜZDE 90’I BU ROLÜ OYNAMAK İSTİYORDU

Herkesin merak ettiği konuya gelelim, siz oyunun yapımcısı olduğunuz için mi Maria Puder’i oynuyorsunuz? Kendinize torpil mi geçtiniz?

- Engin Alkan ülkenin en saygıdeğer yönetmenlerinden, ona “Aklında Maria Puder’i oynamak için böyle bir şey yaptığım düşüncesi olmasın, kiminle çalışmak istiyorsan, ben yine de yapımcı olacağım” dedim. O gün üzerimde Berlin’den aldığım askeri bir kep vardı. Bana “Geldiğimden beri seni izliyorum. Sen Maria Puder’sin” dedi. Ve çalışmalara başladım.

Eleştirilere bozuluyor musunuz?

- İnsanlar kim olursa olsun aynı eleştirileri yapacaktı çünkü kadın oyuncuların yüzde 90’ı bu rolü oynamak istiyordu. Keşke herkes hayallerini gerçeğe dönüştürmek için bu kadar çalışan bir kadını görebilse, eleştiri bu noktada çok yersiz.

13 YIL DİZİ SEKTÖRÜ İÇİNDE RUHUMU SATILIĞA ÇIKARARAK YAŞADIM

Yapımcı olmaya nasıl karar verdiniz?
- Uzun yıllardır bir proje geliştirme ve strateji ajansım vardı. Büyük projelerin yanı sıra marka işbirlikleri yapıp arada kısa filmler de çekiyorduk. Fakat ben bir oyuncuyum ve hayat geçiyor. İstediğim kadın karakterleri canlandırmalıyım diye yola çıktım. ‘Dünyanın En Güzel Kokusu’ filminde uygulayıcı yapımcıydım, ardından ‘İsimsiz Yıldız’ tiyatro oyunu geldi. Şimdi sırada bir film daha var, değişik disiplinlerin bir araya geleceği dijital bir proje de.

Sizin yapımcılığınızda olan işlerin başrollerinde sadece siz mi olursunuz?
- Kesinlikle hayır. Ama en nihayetinde oynamak istediğim bir rol olduğunda benim ona tutkuyla bağlanmam ve o projedeki her şeyi oldurmak için canla başla çalışmamın en temel şeyi o kadını oynama isteğim. Benim ilk işim oyunculuk.

ÖYLE BİR TECRÜBE YAŞADIM Kİ BİR DAHA ASLA ESKİSİ GİBİ OLMAYACAĞIM

‘Kürk Mantolu Madonna’ya olan ilginin 1940’lardan günümüze artarak devam etmesini neye bağlıyorsunuz?

- Kadın-erkek kimliklerinin değiştiği cesur bir hikâye. Kadın kadın gibi değil daha maskülen, erkek androjen. Kimlikler birbirine geçmiş. Ayrıca ezikliğe övgü gibi. Raif Efendi karakteriyle bütün erkekler kendini özdeşleştiriyor, böyle bir adam bu şekilde bir aşk yaşıyorsa diyerek umut duyuyorlar.

Bu hikâyeden çıkardığınız ders ne?

- Hayatta hep normal olan değil, normlarından sıyrılıp farklı olan ve cesaretli olan kazanıyor. O yüzden, çocuklarıma da hep sürüden ayrı olmaları hakkında dersler veriyorum. Farklılıklar iyidir, onları sevmeniz lazım.

Maria Puder kitapta erkekler için hislerini “Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçemiyorlar. Bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum” diye özetliyor. Günümüzde erkeklerin bu bakışı değişti mi?

- Benim hayatımdaki erkek manzarası müthiş. Ama toplumun geneline bakarsam günümüzde zayıf olana karşı böyle bir durum var. Oysa kadın, erkekten çok daha güçlü. Sert olan cisim kırılır, ama esnek olan esner ve onu yıpratman daha zordur. Kadın esneme kabiliyetine sahip olandır.

