Türkiye'de 24 Haziran'daki erken seçimlere yaklaşılırken "muhalefet partilerinin kendi adayları ile mi sandığa gideceği, yoksa bir çatı aday üzerinde mi anlaşacakları" sorusunun yanıtı aranıyor.
Bu denklem içerisinde Necmettin Erbakan'ın başlattığı Milli Görüş geleneğinin temsilcisi Saadet Partisi (SP), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) girişiminde oluşturulan "ittifak yasası" ile birlikte birçok parti için seçimde kritik bir öneme kavuştu.
Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre ilk olarak harekete geçen AKP, seçim ittifakı için geçtiğimiz aylarda SP'nin kapısını çalmış, ancak istediği olumlu yanıtı alamamıştı. SP'nin sürdürdüğü Milli Görüş hareketi tabanından gelen iki partinin bu konuda uzlaşamaması ise sonrasında Ankara kulislerinde muhalefet kanadını hareketlendirdi.
Önce hafta başında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ardından da İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile görüşen Temel Karamollaoğlu, son 16 yıldır meclis dışında olan partisini Ankara gündeminin üst sıralarına taşıdı.
"Yüzde 9-10'luk bir kitleyi kendisine çekebilecek bir güce sahip"
Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı arayışında SP'nin önem kazanmasında, ittifak yasası ile birlikte partinin seçim barajı kaygısının kalmaması ve muhafazakâr seçmene ulaşma şansı büyük rol oynuyor.
Son kamuoyu araştırmaları da bunu doğrular nitelikte. Gezici Araştırma Şirketi Başkanı Murat Gezici'ye göre eski seçim sisteminde oyları yüzde 1-2 civarında karşılık bulan SP, 24 Haziran'da ağrılıklı olarak AKP seçmeni olan yüzde 9-10'luk bir kitleyi kendisine çekebilecek bir güce sahip.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Gezici, özü itibarıyla muhafazakâr ve dindar bir parti olan SP'nin, eski tabanını düşünmeye itecek söylem ve eylemlerde bulunabileceği görüşünü dile getirirken "SP ittifak yapıyor, şu parti ile birlikte hareket ediyor algısı, AK Parti içerisindeki İslamcı demokratları, muhafazakârları kendisine çekecektir" şeklinde konuştu.
"AKP'den oy akışı sağlayacak, muhafazakar Kürt seçmen üzerinde etkili"
Öte yandan gazeteci Kemal Can ise SP'nin iktidarı belirleyecek bir noktaya gelmesinde iki noktaya dikkat çekiyor. Bunlardan birincisi, mecliste hâlihazırda temsil edilen partilerin ulaşabileceği kitlelerin büyük ölçüde kemikleşmiş olması.
DW Türkçe'ye konuşan Can'a göre meclisteki muhalefet partilerine bakıldığında CHP, İYİ Parti ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) "belirli bir coğrafyaya sıkışmış ve ağırlıklı olarak muhafazakâr seçmenle teması zor siyasi aktörler."
Dolayısıyla gazeteci Can, muhafazakâr seçmen kesimi zorlayan ve AKP'den oy akışı sağlayacak muhalefet unsuru eksikliği bulunduğunu düşünüyor ve SP'nin bu alanda farklılık yaratabileceğine dikkat çekiyor. Buna göre SP'nin hem kökenleri hem de ikna edeceği kitlenin yıllardır üzerinde yer aldığı ve temasta bulunduğu bir taban olması, partiye bu seçimde muazzam bir oy getirebilir.
Ek olarak Can, SP'yi potansiyel olarak büyüten ikinci bir özelliğin ise muhafazakâr Kürt seçmen olduğunu düşüncesinde. Gazeteci Milli Görüş temsilcisi için "Milliyetçi politikaları dolayısıyla AKP'ye yüz çevirmeye başlayan ama muhafazakâr olan ve HDP'ye gitmekte tereddüt gösteren Kürt seçmen için" bir alternatif olabilir diyor.
Gerçekten de Milli Görüş düşüncesinin 1990'lı yıllardaki temsilcisi Refah Partisi, Güneydoğu Anadolu'daki Kürt seçmeni ikna etmeyi başarmış ve bölgede hem yerel hem de genel seçimlerde büyük bir başarı sağlamıştı.
