Özdil'in bugünkü yazısı şöyle:
2002.
Akp iktidara geldi.
Asrın liderimizin ilk müjdesi, milletvekili lojmanlarının satılmasıydı.
“Milletvekilleri duvarlar arkasında özel korumalı mekanlarda oturmamalı, milletvekili dediğin milletle birlikte oturur” diyordu.
“Milletvekilleri devletten maaş alıyor, bedava lojmanda oturmaktansa, herkes gibi maaşlarıyla kiraya çıksınlar” diyordu.
Sayın ahalimiz çok mutlu olmuştu.
“Helal olsun, bak görüyor musun dinibütün çocuklar nasıl da milleti düşünüyor” diye seviniyorlardı.
Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde milletvekili lojmanı olarak inşa edilen 450 dubleks villa, ayrıca apartman şeklinde 160 daire vardı, hepsi satıldı, “israfa son verildi” denildi.
Akp'nin ikinci müjdesi makam uçaklarıyla alakalıydı.
Devletin üç adet makam uçağı vardı.
Tayyip Erdoğan makam uçağı saltanatına karşıydı.
“Ben ve arkadaşlarım resmi seyahatlerimizi Türk Hava Yolları'nın tarifeli uçaklarıyla yapacağız” diyordu, “kamu harcamalarında tasarrufa gideceğiz” diyordu, “milleti temsil ettiğini unutan iktidarlar, millete hep zarar vermiştir, biz onlardan olmayacağız” diyordu.
Sayın ahalimiz çok mutlu olmuştu.
“Helal olsun, bak görüyor musun, iyi ki mütedeyyin çocukları seçtik, devleti israftan kurtaracaklar” diye seviniyorlardı.
Bugün?
Lojmanları satanlar, yazlık-kışlık saraylarda oturuyor.
Ejder meyveli smoothie içiyorlar.
Makam uçağı filosunda kaç makam uçağı var, 16 mı, 20 mi, kimse net olarak bilmiyor, kesin olarak bildiğimiz şu, asrın liderimizin son makam uçağı ABD başkanı'nda bile yok, Air Force One tabir edilen ABD başkanlık uçağı, bizimkinin bir alt modeli.
Sarayla Tbmm'nin arası sadece altı kilometre, asrın liderimiz sarayından Tbmm'ye 110 makam aracı ve iki helikopterle gidiyor.
Örnek olmaktan ibret olmaya savruldular.
Biz yazsak iftira derler, Abdurrahman Dilipak yazıyor…
“Fuhuş, uyuşturucu, marka ve lüks tutkusu derken, bizim ‘modern muhafazakarların' geldiği nokta, dudaklarınızı uçuklatacak hale geldi.
Su geçiren oje, abdeste mani olmayan rujlarımız var artık.
Helal likör, helal bira, helal şampanyalarımız var.
Yakında helal etiketli rakı da çıkar.
Hani biz başkalarına benzemeyecektik?
Siyasilerimiz, bürokrasimiz, ahlak zafiyeti içinde.
Bebeğin cinsiyetini tahmin partisi diye bir parti duydunuz mu siz?
After umre party var.
Eskiden hac ve umreden dönenlerin evinde tebrik ziyaretleri olurdu, tebriğe gelenlere tesbih ve seccade hediye edilirdi, ama bu işin bir adabı olurdu.
Rock müzik eşliğinde zikir party'si bile var artık.
Yatlarda happy birthday party gibi rezaletler de yok değil.
Hepsi tesettürlü tabii!
Ramazan iftarını party'e dönüştürenler var, şatafat, müzik, kadınlı erkekli rengarenk giysiler içinde semazenlerle başlıyor.
Baby shower party çıkmış.
Bekarlığa veda partisi adı altında fuhuşa özendirenler bile var.
Tesettürlü ama, lüks, israf, ne istersen var.
Artık bu işler için ajanslar var, altın kaplamalı pasta sunumlarına kadar, Körfez ülkelerindeki rezillikleri aratmayacak her şey var.
Haram para cüzdanda durduğu gibi durmuyor.
Bu işlerin içinde siyasilerin, bürokratların yakınları var.
Bunlar biliniyor.
Yat partilerinde konken oynayan tesettürlü hanımlar var.
Başörtüsü başörtüsü olmaktan çıktı, aksesuara dönüştü.
Namazı spora, orucu diyete dönüştürürlerse, şaşmayın.
Hac da turizm olur.
Zaten adı şimdiden belli, hac ve umre turizmi.
Kurban da kebap bayramı olunca, bu iş tamam.
