Fasıl gecesinde iş bağlayan kadın gazeteci
Kendisini yazılı basından ve televizyondan tanıyoruz. Ankara'dan İstanbul'a gelen medyacılardan biri... Başarılı bir kadın gazeteciydi, ekranda da pırıltısını sürdürdü. Bir ara basının duayenleriyle bile program yaptı. İyi bir söyleşici... Ancak medyada en zor şey istikrarı sağlamaktır kuşkusuz; dalgalanmalardan o da nasibini aldı.
Maalesef kariyeri pek istediği gibi gitmedi. Yandaş gazetelerin birine dışarıdan iş yapmaya başladı ama asıl gelir kaynağı televizyonda bir türlü sağlam bir limana çekemedi gemisini...
O da çareyi insan ilişkilerinde aramaya başladı... Bu amaçla her kapıyı zorlamaya karar verdi. Birileri ona destek çıkarsa, birilerinin masasında oturursa, günümüz sermayesine yön verenlerle bir araya gelirse kariyeri toparlanır diye düşündü.
En azından geçen günlerde Hidiv Kasrı'nda düzenlenen fasıla katılma gerekçesini bir arkadaşına böyle açıkladı. 'Ne yapayım, geldim buraya, bu adamların arasına girdim ki belki iş hayatımda artık istikrar sağlayabilirim' diyordu kolonya kokuluların arasında geçirdiği fasıl gecesini anlatırken, 'Müdürler değişiyor, benim programlarım yayından kalkıyor, artık daha tepeden bağlantılar kurayım'...
Haksız da sayılmazdı... Birkaç kişinin nargilecide başlattığı fasıllar giderek başka bir platforma dönüşmüş, iş bağlamanın merkezi olmuştu. Yönetim kurulu üyeleri, şirket sahipleri, genel müdürlerle 'network' çalışmaları yapılır olmuştu Türk Sanat Müziği eşliğinde. Belki de atamalar bu gecelerden sonra yapılıyordu...
Başarılı kadın gazeteci de düzene teslim oldu çaresiz... Hele hele İpek Tuzcuoğlu gibi örnekleri görünce. 'Şu İpek'e bak, birkaç kere Papermoon'da TMSF'cilerin masasına oturdu diye habire onlardan iş kapıyor, şimdi de yine TMSF'nin CINE5'ine kapağı attı' diye geçirmiştir aklından herhalde...
Haksız da sayılmaz... Ne de olsa düzen böyle artık... Dincilerle bir araya gelip iş kapma devri, kasayı doldurma zamanı. Sınırsız bir medya dünyasının kapısı açılıyor insanın önüne: Devlet televizyonları, yandaş kanallar, gazeteler, belediye işleri, danışmanlıklar, yönetim kurulu üyelikleri, şirketler, bakanlıklar hatta...
Tek yapmanız gereken birkaç fasıl gecesine gitmek, nargilecilerde görünmek, içkisiz kebapçılarda oruç açmak, Reina ya da Lucca'ya gitmek yerine Beyazıt ve Fatih'e takılmak, onların sofralarında oturmak, biat etmek... İki kahkaha, birkaç tatlı söz, iltifat, pohpohlama derken...
Birkaç gün sonra telefon çalar 'Yandaş TV'de bir program yapacağız, sizi düşünüyoruz' diye...
Hem kimileri birkaç gazeteye, birkaç televizyona iş yaparak 105 bin TL kazanmıyor mu? Gece yarıları yayınlanan ve hiç izlenmeyen programlar için bölüm başına 50-60 bin TL'lık paralar dönmüyor mu?
O yüzden kariyerine büyük gazetelerde başlayan, bugüne kadar hep merkez medyada çalışan genç gazeteciye kızmıyorum. Düzen böyle: O da para kazanmak, o da yalıda oturmak, o da seyahatlere götürülmek ister...
Evet, düzen böyle...
Peki kim mi bu genç gazeteci?
Sizsiniz, yandaşlara yanaşıp iş bağlamaya çalışan hepinizsiniz... İsmin hiç önemi yok, o kadar çoksunuz ki...
Kötü alıştınız ve medyayı da kötü alıştırdınız...
Oray Eğin - Alşam