Karagül, "15 Temmuz’un aslında bir darbe girişimi değil, işgal girişimi'' dedi.
"Şimdi bakıyoruz, İran sınırından Akdeniz’e ve Balkanlar’a uzanan bir çevreleme projesi uygulanıyor. İçeride de aynı kuşatmanın cepheleri inşa ediliyor. Hem dışarıdan hem içeriden yeni ve çok daha çetin bir müdahalenin hazırlıkları yapılıyor" iddiasını yazan Karagül, "* Türkiye dışarıdan mı durdurulacak içeriden mi? *“Kanlı mı olacak, kansız mı?” * ‘Yeni cephe’ isteyenler Erdoğan düşmanı oldu. *Türkiye kuşatmayı yarar, ve hepsi tarih dışına itilir." başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
(...)
Dikkat ediyorum da, Suriye savaşının çıkarılması için seferber olanların hemen hepsi şuan Erdoğan düşmanı. Kendisine, ailesine, yanında duranlara yönelik saldırılarla, etrafında olup da milli eksende mücadele güç kazanınca kopanları birlikte düşünmekte fayda var.
Hepsi Türkiye’yi kuşatanlarla çok yakın ilişki içinde. Belki de Akdeniz’de açılacak yeni cephe için sahaya sürülüyorlar. Yeni siyasi hazırlıklar için kullanılan dilden medya oluşumlarına, “muhafazakâr muhalefet”ten içeride kurulan siyasi cepheye kadar hemen her gelişme bu “çevreleme” ile örtüşüyor.
“Kanlı mı olacak kansız mı?”
Türkiye’de hiçbir şekilde bir iç politik rekabet yapılmıyor. Bir dış müdahale içerideki cephelerini inşa ediyor. Erbakan’ın “Kanlı mı olacak kansız mı” sözü çok tartışıldı. İçeriğinden saptırılıp kendisine karşı kullanıldı.
Aslında o, Türkiye’nin bir milli mücadele verdiğini, kendi eksenini aradığını biliyordu ve bu arayışa yönelik bir “çokuluslu müdahale” bekliyordu. Anlatmak istediği ve anlatamadığı buydu.
28 Şubat gibi, “kansız” bir çokuluslu müdahaleyle devrildi. Erdoğan’a karşı ise 15 Temmuz gibi “kanlı” bir dış müdahale yapıldı. İkisi de darbe değil, dış müdahaleydi.