Sakal bırak, başörtüsü tak, sonra onlar ne yapıyorsa aynısını yap.
Seremoni, ritual, ikonalar, hepsi aynı.
Gay dergahlarına az kaldı.
Aşağılık kompleksi bizi mahvediyor.
Sadece makam sahiplerinin değil, her seviyenin ayağı kayıyor.
Yakında piercingli, tattolu imamlar görürsünüz.
Kimileri Lale Devri sosyetesinin yaptıklarını Osmanlı zannediyor, kimileri mevlidleri bile party'lere dönüştürüyor.
Artık ilahiyatlarda bile namaz kılanlar yüzde 50.
İnandığımız gibi yaşamayınca, yaşadığımız gibi inanmaya başladık.
Bunun sorumlusu kim?”
Dedim ya, biz yazsak iftira derler, mahkemeye koşarlar.
Abdurrahman Dilipak yazıyor.
“Başörtüsü başörtüsü olmaktan çıktı, aksesuara dönüştü, haram para cüzdanda durduğu gibi durmuyor” diyor.
Kırk günlük bebeğe tek taş yüzük takan tesettür sosyetesi var.
Ascot yarışlarındaki düşeslere baroneslere özeniyorlar, türbanın üstüne tüylü şapka takarak, Lale Devri saraylarında, şatafatlı sofralarla mevlit yapıyorlar.
Mutaassıp yaşam biçiminden, gösteriş tüketimine sürüklendiler.
Mahremiyet duygusunun yerini, abartılı görgüsüzlük aldı, para döküp saçarak varolmaya çalışıyorlar, bedevi kültürüyle yarışıyorlar.
Maneviyattan maddiyata öylesine hızlı geçtiler, dünyevi zevklere kendilerini öylesine kaptırdılar ki, kulaklarından altınlar pırlantalar fışkırdığını herkese seyrettirmek istiyorlar.
Nasıl bir açlıksa artık, helal etiketli şampanyalar satılıyor.
Alkolsüz mojito var.
Sodalı limonata derse, havalı durmuyor, illa mojito diyecek.
Alkolsüz bellini var.
Alkolsüz aperol var.
Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie'lerin kaçınılmaz yansımasıdır bu…
Demirhindi şerbetiyle iktidara geldiler, mojitoya dönüştüler.
“İslami eğlence” adı altında “helal organizasyon” yapan şirketlerin sayısında patlama yaşanıyor.
Beş yıldızlı otellerde tahtırevanla düğün yapan var.
Salona tavandan sarkıtılan gondola binerek giren var.
İlahi ekipleri var, helal müzik yapıyorlar, “düğün gecenizi helal çerçevesinde şenlendiriyoruz” diye reklam veriyorlar.
Sunucusuyla beraber semazen ekipleri var.
Helal suşili düğün yemekleri, Osmanlı köşklerindeki varaklı dekorlarda, Swarovski kristalleriyle süslü padişah koltuklarında, altın kaplamalı pastalarla bitiyor, cümle alem görsün diye, videolarını internette yayınlıyorlar.
Dini düğün palyaçosu var kardeşim!
İslami animatör var.
Helal selülit kremiyle İslami esaslara uygun masaj salonu var.
Taylandlı masözlere türban taktırıyorsun, İslami esaslara uygun olmuş oluyor!
Bu çürüme sürecinde, tee Singapurlardaki casinolarda rulet masasında yakalanan bakan çocuğunu görmüştük… En son, Akp genel merkezinde çalışan, lise mezunu ve henüz 27 yaşında olmasına rağmen, lüks otomobil koleksiyonu olan, kumar fişleriyle, revü kızlarıyla, elinde kadehle jakuzide poz veren, Çankaya'da lüks sitede oturan, rabia tweetleri atan arkadaşı kokain çekerken gördük.
17/25 Aralık lağımı patladığında, inanın, ne yakalandılar diye sevinmiştim, ne de öfkelenmiştim, hissettiğim sadece üzüntüydü.
Ait olduğum milletin başına gelenlere, koskoca Türkiye'nin düşürüldüğü hale, demokrasimize, gerçekten çok üzülmüştüm.
Rabiacı arkadaşı kokain çekerken gördüğümde de, inanın, aynı duyguları hissettim.
“Allah ile aldatma” ikliminin, Türkiyemizi ne hale getirdiğini gördüğüm için, gerçekten çok üzgünüm.
Ama…
Mütedeyyin (!) iktidardan medet uman sayın ahalimiz bir defa daha layığını bulduğu için, doğrusu bu defa memnunum.