Geçen hafta her modelin yürümek istediği bir podyumdaydı Günce Gözütok. Paris’te Balenciaga için podyuma çıktı. Tüm gözler onun üzerine çevrildi. İşin ilginç yanı Gözütok, Türkiye’de çok zayıf bulunduğu için moda haftalarında görev alamadı. Şansını yurt dışında arayan model başarıyı yakaladı.
Sabah'tan Halay Murathan'ın röportajı:
23 yaşında, İzmirli, iki dil bilen, kendine güvenen, hayalleri doğrultusunda kararlılıkla yürüyen bir kız var karşımızda: Günce Gözütok. Dayatılan standart güzellik anlayışını kabul etmiyor. Zayıflığıyla ilgili çevresinden duyduğu olumsuz yorumlara karşı kalkanını oluşturmuş. Öyle ki zayıf bulunduğu için Türkiye'de moda haftalarında podyuma çıkamamış. Üstelik yüzüne karşı kilosuyla ilgili canını yakan sözler söylenmiş. O da çareyi yurt dışına gitmekte bulmuş. İyi ki öyle yapmış, başarı o sayede kapısını çalmış. Gözütok: "Toplumdaki farklılıklara açık ve daha hoşgörlü olmalıyız" diyor... Okulu ile birlikte modellik kariyerini de sürdüren Günce, hedeflerine giden yolda risk almaktan korkmamış, bugüne kadar attığı adımların sorumluluklarını üstlenmeyi bilmiş. Henüz 23 yaşında ama hafta içinde Paris Fashion Week'te Balenciaga'nın defilesinde yürüyen ilk Türk model olarak adını duyurdu. Biz de Günce'yi daha yakından tanımak istedik...
- Moda dünyası için çok önemli bir organizasyonda podyuma çıktınız. Üstelik Balenciaga için çalışan ilk Türk modelsiniz... Ne hissettiniz?
- O kadar stresliydim ki bekleme süreçlerinde, neler oluyor, seçilecek miyim diye. Bir anda oturup hüngür hüngür ağlamaya başladım. Çünkü Balenciaga çok istediğim bir markaydı ama Avrupa benim için yeni bir pazar olduğu için belirsizlikler de vardı. Evde oturup bir saat boyunca ağladım. Sadece en yakın iki arkadaşıma söyleyebildim. Çünkü bizim kategorimizdeki modeller için gizlilik çok önemli. Podyuma çıkacağımızın önceden bilinmemesi gerekiyor.
- Peki Balenciaga defilesine seçilme süreci nasıl oldu?
- Paris'teyken ünlü bir cast direktörü Amerika'da bana iş ayarladı, New York'a dönmem gerekiyordu. Tam valizimi hazırlıyordum ki ajansımdan telefon geldi: "Günce marta kadar hiçbir şey yapmıyorsun. Sana çok güzel haberlerim var lütfen benden haber bekle" dedi. Gitmedim Amerika'ya. Ama eyvah dedim bir şey oluyor. Açıkçası korktum, acaba kötü bir reaksiyon mu aldım diye merak ettim. Karşılığında "Sen sadece okuluna git derslerine çalış, seni çok yakın bir zamanda Paris'e geri gönderiyoruz." dedi. Okul için İstanbul'a döndüm. Bir hafta sonra konfirmasyon maili geldi. Balenciaga worldwide exclusive seçildiniz diye.
BENİ BEĞENMEDİLER
- Defileye nasıl hazırlandınız?
- Bir gün öncesinden prova alındı. Son dakika bile iptaller olabiliyordu. Mesela bir kız topukluyla yürüyemedi ve şovdan çıkarıldı. Bir kız kayıp düştüğü için ayrılmak zorunda kaldı. O yüzden son dakikaya kadar konuşmamak en sağlıklısı.
- Zayıf olduğunuz için eleştiri alıyorsunuz, etkileniyor musunuz?
