Dedemanlar’ın kızı olmanın yükünü omuzlarında taşıyan biri o... Ablası cemiyet hayatının ünlü ismi Özlem Önal.. Annesi Nazire Dedeman, oğlu Umut’u kör bir kurşunla kaybettikten sonra silahlara karşı amansız bir kampanya başlatan yaman bir işkadını... Kapıyı aralayıp Özben’in hayatına baktığımızda da annesi ve ablası gibi güçlü bir kadın çıkıyor karşımıza... Kardeşi Umut’un acısını hâlâ yüreğinde taşıyan, belki de bu yüzden reenkarnasyona inanan, üç kızına hem arkadaş hem de anne olan Özben Önal, Hürriyet'ten İzzet Çapa'ya hayatıyla ilgili bilinmeyenlerini anlattı.
* Söyle bakalım zengin kızı Özben Önal, hayat sana mı güzel?
- Sorma ya, tanınmış ve zengin bir aileden geldiğim için neredeyse herkes hiçbir şeyi kafasına takmayan, lay lay lom yaşayan bir insan olduğumu zannediyor.
* Kusura bakma ama öyle bir tavrın var.
- Haklısın, derdi tasayı iplemeyen biri olarak göründüğümün farkındayım, ama beni azıcık tanıyanlar en ufak bir şeyi bile ne kadar fazla kafaya taktığımı çok iyi bilirler.
* Bir de bizde malum “Zengin evinden cenaze çıkmaz”; her gün halayla, düğünle geçer gibi bir inanış vardır.
- Üç erkek kardeşimi kaybettiğimi düşünürsek, bu durum bizim aile için geçerli değil.
* Ben bir kardeşini kaybettiğini sanıyordum.
- Çok trajik bir kayıp olduğu için herkes genelde sadece Umut’u bilir ama ondan önce Özlem’le benim aramda, menenjitten kaybettiğimiz Önder Abim var. Bir de Umut’tan önce doktor hatası yüzünden aramızdan ayrılan Onur...
* Doktor hatası mı?
- Onur’un doğduğu yıllarda zatürre çok yaygınmış. Kardeşim 1 aylıkken hastalanınca doktor “zatürre” yazıp kapatmış dosyasını. Hastanedeki 60 çocuktan aralarında Onur’un da olduğu 59’u da daha kuvözdeyken ölmüş maalesef.
* Sizin ailenin kaderine erkek evlat yazılmamış olabilir mi dersin?
- Hani şu eskilerin yaptığı “Dedelerin ya da babaların günahlarını çocuklar çeker” muhabbeti vardır ya... Bazen düşünüyorum da ben üç erkek kardeş kaybettim, dayımlar 15 yaşındaki kızlarını kaybetti. Annemin hayatına bakarsak rahmetli Yaşar Dayım 19 yaşındayken, Nimet Anneannem de annem daha çok küçükken aramızdan ayrılmış. Bizim ailenin geçmişinde o kadar çok ölüm var ki, ya birinden çok büyük ah alındı ya da çok fazla günah işlendi.
BİRİNİN ÇIKIP “OLANLARI GÖRDÜM” DEMESİ GEREKİYOR
* İnsan ister istemez “Neden?” diye soruyor.
- Bu kadar genç ölüm yaşayan bir Kennedy ailesini gördüm bir de bizimkini. Lanet bende mi yoksa ailede mi bilemiyorum.
* Seni en çok sarsan Umut’un vefatı oldu sanırım...
- 17 yaşındayken, eceliyle değil de mafyanın öldürmesi sonucu aramızdan ayrıldığı için hepimiz çok sarsıldık tabii. Annem bir de senelerce hiçbirimizi yanına almadan, kadın başına onca davanın peşinden koştu.
* Neden annenin yanında değildiniz?
- Kendisi istemedi. Eve avukatlar geleceği zaman aşağıdaki salona inmemiz bile kesinlikle yasaktı. Bir keresinde annem hava almak için bahçeye çıktığında, anahtarla gizli gizli odasının kapısını açıp içeri girmiştim. Her taraf Umut’un otopsi raporları, fotoğrafları ve dava belgeleriyle doluydu. Kolay bir iş değildi yaptığı, üstelik davayı da kazanamadık.
* “Artık bitti” diyorsun...
- Birinin çıkıp “O gece oradaydım, olanları gördüm” demesi veya katilin “Ben vurdum” diye itiraf etmesi lazım. Aksi takdirde dava bitmiş durumda. Bizim yaşadıklarımıza bakıldığında “Sakınılan göze çöp batar” lafı o kadar doğru ki.
* Umut’a çok düşkündünüz anladığım kadarıyla...
- Düşkün demek hafif bile kalır. Umut’a tutku derecesinde bağlıydık hepimiz. Ablam Özlem ve ben ondan önce iki erkek kardeş, annem ise üç erkek evladını kaybetmiş düşünsene. Annem sürekli “Umut askere gidince ne yapacağım?”, ben ise “Evleneceği zaman ne yaparım? Büyük ihtimalle gelini döverim” diye düşünür dururduk. Keşke hayatta olsaydı da o problem gibi görünen her şeyi bir bir yaşasaydık.
* Babana annenden daha fazla düşkündün galiba.
- Aslında anneme de aşıktım fakat babam menfaatlerime daha çok hitap ediyordu. Ablam Özlem evde otururken ben sokağa çıkabiliyorsam, bu babamın sayesindeydi. Özlem oje sürmeyi öğrenirken, ben babamın dizinin dibinden ayrılmaz, kabadayılık hikayelerini dinlerdim.
* Ailenin delisi sen olabilir misin?
- Evet ailenin delisiydim, sonra İstanbul’a yerleştim ve mahallenin delisi oldum.
Röportajın tamamını okumak için tıklayın!