Siz ne kadar Maria Puder’siniz?

- O yaralı, kırılgan, sevgiye aç, hor görülmüş, müthiş kuvvetli ve azimli. O dönemin dünyasında erkeklere başkaldırmış, tek başına geçinen ve bütün normların dışında bir kadın. Ortak noktalarımıza bakınca beni de hayatta kimse doğru bildiğim şeyden vazgeçiremez. Bugüne kadar kimsenin kabına uymadım.

AŞK, HAYATIMIN BİRİNCİ SIRASINA KOYDUĞUM BİR ŞEY DEĞİL

Kitaptaki gibi büyük aşklar hâlâ var mı yoksa kalmadığı için mi bu romana bu kadar özlemle sarılıyoruz?

- Öyle aşklar kalmadı. Bir şeye ne kadar emek harcarsan o kadar önemlidir. Ama artık aşk için büyük emekler harcanmıyor. Kolay ulaşılan kolay kaybediliyor. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle “Ulaşamazsan aşk olur” lafı gerçekçiliğini yitirdi.

Bunları söylüyorsunuz ama ben sizin de sosyal medyayla yaşadığınızı düşünüyorum?

- Bu role hazırlandığımdan beri WhatsApp kullanmıyorum. Numaram değişti, sosyal medyaya bakmıyorum, TV izlemiyorum. İnanılmaz mutluyum.

Sizin aşk tasviriniz nedir?

- Maria Puder, “Bütün kalıpların dışında basit bir sempati ya da bazen derin olabilen bir sevgi değildir aşk. Bütün vücudunla, dünyanla istemektir” diyor. Katılıyorum.

Hikâyede saplantılı bir sevgi de var. Sizin böyle takıntılı aşklarınız oldu mu?

- Aşk kafamı meşgul eden, hayatımın birinci sırasına koyduğum bir şey değil. Kendi dünyamın içinde yaşıyorum. O dünyayı hayatımdakilerle paylaşıyor ve onun dışında kimsenin dünyasına ait olmuyorum.

Yani eşiniz Mirgün Bey bile sizi tam anlamıyla hâlâ elde edemedi mi?

- Mirgün hep “Senin bir dünyan var ve oraya girilmesi mümkün değil” der. Hayatım sınırlarımı genişletmek ve bana verilen kimliğin dışına çıkmaya çalışmakla geçti. O yüzden de aşkla ilgilenecek durumum olmadı. Kafamda hep ya işle ya kendimle ilgili şeyler var. Garip bir tatmin olamama hali. O tatmin olamama hali de insanı başarılı yapıyor. Bu tabii aşkı çok coşkulu yaşamamı engellemiyor.

TUBA’YI VERDİM, MARİA’YI ALDIM

Sabahları Tuba’nın yanında uyanmanın tedirgin edici bir tarafı var. Genellikle benden biraz sonra uyanır ve gözünü açtığında ağzından çıkacak ilk şeyi “Bakalım bugün başımıza ne gelecek” diye beklerim. Çünkü güzel kafasının içinde daima fitilinin tutuşturulmasını bekleyen birkaç ‘imkânsız’ proje vardır. Hayata karşı iştahı, iş yapma konusundaki becerisi, olmayanı oldurma konusundaki inadı, onu son birkaç yılda gözükara bir girişimci haline getirdi. Ama Tuba’nın asıl özelliği giriştiği işleri herkes gibi yapmaması. O ‘Kürk Mantolu Madonna’da yalnızca kendisinin hayal edebileceği bir şeyi, yalnızca kendisinin akıl edebileceği yollarla, yalnızca kendisinin cesaret edebileceği büyüklükte yaptı. İçinden dirayetli bir yapımcı çıkardığı yetmezmiş gibi bir de olağanüstü Maria Puder çıkardı. O Maria’yla biraz daha fazla vakit geçirebilmek için, doğrusu sabırsızlanıyorum...

Hürriyet