- Metabolizmam çok hızlı, o yüzden kilo alamıyorum ama herhangi bir sağlık problemim yok. Dışarıdan iyi görünmesine rağmen günlük hayatımda çok zorluk yaşıyorum. Kilolu bir insana hiçbir zaman "Kaç kilosun? İğrenç gözüküyorsun, biraz kilo vermelisin yeter artık" diye ağır konuşmazsınız değil mi? Ama zayıf olmak da aslında bunun gibi. İnsanlar bunu iyi bir şey olarak gördükleri için size karşı sert konuşmaktan çekinmiyorlar ve günde yaklaşık 10 kez, kaç kilo olduğumu ve neden böyle olduğumu açıklamak zorunda kalıyorum.
- Siz bu eleştirileri sosyal medya üzerinden mi alıyorsunuz?
- Açıkçası bunu günlük hayatımda yaşıyorum. Maalesef farklılıklara açık değiliz hâlâ. Evet, dışarıdan güzel gözüküyor ama özellikle 16-17 yaşlarındayken kendinizle barışık olmuyorsunuz.
Bu yüzden insanların eleştirilerinden fazla etkilenebiliyorsunuz.
İstediğini yiyebilmek güzel ama gelen acımasız yorumlar gerçekten canınızı yakabiliyor. Tabii bunlar genç yaşlardayken oluyor. Sosyal medyadaki kötü yorumları çok dikkate almıyorum.
Biri istedi diye kilo verecek ya da kendime baskı uygulayacak değilim.
Kendimi sağlıksız yollarla kilo almaya teşvik edecek de değilim.
- Şu an sosyal medyanın dayattığı güzellik kalıpları hakkında ne düşünüyorsunuz peki?
- Aslında bize hiçbir şey dayatıldığını düşünmüyorum. Artık çeşitlilik çok. Sosyal medyadaki gibi herkesin farklı takipçi kitlesi var. Biz nasıl olmak istediğimizi kendimiz seçiyoruz. İnsanların estetik yaptırmasına karşı değilim ama ben yaptırır mıyım bilmiyorum. Burnumu yaptırmak istemiyorum çünkü bu burun çok karakteristik ve başka kimsede yok. Çok zayıf bir insan olarak söyleyebilirim ki, genel bir kalıp var zayıf olmaya dair ama bu böyle işlemiyor. İnsanlar bana sürekli "Kilo al, çok zayıfsın, kötü gözüküyorsun" gibi yorumlarda bulunuyor ve kilo aldırmaya çalışıyor.
Farklı olmak, karakteristik olmak, güçlü olmak. Bu üçü olduktan sonra estetik kaygılar önemini yitiriyor. kızgın değilim
- Türkiye'de iş yapıyordunuz, Yurt dışı için sizi motive eden neydi?
- Bu işe başladıysam neden sadece burada olayım? Neden gidip Paris'te ya da Milano'da çalışmayayım? Ama asıl motivasyonum, burada bazı işlerin çok profesyonel gitmemeye başlamasıydı. Asıl tetikleyici unsur beni Fashion Week'e bu kiloyla çıkarmayacaklarını söylemeleriydi. Şu söylenebilir: "Günce teşekkür ederiz, seninle çalışmayacağız." Ama insanları sözlerinizle yaralamanın ve onu insanlar içinde küçük düşürmenin hiçbir manası yok. 16-17 yaşında kızlar geliyor aynı muamele onlara da yapılıyor. Fakat bunun yolu bu değil. Benim hayatta en önem verdiğim şeylerden biri etik değerlerim. Biz iş yapıyoruz, burada kişisel bir husumet yok. O cümleyi duymak benim için güzel bir motivasyon oldu. Kimseye kızgın değilim beğenilmediğim için. Ama her zaman söylüyorum üslup çok önemli bu meslekte.
- Risk almışsınız...
