Uğur, İstanbul Sözleşmesi'ni savunan kadınlara 'fahişe' ifadesini kullanan Yeni Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'a yönelik, "Senin bir mahallen yok Abdurrahman Bey! Orası artık bizlerin mahallesi" ifadesini kullandı.
Uğur, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iptal edilmesi talimatını verdiği İstanbul Sözleşmesi birileri tarafından tekrar gündeme sokulup köpürtülmeye başladı. Peş peşe açıklamalarla tepki ustaca yükseltildi. Böyle bir algı çalışmasının benzerini 17-25 yargı darbesi sürecinde ve Gezi olayları sırasında da görmüştük.
Bir şeye karşı çıkılırken Erdoğan ve AK Parti iktidarına fatura kesilen bir algı çalışmasıydı bu. AK Parti’yi yumuşak karnından; yani dindar ve mütedeyyin tabanı üzerinden vurmayı hedefliyordu." düşüncesini dile getirdi.
Uğur, "Başta Oda TV adlı karanlık aparat olmak üzere muhalefetin tüm yayın organları AK Parti sosyolojisini birbirine düşürmek için ellerinden geleni yapmaya başladı. Misal, KADEM’in İstanbul Sözleşmesi ile ilgili eleştirilere verdiği yanıtları 'KADEM’den yobazlara tokat gibi yanıt' başlığıyla verdiğinde tartışmaya katılanlar, kendilerine yobaz diyen KADEM’miş gibi oyuna geliyordu.
Peki, Abdurrahman Dilipak’a ne demeli? Hani 'Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir' derler ya o hesap. FETÖ’cülerin affedilmesi gerektiğini söyledi. Gereken yanıtlar verildi ama bir çentik attı sonuçta.
Sonra 'Osman Kavala serbest bırakılsın' dedi." değerlendirmesinde bulundu.
Dilipak'ın İstanbul Sözleşmesi’nden yola çıkarak düşüncelerini kabul etmeyen insanları Sorosçulukla suçladığını belirten Uğur, "Üstelik kendisi Kavala’nın serbest bırakılmasını istediğinde Sorosçulukla haksız biçimde suçlanmışken. Durmadı, İstanbul Sözleşmesi’ni benimseyen kadınlara 'Fahişe' demeye kadar vardırdı işi. AK Parti, hakkında dava açınca da mağdur olmayı seçti." yorumunu yaptı.
Uğur yazısında şunları kaydetti:
Yeni Şafak yazarı siyasetçi Ayşe Böhürler köşesinden “Fesüphanallah, edep yahu! Alt tarafı uluslararası bir sözleşme. Fahişe mi diyor? Kendi karısı, kızı, gelini aynı fikirde mi acaba? Ayıp ki ne ayıp” deyince onu da cevapsız bırakmadı ve aynen şöyle yazdı: “Bizim mahallemizde kime ne satıyorsunuz?
Allah’tan korkun, kuldan utanın” “Bizim mahalle!” öyle mi? Müge Anlı’nın kocasından boşandığı hâlde “Bizim ev, bizim ev” diye konuşup duran kadına “Senin bir evin yok!” sözleriyle bağırmasını hatırladım.
Senin bir mahallen yok Abdurrahman Bey! Orası artık bizlerin mahallesi
Yani, yüzde 52-58 arasında oy oranına tekabül eden yaklaşık 40 milyon insanın oturduğu, kozmopolit ve heterojen, çok farklı dünya görüşlerinden ve yaşam tarzlarından oluşan, millî duruşun egemen olduğu, vatan sevgisi eksenli büyük bir mahalle.
Sen bu koskoca kitleyi kendi eski nostaljik mahallene hapsedemezsin.
Ve üstelik bunu bilmiyor da olamazsın. İstanbul Sözleşmesi ve Hilafet eksenli aslında çoktan bitmiş olan tartışmalara körükle giderek AK Parti’yi marjinalize etmenin başka partilere oy transferine sebep olacağını da keza aynı şekilde.
Yazının devamı için TIKLAYIN