Salih Tuna yazısında, "Belki de bu tür yapımlar hep bana "denk" geliyor! Birini adını vererek daha evvel bu köşecikte dile getirmiştim: Türkler, 6-7 Eylül 1955'te "durduk yere" sağa sola saldıran, Türk bayrakları altında yakıp yıkan vahşi yaratıklar sürüsü olarak resmedilmişti. "Durduk yere" diyorum, çünkü İngilizlerin kumpasına veya Mustafa Kemal Paşa'nın evi üzerinden Gladyo'nun gerçekleştirdiği provokasyona hiçbir şekilde değinilmemişti.
Söz konusu dizi "Türk yapımı" değil de Yunanistan yapımı olsaydı, "Zalim Müslüman Türkler" propagandası için daha başka ne olabilirdi, doğrusu bilemiyorum. Aynı mecrada bir başka "Türk yapımı" dizinin ilk sezonunda ise daha eski tarihlere, 1940'lara gidiliyor; Türklerin nasıl ırkçı, soykırımcı, faşist bir "geçmişe" sahip olduğu anlatılıyordu. Geçen gün de yine aynı platformdan başka bir "Türk dizisinde" korkunç bir sahne tasarımına "denk" geldim:
Mübadelede döneminde, bir Rum anne canını kurtarmak için yalvar yakar bindiği bir Türk ailesinin teknesinde, denizin tam ortasında uyuyakaldığı bir sırada, başına odunla vuran teknenin sahibi "zalim Türk" tarafından denize atılarak boğuluyor!.." ifadesini kullandı.
Tuna şunları kaydetti:
"Hayır, Netflix eleştirisi yapmak niyetinde değilim. Nihayetinde, kış kışlığını puşt puştluğunu yapar. Şunu diyeceğim: Bu "Türk dizilerine" imza atan yönetmen, yapımcı, aktör ve aktrisler hiç rahatsız olmuyorlar mı?"