Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'da geçersiz sayılan mühürsüz pusula ve zarfları son anda geçerli sayması ile başlayan tartışmalarla ilgili olarak "Danimarka'da oy hırsızlığı yapılabilir mi? Bakın iddiayla söylüyorum; 'Seçim sandığına attığınız oylar sandık görevlileri tarafından çalınıp, sahte oylar geçerli kabul edilebilir mi?' cümlesini tercüme edin, Danimarkalılara sorun, mantıken kavrayamazlar" dedi.
"İspanya'da medya bu kadar yavşak mı? Polonya'da yalamaktan dilinde pütür kalmamış pespaye tiplere gazeteci denir mi?" görüşünü dile getiren Özdil, "Avrupa'yı boşver, Afrika kabilelerinde bile senin gibi ülke kaldı mı?" diye yazdı.
Yılmaz Özdil'in "Avrupa bizi niye dışladı?" başlığıyla yayımlanan (27 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Danimarka'da oy hırsızlığı yapılabilir mi?
Bakın iddiayla söylüyorum...
“Seçim sandığına attığınız oylar sandık görevlileri tarafından çalınıp, sahte oylar geçerli kabul edilebilir mi?” cümlesini tercüme edin, Danimarkalılara sorun, mantıken kavrayamazlar, afallayarak “nasıl yani?” diye cevap verirler.
Fransa'da cumhurbaşkanı çıkıp, rejimi değiştirmeye karar verdim, memleketin tapusunu bana verin, silahlı kuvvetlerden meteorolojiye, tabiat varlıklarından basketbola kadar her şeyi tek başıma ben yöneteyim, yasama da ben olayım, yürütme de ben olayım, yargı da ben olayım, kimseye hesap vermeyeyim, beğendiğimi vatandaş yapayım, beğenmediğimi hapse atayım, milletin malını kafama göre satayım, keyfime göre yasa kabul edilsin, canım nasıl istiyorsa anayasa öyle olsun diyebilir mi?
Almanya'da başbakan şehir şehir dolaşıp, ülkeyi benim yönetmemde büyük sakınca var, ben kalırsam ülke mahvolur, bana oy verin, kendi kendimi lağvedeyim diye kampanya yapar mı?
Finlandiya hükümeti, bize oy vermeyenler teröristtir, darbecidir diyebilir mi?
Mensubu olduğu üç partinin üçü de anayasaya aykırı olduğu için kapatılan, anayasaya aykırı biri... Avusturya'da meclis başkanı olabilir mi?
Prens tarafından yönetilen Monako'nun prensi bile “artık kralı gelse bana karışamaz, sür eşeği Monte Carlo'ya” diyebilir mi?
İtalya'da milletvekilleri “başbakanımıza dokunmak bile ibadettir, başbakanımız Allah'ın bütün vasıflarını üstünde toplamış, başbakanımız bizim için peygamber gibidir” diyebilir mi?
Vatikan'daki papa bile dini siyasete bu kadar alet eder mi?
İsveç'te “milletin orasına koyacağım” diyene teşekkür plaketi verilir mi?
Hollanda'da “başbakanımızın götünün kılıyız” diye tezahürat yapılır mı?
Dük tarafından yönetilen Lüksemburg'ta “düküyorsa beni düküyor” diyen olur mu?
“Ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, ülkeyi ayakta tutacak olan cahil halktır, profesörden başlayarak en tehlikeli olanlar üniversite mensuplarıdır, en güvenilir olanlar ilkokul bile okumamış olanlardır, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” diyen herifi, Portekiz'de yükseköğretim kurumuna yönetici yaparlar mı?
İspanya'da medya bu kadar yavşak mı?
Polonya'da yalamaktan dilinde pütür kalmamış pespaye tiplere gazeteci denir mi?
Mikro ülkeleri bile zaplasan, Lihtenştayn'da Andorra'da bile, tescilli ahlaksızlar ana haber bülteni sunabilir mi?
Yunanistan'da belediye başkanı çıkıp “bu cumhuriyeti kuranların kanı bozuk” diyebilir mi? *
Norveç'ten İzlanda'ya Macaristan'dan San Marino'ya kadar tek tek araştır...
Muhalefet partisinin genel başkanı, iktidar partisinin kazanması için çalışır mı?
İsviçre'den Malta'ya Litvanya'dan Bulgaristan'a kadar tek tek incele...
Ana muhalefet partisine sekiz defa seçim kaybettiren guguk kuşu, koltuğunda oturabilir mi?
Hâlâ deniyor ki... Avrupa bizi niye dışladı?
Avrupa'yı boşver, Afrika kabilelerinde bile senin gibi ülke kaldı mı?