Hükümet değer kaybeden Türk Lirası’nı ayağa kaldırabilmek için Körfez ülkeleri ile anlaşma imzalarken dış basında Türk ekonomisinin durumu mercek altına alınmaya devam etti.
Wall Street Journal’da yer alan analizde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomi politikası ve yapılan alışılmadık hamleler incelendi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz indirimini savunarak geleneksel ekonomik uygulamalara ters düştüğü belirtilen yazıda, Rusya, Meksika ve Brezilya gibi gelişmekte olan ekonomilere sahip ülkelerin enflasyonla mücadele edebilmek ve döviz krizi yaşamamak adına faiz oranlarını artırdığı ifade edildi.
Yazıda, ekonomi konusunda farklı düşünen her yöneticinin Erdoğan tarafından görevden alındığı ve Erdoğan’ın faiz konusundaki fikrini değiştirebileceğini işaret eden çok az gösterge olduğu kaydedildi.
TÜRK LİRASI ATEŞE ATILDI
Londra merkezli ekonomik danışmanlık kurumu Capital Economics’in gelişmekte olan piyasalar ekonomisti William Jackson, WSJ’ye verdiği demeçte, “Politika üreticilerinin rotayı tersine çevirmeye, yatırımcıları tekrardan ülkeye çekmeye çalıştığını görmüyoruz” dedi.
WSJ, Erdoğan’ın faiz indirimi politikasının, dünyada bu yıl açık ara görülen en kötü yatırım aracı olarak nitelenen Türk Lirası’nı ateşe attığını belirtti. Yazıda, faiz oranlarının enflasyon oranlarından düşük olması sebebiyle işletmelerin, tüketicilerin ve yatırımcıların Türk Lirası’nın satın alma gücünün sarsılacağından endişe ettiğini öne sürdü.
Analizde, hızla değer kaybeden Türk Lirası sebebiyle, gıda ve enerji gibi önemli ithalat kalemlerindeki maliyetin arttığı ve dolayısıyla bu durumun enflasyon sarmalına yol açabileceği öngörüldü.
AÇIKLANAN VERİLER ŞÜPHELİ
Ekonomistlerin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) açıkladığı yüzde 21’lik enflasyon rakamının doğruluğundan şüphe ettiği ifade edilirken bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAGrup) açıkladığı enflasyon rakamının yüzde 58 olduğu hatırlatıldı.
WSJ’ye görüş bildiren ENAGrup yöneticisi Prof. Dr. Veysel Ulusoy, TCMB’nin açıkladığı veriler ile ilgili, “Verilerin toplanması ile verilerin açıklanması arasındaki süreçte ne yaşandığını kimse bilmiyor. Açıklanan veriler toplumdaki hissi temsil etmiyor” dedi.