Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi asistanı Ceren Damar’ın, kopya çekerken yakaladığı Hasan İsmail Hikmet tarafından kendi odasında darp edildikten sonra vurularak öldürülmesi, yakın dönem örnekleri ve bireysel silahlanmayı yeniden gündeme getirdi.
Hikmet’in, 2016’da emekliye ayrılan polis babasının silahını alarak cinayeti işlediği anlaşıldı. Hikmet’in, annesinin de Polis Akademisi’nde görevliyken 15 Temmuz sonrası meslekten ihraç edilen bir polis olduğu anlaşıldı.
Üniversitedeki odasında Hikmet tarafından öldürülen Damar, cenaze namazının ardından toprağa verildi. Henüz 3 aylık evli olan Damar, Hikmet’i dün sabah saatlerinde yapılan sınavda kopya çekerken yakalamış, daha sonra odasında saldırıya uğramıştı.
Hikmet’in, kopya çektiği için tutanak düzenleyen Damar’la tartıştıktan sonra eve giderek emekli polis babasının silahını aldığı, bıçak ve silahla kampüse gelerek cinayeti işlediği anlaşıldı.
Annesi ihraç edilmiş
Damar’ın annesinin de polis olduğu, 15 Temmuz’dan sonra Polis Akademisi’nde görevliyken KHK ile ihraç edildiği anlaşıldı. Babasının ise Gölbaşı İlçe Koruma Müdürlüğü’nde görevliyken 2016’da emekliye ayrıldığı, son olarak eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i koruyan ekipte görevli olduğu bildirildi. Hikmet’in herhangi bir sabıkasının bulunmadığı ifade edildi.
Kampüse silah sokmak kolay
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde asistan Volkan Bayar’ın dört öğretim üyesini silahla öldürmesinin ardından, kampüse silahın nasıl sokulduğu tartışması yaşanmıştı.
Ancak üniversite kampüslerinde öğretim üyeleri ve öğrencilere yönelik bu tip detaylı aramalar yapılmıyor. Kampüs güvenlikleri daha çok siyasi bir eylem olmamasına ve üniversite dışından yabancıların kampüse girmemesine yönelik çalışıyor.
Bireysel silahlanma
Damar’ın öldürülmesinde her ne kadar emekli polis babanın silahı kullanılmış olsa da cinayet bireysel silahlanma tartışmasını yeniden gündeme getirdi.
Bireysel silahlanmadan daha da tehlikeli olan ise silah taşımanın normalleşmesi. Üniversitelerde, meydanlarda, sokaklarda basın açıklaması yapılması, silah taşımaktan daha tehlikeli sayılıyor. Üniversitelere, her kavgada satır, silah, bıçak sokanlar değil, buna karşı koymaya çalışan öğrenciler ceza alıyor.
İnternette, yakın mesafeden ateşlendiğinde en tehlikeli silah türlerinden kabul edilen pompalı tüfek, alması en kolay silahların başında geliyor. Sosyal medyada bu tüfeklerin reklamı istendiği gibi yapılabiliyor.
Basit bir kayıt, sponsorlu tanıtımla, hemen herkesin sayfasına düşüyor. Av bahanesiyle satılan bu silahlarla son dönemde bir lise öğrencisi arkadaşını öldürdü; Ankara’da bir çocuk, kız kardeşini tüfekle yanlışlıkla vurdu.
Bu tüfekleri çeşitli yöntemlerle almak mümkün. Bir av silahı bayiinden alınabileceği gibi internet üzerinden birkaç günde silaha ulaşabiliyorsunuz. 13-14 yaşındaki çocuklar bile, akran zorbalığı, tehdit vb. nedenlerle silahlanma ihtiyacı duyabiliyor.
Ailesinin aldığı cep telefonunu satarak, kapıdan ödeme yöntemiyle silah edindiğini söyleyen birçok öğrencinin adliyede yaralama dosyası bulunuyor.
Maliyet 400-500 TL’ye kadar inebiliyor. Bu durum, yasadışı gözükmesine rağmen kolaylıkla yapılan alımı daha da basitleştiriyor.
Ruhsat bedeli, adli para cezasından yüksek
Yasalarda yaratılan boşluk, silah taşımayı da kolaylaştırmış durumda. Ruhsat alabilmek için uygun koşulları taşımak, silahın türüne göre 5 bin lira üzerinde masraf yapmak gerektiriyor. Ruhsatsız silah taşımak ise TCK’ya göre hapis ve adli para cezası ile cezalandırılıyor.
Ancak mevcut ceza indirimleri ve cezaevlerini boşaltmak için yapılan uygulamalar 3-4 yıla kadar hapis cezası gerektiren suçları işleyenlerin bile cezaevine girmesini engelliyor.
Bu durumda, ruhsatsız silah taşıyanlar, günlüğü ortalama 20-25 liraya denk gelen adli para cezası ile hapis yatmadan yoluna devam edebiliyor. 20 ay adli para cezası alan bir kişinin ödediği rakam, ruhsat çıkarma bedelini bile bulmuyor.
Huzurlu kampüsün 'herkesin bildiği' sırrı!
Üniversiteler ise başka bir silahlanma alanı. Eskiden bu yana kampüslere satır, bıçak, sopa sokanların saldırıları, kendilerini korumak isteyen öğrencilerin karşı koymaları gündeme getirilerek, “Karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması” olarak sunuldu.
Ancak başkentte hiçbir biçimde doğrulanmayan, öğrencilerin tamamının bildiği “sırlar” var. Örneğin ülkenin en büyük üniversitelerinden birinde silahlar, sopalar, satırlar, ihaleyle verilmiş bir kampüs içi restoranda saklanıyor. Bunları kullanan, çoğu öğrenci olmayanların kampüse giriş çıkışlarında hiç sorun yaşanmıyor.
Bir başka büyük üniversitede, güvenlik amiri, hemen her olayda bu silahları kullananların kampüse kolay girişini sağlıyor.
Bir başkasında zaten bu silahları kullananlar, kent içi kampüsün giriş çıkış kapılarında sabah akşam nöbet tutuyor.
Basın açıklamaları, protestolar, toplu tepkiler en büyük tehdit görüldüğünden bu yöntemler caydırıcı amaçlı kullanılıyor. Olası bir çatışmada ise cezayı zaten basın açıklaması, afiş asma vb. eylemler için ortaya çıkmış öğrenciler alıyor.
Mermi hakkı artırıldı
Bu tabloya karşılık, bireysel silahlanmaya karşı hiçbir önlem alınmış değil. Aksine yönetmelik değişikliği ile ruhsatlı silahlar için mermi alım hakkı 200’den 1000’e çıkartıldı.
Umut Vakfı verilerine göre, bireysel silahlanma sonucu yaşanan olaylar, 2017’ye göre 2018’de yüzde 28 arttı. Son 3 yıldaki artış oranı yüzde 61’leri buluyor.