Ayta Sözeri (40), Türkiye’nin ilk trans oyuncusu. Sıkı bir insan hakları aktivisti. Uzun zamandır sahnelerde gördüğümüz bir şarkıcı. ‘Ulan İstanbul’, ‘Kayıp Şehir’ ve ‘Paramparça’ gibi dizilerde rol alarak kendini ekran başındakilere sevdiren Sözeri ile hayatı, oyunculuğu ve yeni projeleri hakkında konuştuk.
Cumhuriyet'ten Zehra Özdilek'in Ayta Sözeri ile röportajı şöyle:
- Bize kendinizden bahseder misiniz?
Almanya’da doğdum, 6 yaşında ailemle beraber İzmir’e yerleştik. Ege Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezunum. Öğrenim hayatım hep İzmir’de geçti. Dört kardeşiz. Hayatım boyunca hep şarkıcı olmak istedim. Hem şarkıcı hem oyuncu oldum.
- Çocukken aklınızda kalan anılarınız var mı?
Çocukken bahar geldiği zaman mutlu olurdum. Şimdiki çocuklar oynar mı bilmiyorum ama biz gece on ikilere kadar mahallede oynardık. Bazı oyunları oynamayı bilmiyordum. Mesela Almanya’dan geldiğimiz ilk sıralar saklambaç oyununu bilmiyordum. Bir de ailece yapılan pazar kahvaltılarını unutamıyorum.
Algı hep aynı...
- Başka bir bedene hapsolduğunuzu ne zaman fark ettiniz?
Siz ait olduğunuzu düşündüğünüz bedeni kaç yaşında fark ettiyseniz ben de o yaşlarda fark ettim. Bence herkes kendine bu soruyu sorabilir. Ne zaman heteroseksüel olduğunuzu, ne zaman bedeninizi beğendinizi, ne zaman fark ettiniz ben de o yaşlarda fark ettim. Herkesin algısının hemen hemen aynı olduğu yaşlarda...
- Ailenize nasıl söylediniz?
Bu biraz cesaretle alakalı bir şey sen nasıl istiyorsan öyle söylüyorsun. Tabii bunu söyleyememiş olan insanlar da var. Ben de zaman içerisinde ‘Nasıl söyleyeceğim’ diye düşündüm, ama bir an geliyor ve söylüyorsun. Benim çıkış noktam aşktı. Birisine âşık olduğum için ne yapacağımı bilmediğimden dolayı birine anlatma ihtiyacı hissettim. Ben de anneme anlattım.
Sanatla iç içe..
- Oyunculuğa başlama...
Oyunculukla alakalı bir merakım yoktu aslında ama ortaokul yıllarında şarkı söyleyemeyeceğimi düşününce sanatla iç içe olmak istediğim için, dedim ki oyunculuk yapayım. ‘En azından şehir tiyatrolarında, okul tiyatrosunda oynayayım’ dedim. Tabii ondan sonra iyi bir sesim ve şarkı söyleyebildiğim ortaya çıkınca oyunculuk benim için ikinci planda kalmıştı. O zamana kadar yıllarca bir sürü oyunda oynamıştım. Oyunculuk için Levent Kırca Tiyatrosu’nda oynadım yıllarca başlı başına bir eğitim gibi geliyor bana. Şarkı söylerken Mustafa Şevki Doğan beni oynatmak istediğini söyledi, ben mırın kırın ederken o ‘Oynarsın’ dedi. Hayat Bağları’nda oynadım, ‘Kesinlikle oyunculuğu bırakma’ dediler...
- Oyunculuk yaparken en çok hangi karakteri canlandırırken zorlandınız?
‘Teslimiyet’ filminde seks işçisi transseksüeli oynarken zorlandım. Çünkü gerçekten bilmediğim bir alandı..
Zihnin haritası değişti
- Ümitsizliğe düştüğünüz anlar oldu mu?
Evet oldu. 12, 13 yıl boyunca mücadele verdim. Küçük küçük rollerde oynadım. Artık bir şey olmayacak dediğim anda ‘Kayıp Şehir’ geldi. ‘Kayıp Şehir’de insanların kafasındaki LGBTİ bireyleri için hem zihin haritası değiştiği gibi benim hayatımda da birçok şey değişti.
Hayatımız tehlikede
- Onur Yürüyüşü her yıl engellenmeye çalışılıyor. Sizce neden engelleniyor?
Güvenlik nedeni ile bu yürüyüşü yapamazsınız diyorlar. Can güvenliğimizin olmadığı bir ülkede yaşadığımızı kabul etmiş oluyorlar. Biz LGBTİ Q’lar güvenli ülkede değiliz, hayatımız tehlikede. Madem bunu biliyorlar bu yürüyüşü engellemek yerine haklarımızı koruyacak, bize pozitif ayrımcılık yapacak olan yasaları çıkarsınlar. Sundukları bahanelerle bizim ne kadar tehlikede olduğumuzu biliyorsunuz ama bir şey yapmıyorsunuz demek istiyorum onlara.
Sevdikçe değişir
- Ufukta yeni projeler var mı?
Var, yeni sezonda yine birlikteyiz. Mustafa Şevki Doğan’ın yeni dizisinde konuk oyuncu olarak oynayacağım. Beni keşfeden yönetmenime ahde vefa onunla birlikteyim yine. Orada kalbi iyilikle dolu bir kadını canlandıracağım.
- Bu satırları okuyanlara mesajınız nedir?
Tek mesajım var; insanları sevin, zaman çok kıymetli. Emin olun sevdikçe her şey değişecek.