"Her parti kendi adayını çıkarmalı"
Araştırmacı Murat Gezici ve gazeteci Kemal Can, muhalefet partilerinin başarı için ilk turda bir çatı adayda birleşmeden kaçınarak kendi adaylarını çıkarmaları ve ikinci turda ise Erdoğan'ın karşısındaki en güçlü adayı desteklemeleri gerektiğini düşünüyor.
Özellikle CHP'nin kesinlikle kendi adayını çıkarması gerektiğini savunan Gezici, ilk turda sağ muhalefetteki partilerle iş birliği yapıyor algısının kendisine zarar vereceği ve tıpkı 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki gibi ikinci bir Ekmeleddin İhsanoğlu vakası ile karşılaşabileceği görüşünde. İhsanoğlu'nun adaylığı neticesinde birçok CHP seçmeni sandığa gitmemişti.
Çatı aday oluşturmanın risklerine dikkat çeken Can ise muhalefetin seçimi ilk turda kazanabilecek bir aday çıkarmadığı sürece başarılı olamayacağı görüşünde. Bu durumu "ilk turda açık ara bir galibiyet alacağını öngörmeyen bir ortak adayla yarışa girmesi muhalefet için risk oluşturur" şeklinde açıklayan gazeteci, başarının ise ilk turda farklı görüşlerdeki seçmenin tercihlerine yanıt verilmesinden geçtiğini söylüyor.
İkinci turda ise muhalefetin ilkeler üzerinden tek bir aday üzerinde birleşmesinin mümkün olduğunu belirten Gezici, kazanmaları durumunda cumhurbaşkanı yardımcılığı rollerinin bu partilere sunulmasıyla birlikte geniş tabanlı bir uzlaşının korunacağı kanaatinde.
Gül seçime girecek mi?
Ankara kulislerinde tüm bu denklemler tartışılırken eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çatı adaylığı da gündemde. 11'inci cumhurbaşkanının SP'nin ya da daha geniş çaplı bir ittifakın adayı olması söylentileri, seçim hesaplarının bir de Gül parametresi ile yapılmasını beraberinde getirdi.
Ancak İYİ Parti'den Meral Akşener'in adaylıkta kararlı olması, Gül'ün bir çatı aday olarak ortaya çıkması konusunda soru işaretleri yaratıyor. "Sayın Gül mutlaka çatı aday olmak isteyecektir" diyen Murat Gezici, bu konuda CHP'nin alacağı tavrın belirleyeci olacağını kaydetti.
Her ne kadar Gül cumhurbaşkanı adayı olma konusunda bir açıklama yapmasa da Gezici, Gül'ün dört partinin (CHP, İYİ Parti, SP, Demokrat Parti) bir araya gelerek bir uzlaşı sağlanması halinde aday olmayı değerlendirebileceğini savundu. Gazeteci Can da benzer görüşünü "Gül, eğer denkleme girecekse, seçeneklerden biri olarak girmeyi çok istemeyecektir" şeklinde ifade ederek çatı aday olmayı tercih edeceğine dikkat çekti.
Gezici: Gül'ün adaylığı ile Erdoğan'ın ilk tur oyları yüzde 41-42'ye kadar gerileyebilir
Gül'ün mutabakat adayı olup olmayacağı önümüzdeki günlerde belli olacak, ancak bu noktada eski cumhurbaşkanının hangi şartlarda aday olacağı da önem kazanıyor.
Gezici'nin son araştırması, Gül'ün adaylığı ile Erdoğan'ın ilk turda alacağı oyların yüzde 41-42'ye kadar gerileyebileceğini söylüyor. Aynı araştırma, Gül'ün olmadığı ve Akşener ile CHP ve HDP'nin yarıştığı bir seçimde ise Erdoğan'ın oy oranı yüzde 46-47 seviyesinde olduğu sonucuna ulaştı.
Kemal Can'a göre ise Gül'ün şansı adaylığının nasıl formüle edileceğine bağlı: "Abdullah Gül bir başkan adayı olarak değil, bir restorasyon programının adayı olarak (ve) bütün partilerin altına imza atacakları bir yol haritası önererek aday yapılırsa (kendisinin) önemli ve iddialı seçeneklerden biri olma ihtimali var."