Kaplan yazısında şunları kaydetti:
İki asırdır darülislam işgal altında; zihnen ve fiilen köle İslâm dünyası.
Emperyalistler, açık sömürgecilik döneminde olduğu gibi kendileri işgal etmiyor İslâm dünyasını. Adamları, uyduları ile uzaktan kontrol ediyor, kaynaklarını tepe tepe sömürüyorlar. Kitleleri de zihnen köleleştiriyorlar. İslâm dünyasında, dünyanın her yerinde olduğu gibi, kitlelerin zihni işgal altında; seküler Batı kültürünün gönüllü köleleriyiz bütün insanlık olarak.
İslâm dünyasının fiilen ve zihnen hür olmadığı, köle olduğu bir ortamda, hilâfet ilan edilebilir mi?
Böyle bir hilâfeti kim, hangi güç, aktör, ne adına ilan edecek? Bütün Müslümanları bağlayacak bir hilafet olacak mı bu? Olabilir mi?
İslâm dünyasının iki asırdır zihnen ve fiilen köle olduğu bir zaman diliminde ilan edilecek bir hilâfet emperyalistlerin kölesi olabilir olsa olsa.
İslâm dünyasındaki bu tür oluşumlara bakmak bunu görmek için kâfîdir: İslâm İşbirliği Teşkilatı nedir meselâ? Küresel güçlerin kölesidir, değil mi? Hilâfet girişiminin bir ön-çabası gibi düşündüğünüzde, İslâm dünyasının birliğini, dirliğini, bütünleşmesini sağlayacak kararlar alması gereken bir kurumun, hiçbir büyük işe öncülük etmemesi, edememesi, güdümlü bir oluşum olduğunun göstergesi değil midir?
Bu şartlarda kurulacak bir hilâfetin de emperyalist güçlerin güdümünün dışına çıkacağını düşünmek için ya salak ya da asalak olmak gerekiyor galiba.
Elbette ki, İslâm dünyasının birliği, Müslümanların hedefidir. Bunun için herkes üzerine düşen görevi yerine getirmekle mükelleftir.
İslâm dünyasının hür ve bağımsız olmadığı bir zaman diliminde hilâfet emperyalistlerin İslâm dünyasını daha kolayca gütmelerinin sözümona meşrû aracına dönüşecektir.
Burada, son olarak, hilâfet projesinin İngilizlerin projesi olduğunu, İslâm dünyasındaki bazı tipleri, oluşumları kullandıklarını bilelim, diyorum.