İŞTE DEMET ALTINYELEKLİOĞLU'NUN O YAZISI
Bu da oldu, bunu da becerdik.
Sosyal medyada necip halkım 38 yaşındaki pırıl pırıl bir evladın elim ölümünün ardından ikiye bölündü ya pes ve de yuh.
Beklenmeyen bir şey miydi?
Hayır! Bunların dağarcığında mutlaka herkes için ölümden sonra bile arkalarından ağız burun kıvırıp kem laflar edecek kin tortuları bulunur.
Kim bunlar? Ağa babaları entel geçinen dantellerin mukallitleri. Onlar kimi kimseyi beğenmeyen narsist sosyal medya Don Kişotları.
Bir gencecik ölünün arkasından ettikleri laflara bak:
“O Beykoz Konakları var ya, işte orayı babası Orman Bakanlığından izin almadan kaçak yaptırmıştı.”
“İntikam almak için de Osmanlı Bankası’nı kapattırmıştı. Ortada kalan personelin ahı tuttu.”
“Sen şimdi asıl oğlanın arkasına taktığı borçlara bak!”
“Üçüncü köprünün hafriyat işini de almış. Gözünü toprak doyurdu valla!”
“Çocuğundan çıkmazsa torunundan çıkar şekerim.”
“Bak kendileri de hastalıklarla uğraşıyorlarmış, gördün mü? Ah almayacaksın kardeş, çıkar aheste aheste.”
Ahınız batsın.
Neredeyse hayatın baharında bir genç adam öldü diye zil takıp oynayacaklar.
Neden?
Mesut Yılmaz’a kinlenmişler de ondan.
Sizi gidi entel taklidi kin dantelleri sizi.
Pusuda bekliyordunuz demek kusmak için.
Eh, sizden de bu beklenirdi zaten. Siz büyüksünüz. Büyük ne kelime; yücelerden yücesiniz. Kâh biat eder, kâh yalar, kimseleri beğenmezsiniz. Kimse sizin elinize su dökemez, aklınıza turp sıkamaz.
*
Mesut Yılmaz, babamın oğlu değil.
Siyasi görüşlerimiz taban tabana zıt. Yalnız, Berna hanımın zarafetini severdim gerçekten. Türk kadınını temsil edecek görgü, kültür ve zevke sahip olduğunu düşünürdüm. Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde, ben de her sosyal demokrat gibi pek çok icraatını eleştirdim. Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemde, daha o zaman Türkiye’nin milli dış politikası tahrip edilmemişti. Yılmaz bu politikanın gereğini, bildiği yabancı diller ve duruşuyla layıkıyla yerine getirmişti.
Sosyal medyada kelle koparan kin dantellerinin kendilerine örnek aldığı her konuda muhalif görünmeyi marifet bilen sözüm ona entelektüel camiaya bu kez sözüm.
38 yaşında bir evlat. Üstelik hasta olduğu daha sonradan anlaşılıyor. Babasının parlak dönemlerinde ne etliye karışmış, ne sütlüye. Sadece ana-babasının evladı. Sizin evlatlarınız gibi.
Siz aslında savunduğunuz tüm ilkelere ihanet ediyorsunuz ey tüm zamanların muhalifi aydın-entelektüel güruh!
Ne zamandan beri mistik, ulvi şiarlara bel bağladınız?
Ne zamandan beri bir çocuğun elim kaderini, babasının aldığı ahlara bağlayacak vıcıklığa ulaştınız? Bu yetkiyi size kim verdi? Siz bu yetkiyi nereden aldınız? Bugüne kadar hiçbir zaman olumsuz bir habere konu olmayan bir insanın ölümünü beyinciğinizde ürettiğiniz hangi entel denklemlerle babasının aldığı ahlara bağlayabildiniz?
Bırakın canım siz entelektüel filan değilsiniz. Siz aslında tam tersi geri kafalısınız. Bunu ancak geri kafalılar yapar.
Annemin bir lafı vardı. ‘Alışmış kudurmuştan beterdir,’ derdi.
Siz muhalefet alışkanlığıyla vicdanlarınızı satılığa çıkarmışsınız.
Sizin ‘Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın, ama...’ diye başlayan ruh yoksunu, duygu yoksunu insanlık yoksunu söylemleriniz var ya, işte ben de buna kuduruyorum.
Biliyorum bugünlerde Kudüs ticareti ile meşgulsünüz. Ne kadar derin enteller olduğunuzu göstermek için ekran ekran dolaşıp Kudüs için ağıtlar yakıyorsunuz. Ekran kukumavlarının hiç biri de size, “Kudüs 1967’den beri işgal altında. Şimdi mi aklınıza geldi?” diye sormuyor.
Ama ben soruyorum.