Birgün gazetesi yazarı Yaşar Aydın, 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 2019 seçimlerine hazırlık yaptığını öne sürerek, "Aldığımız bilgilere göre Gül’ün çalışma ofisinin trafiği hiç olmadığı kadar arttı.
Üstelik gelen konuklar sadece siyaset içinde de değil. İş dünyasından, eski bürokratlara, cemaat ve aşiret mensuplarına kadar uzanan geniş bir yelpaze Gül’ün konuğu olmaya başladı.
11. Cumhurbaşkanı’nın hızlanan trafiğini son bir aylık sosyal medya takibinden bile çıkarmak mümkün. Gül, siyasette alacağı pozisyon konusunda artık kararını vermişe benziyor. Son birkaç aylık gelişmeler ışığında ‘macunun tüpten çıktığını’ söyleyebiliriz" dedi.
"AKP içinde kalarak mı yoksa kendini dışarıya atarak mı süreci ilerleteceği noktasında. Bu konuya dair Gül’ün yakın çevresinden de farklı eğilimler var" diyen Aydın, "Gül’ün asla AKP’yi terk etmeyeceğini ifade söyleyenler kadar, 2019 seçimlerinde farklı bir çıkış yapacağından emin olanlar da mevcut" diye yazdı.
Yaşar Aydın'ın Birgün'deki yazısı (27 Aralık 2017) şöyle:
AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan’ın “kim olursa olsun” diye bitirdiği değerlendirme, Gül ve çevresine verilen reaksiyonu özetler nitelikteydi.
Son iki KHK tartışmasından bağımsız olarak söylememiz gerekir ki erken seçim gündemi meclis kulislerinde konuşulmaya başlamasından bu güne kadar Abdullah Gül ismi sürekli telaffuz edile geldi. Yaptığı her açıklama, her ziyaret, katıldığı her toplantı gazete sayfalarını, televizyon ekranlarını süslemeye başladı. Üstelik yalnız da değildi. Aynı günlerde Bülent Arınç’tan, Beşir Atalay’a kadar AKP’nin geçmiş dönem ağır topları da farklı gündemlerde yaptıkları açıklamaları ile AKP merkezinin politikalarına aykırı duruş sergilediler. Üstelik bu isimler bir ekip olarak ifade edilirken yanlarına da Ali Babacan ve eski AYM Başkanı Haşim Kılıç’ı da ekleyenler oldu. Bu isimlerin muhalefet kulislerinde bir hareket yaratmış olması kuşkusuz beklenen bir sonuçtu. Ama iktidar partisi cephesinde de yankı bulması çok beklenen bir durum değildi.
Gül’ün ofisindeki hareketlilik
Abdullah Gül ismi bugüne kadar AKP içinde yaşanan her tartışma sonrası ortaya atıldı. Gül’ün de bu algıyı beslediğini söylememiz gerekir. Türkiye’nin çok tartışılan temel konularına dair yaptığı açıklamalarla Erdoğan’dan farklı düşündüğü mesajını verme gereği hissettiği çok açık.
Gül, AKP içinde sadece taraftarlara seslenen değil, aynı zamanda tüm Türkiye ve batıya da sesini duyuran akil insan pozisyonu koruyan çizgisi ile süreci bugüne kadar getirdi. Ama artık Gül-Erdoğan ilişkisinde farklı bir döneme geldiğini söylemek mümkün. Özellikle başkanlık seçimleri yaklaştıkça işin muhtevası da değişmeye başladı.
Aldığımız bilgilere göre Gül’ün çalışma ofisinin trafiği hiç olmadığı kadar arttı. Üstelik gelen konuklar sadece siyaset içinde de değil. İş dünyasından, eski bürokratlara, cemaat ve aşiret mensuplarına kadar uzanan geniş bir yelpaze Gül’ün konuğu olmaya başladı. 11. Cumhurbaşkanı’nın hızlanan trafiğini son bir aylık sosyal medya takibinden bile çıkarmak mümkün.
Gül, siyasette alacağı pozisyon konusunda artık kararını vermişe benziyor. Son birkaç aylık gelişmeler ışığında ‘macunun tüpten çıktığını’ söyleyebiliriz.
Zorunluluktan gönüllülüğe
11. Cumhurbaşkanı Gül açısından en temel belirsizlik AKP içinde kalarak mı yoksa kendini dışarıya atarak mı süreci ilerleteceği noktasında.
Bu konuya dair Gül’ün yakın çevresinden de farklı eğilimler var. Gül’ün asla AKP’yi terk etmeyeceğini ifade söyleyenler kadar, 2019 seçimlerinde farklı bir çıkış yapacağından emin olanlar da mevcut.
Bugüne kadar atılan adımlara bakıldığında Abdullah Gül için söyleyebileceğimiz en doğru tespit ‘ana gücünü AKP’den alan bir çıkış’ olarak özetlenebilir.
AKP’de süreç içerisinde Erdoğan’ın siyasal geleceği ile partisinin ve kendilerinin siyasal geleceğini ayrıştırmaya çalışan hatırı sayılır bir ismin olduğu sır değil.
Çoğunluğu AKP kurucusu ya da yöneticisi olan bu isimlerin sorunu ise aralarından güçlü bir isim çıkaramamaları. Bu iki ihtiyaç Gül ve AKP’nin eski güçlü isimlerini bir anlamda birlikte olmaya zorluyor.
Bu kesimler arasında son dönemlerde artan ilişki ve ‘muhabbet’ esas olarak bu zorunluluğa dayanıyor. İlişkinin sonucunu bugünden kestirmek zor. Şu kadarını söyleyebiliriz ki zorunlu başlayan bu ilişkinin gönüllü bir siyasal birlikteliğe dönüşme ihtimali bugün dünden daha güçlü.
İyi Parti ve SP ile diyalog
Tüm bu gelişmeler ışığında Abdullah Gül’ün esas olarak 2019 Kasım’ında yapılması planlanan başkanlık seçimine hazırlandığını söylemek mümkün.
Etrafında yer alan AKP’li sayısında da ciddi bir artış yaşanmaya başlandı. Gül’ü uzun süredir takip eden meslektaşlarımızın görüşü halihazırdaki ekibin yetersiz olduğu yönünde. İyi Parti ve Saadet Partisi ile geliştirilecek diyaloğun da Gül’ün yol haritası açısından belirleyici olacağı belirtiliyor.
Erdoğan ve AKP’nin tepkilerinin de süreci belirleyeceğini söylememiz lazım. Bugüne kadar Gül’ü doğrudan karşılarına almamaya çalıştılar. Ama son KHK sonrası AKP cephesinden gelen tepkiler bundan sonra sürecin daha da sertleşeceğini gösteriyor. Gerilen ip mutlaka kopacak gibi. Zamanlaması sürecin gidişatını da belirleyecek.