- Çalışmaya başladığımda yerel bir model olarak kalmak istemedim. Normalde kızlar ilk önce Londra, Paris, Milano moda haftalarına katılıp sonra New York'a giderler. Ben risk alıp direkt New York'a gittim ki bunu normalde birçok ajans kabul etmez. Bir ay kalma niyetiyle gittim ancak ajans altı ay kalmamı istedi. Okulumu dondurdum, ailemden, arkadaşlarımdan herkesten uzak kaldım. Orada ne olup biteceğini bilmiyordum. Altı ayın sonunda İstanbul'a döndüm ve ana ajansımın yurt dışında olmasına karar verdim. Onların deneyimi ve bağlantıları buraya göre çok farklı. Ben biraz daha Avrupalı olmak istedim. Bu şekilde sürecin daha hızlı ilerleyebileceğini fark ettim.
ÇOCUKKEN TEK KAŞLIYDIM
- Modellik yolculuğu nasıl başladı? Çocukluk hayali miydi yoksa tesadüf eseri mi oldu?
- Modelliğe 19 yaşında başladım ve Instagram üzerinden başladı her şey, beni bir süredir takip eden ve bu sektörde çalışan insanlar sayesinde oldu. Biraz koşturduk, biraz üzüldük, biraz güldük ve şu an buradayım. Açıkçası küçükken ben tek kaş büyüdüm. Aynanın karşısına otururdum annem gelirdi. "Anne ben büyüyünce nasıl bir genç kız olacağım?" derdim, annem de "Zayıf, uzun ve herkesten farklı olacaksın alış bunlara." derdi. O zamanlar düşünüyordum acaba model olabilir miyim diye. Geçen sene küçükken yazdığım bir notu buldum: Ünlü bir marka için umarım bir gün bu markanın defilesinde yürürüm diye yazmışım. Eskiden gelen bir eğilimim varmış demek ki.
BİR AY İÇİNDE HAYATIM DEĞİŞTİ
- Şu an çalıştığınız ajansla nasıl bir araya geldiniz?
- Bir dergi çekiminde m4models ajansında çalışan biriyle tanışmıştım ve mail attım: "Merhaba, Türkiye'de yaşıyorum, 22 yaşımdayım. Türküm, ana ajansım olmak ister misiniz?" Yaklaşık 30 saniye sonra şöyle bir geri dönüş aldım: "Ne zaman geliyorsun?" Bir hafta sonra Hamburg'a bilet aldım ve ekiple tanışmaya gittim. İçeri girdiğim anda dedim ki "Tamam burası benim evim, burası benim yeni ailem". Ben hâlâ yaşadıklarımın şokundayım. Gidip ekiple tanışmamdan beş gün sonra bana Stockholm'de bir iş ayarladılar. Kızlar bir sürü seçmeye girip çıkıyor, işi alabilmek için. Ben seçmelere bile katılmadan önceden ayarlanmış bir şekilde gittim. Uçaktan indim, ertesi sabah kalktım, şovda yürüdüm ve her şey çok mucizevi gelişti. Tüm bunlar bir ay içinde oldu, bir ay içinde hayatımda her şey çok değişti.
- Türkiye'de modellik yapmakla yurt dışında modellik yapmak arasında ne gibi farklar var?
- Açıkçası çalışma koşullarında büyük farklılıklar yok. Çalıştığınız yerler sizi çok önemsiyor yurt dışında, yemek yiyor musunuz, sağlıklı mısınız, mutlu musunuz? Sabah kahvaltıma kadar düşünüyorlar. Türkiye'de bu kadar yüksek bütçeli işler yapılmadığı için belki bazı şeyler yüzeysel kalıyor olabilir ama şartlar konusunda çok büyük bir fark var diyemem. Sadece bütçesel kaynaklı farklar vardır. En belirgin fark iletişim yöntemimiz. Beni beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, bu normal ama hakarete giren üsluplarla reddedildiğinizde o işten artık zevk alınmıyor. Motivasyonunuzu ve inancınızı yitiriyorsunuz. Şimdi insanlar konuşmaya başladı, sessiz kalmıyor ve yaşadıkları haksızlıkları anlatıyorlar. Özellikle modellerin uğradığı tacizler anlatılıyor. Baktığınızda bana yapılan yorumlar da bir çeşit taciz ve bunu doğru bulmuyorum. Bu konuda çok sert ve keskinim. Kimsenin böyle bir muameleyi hak ettiğini düşünmüyorum.