Hürriyet'ten Hakan Gence'nin özel haberine göre;
CANSU MELİS KARAKUŞ
“GÜZEL DEĞİL” ELEŞTİRİLERİNE COOL YAKLAŞIYOR:
IŞIĞIMA GÜVENİYORUM
Karşı cinste en tahammül edemediği şey: Kompleks
Karşı koyamadığı şey: Samimiyet
En son ne okudu: ‘Suçluluk ve Günah’ (Ramesh S. Balkesar)
En son ne dinledi: Alt Dudak (Hande Yener)
En son ne izledi: Sin City (Günah Şehri)
En son hangi konsere gitti: Chill Out Festivali
Hayatını etkileyen en önemli figür: Tuğçe Işınsu (Kişisel gelişimci, melek terapisti)
Cansu Melis Karakuş, kadınlar bir yana, birlikte dolaştığı erkekleri bile zor duruma sokacak kadar uzun: 1.85 boyunda. “Best Model’den erkek star çıkar” önyargısını kırmaya hazır. “Ben model olmak için doğmuşum” diyecek kadar da iddialı. Hayali dünya podyumlarında Türkiye’yi temsil etmek.
Kendini “çok kültürlü bir evde yetiştim” diyerek anlatmaya başlıyor: “Anne tarafım Suriye göçmeni ve Alevi. Baba tarafım Konyalı, Sünni. 16 yaşımdayken boşandılar. Ben ve kız kardeşim annemle kaldık. Tabii ayrılıklar zor. Bizim için de zorlukları oldu ama babamla hep görüştük. Annem kuaför. Üç kız arkadaş gibi yaşadık.”
Çocuk yaşlarından itibaren en çok duyduğu laf “model olmalısın” oldu. Ama o okumak istiyordu. Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü kazandı. Bu sırada tanıştığı Kemal Doğulu ve fotoğrafçı Nihat Odabaşı’nın “Sen tam bir modelsin, kendini harcıyorsun” demesi üzerine sonunda ajanslarla bağlantıya geçti. İki yıl önce de modelliğe başladı. Birinci olduğu Best Model Yarışması’na da son dakikada başvurdu. “Birinciliği beklemesem de fiziğime, boyuma ve podyumuma güveniyordum. Bundan sonra da hedefim podyumda devam etmek ve dünya çapında markalarla çalışmak” diyor.
Boyu hep yaşıtlarından uzun olduğu için okul yıllarında erkeklere karşı daha mesafeliydi. “İlk erkek arkadaşım lisedeydi” diyor: “Şu an hayatımda biri yok. Zaten sevgili mevzuları hiçbir zaman hayatımın merkezinde olmadı.” Karşı cinsten uzun boy, kaslı vücut gibi beklentileri de yok. Ona göre enerjileri uyuşsun yeter.
Best Model’in ardından yapılan “Yeteri kadar güzel mi?” eleştirilerine sakin yaklaşıyor: “Pürüzsüz bir güzelliğim yok. Işığıma güveniyorum” diyor: “Ayrıca bu bir güzellik yarışması değil. Modellik yarışması.”
CANER TANRIVERDİ
‘YERLİ BECKHAM’IN İDOLÜ DE BECKHAM:
HAYALİM FUTBOLCU OLMAKTI
Karşı cinste en tahammül edemediği şey: Boş sohbet
Karşı koyamadığı şey: Adam gibi olsun yeter!
En son ne okudu: ‘Ölülerin Fısıltısı’ (Beckett)
En son ne dinledi: İltimas (Gülşen-Murat Boz)
En son ne izledi: Dün gece televizyonda ‘Süt Kardeşler’.
En son hangi konsere gitti: Chill Out Festivali
Hayatını etkileyen en önemli figür: David Beckham!
Caner Tanrıverdi geçen sene de ‘Best Model’ podyumunda yürüdü. Birinci olamadı ama ‘Türkiye’nin en yakışıklı erkeği’ unvanını aldı. Pes etmedi. Bu sene şansını yeniden denedi ve podyumdan zaferle indi. O artık 2014’ün Best Model’i. Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Burak Özçivit ve Çağatay Ulusoy gibi haleflerine bakacak olursa karşımızda Türkiye’nin yeni starlarından biri var diyebiliriz. Peki 22 yaşında sarıya çalan saçları ve hatırı sayılır kaslarıyla şimdiden yerli Beckham lakabını alan Tanrıverdi kim? “Gemlik doğumluyum” diye anlatmaya başlıyor: “Babam çelik firmasında çalışıyordu. Annem ev hanımı. İki kız kardeşim var. Çocukluğum Gemlik’te geçti.”
En büyük hayali ne podyum ne de ekrandı. Hiperaktif ve yerinde duramayan Tanrıverdi’nin tek rüyası iyi bir futbolcu olup sahalarda koşturmaktı. Küçük yaşlarında başladığı futbolda 18 yaşına geldiğinde artık profesyoneldi. Tam istediği yerde, üçüncü ligde oynuyordu. Ama 19 yaşında Karabük Üniversitesi Makine Öğretmenliği Bölümü’nü kazanınca mecburen takımından ayrıldı. Karabük’teki futbolcularla anlaşamayınca futbolu tamamen bıraktı. Düştüğü boşlukta fitness ve vücut geliştirmeye sarıldı.
“Gemlik’ten çocukluk arkadaşım modellik konusunda sürekli beni teşvik ediyordu. Ama “İstanbul büyük şehir, ne yaparım” diye düşünüp çekiniyordum. Sonunda beni ikna etti ve Best Model’e katıldım, buralara kadar geldim. Bundan sonra modelliği bırakmak istemiyorum. Ama bu çekimde anladım ki soyunmak, yarışmaktan daha zormuş. Türkiye’de yerli erkek modelleri tercih etmiyorlar. Bu yüzden oyunculuğa daha yakın duruyorum ve eğitim alıyorum” diyor.
Tanrıverdi’nin fiziğine ve unvanına rağmen yakışıklılık iddiası yok. Kendini en iyi anlatan lafın ‘sıcakkanlılık’ olduğunu söylüyor: “Birine ısınırsam onu asla bırakmam. Mesela en yakın arkadaşım 15 senedir hayatımda”. Aşk meşk meselelerineyse uzak. Hayatında biri yok. “Futbol sevdasından âşık olmaya vaktim kalmadı” diyor: “Karşımdaki kişinin çok güzel olması gerek gibi kriterlerim de yok. Önemli olan bende alışkanlık yaratması.”