Bir çoğumuz için buz gibi bir bardak suyun yerini hiç bir şey tutamaz, hele ki bir de yaz sıcakları kapıdayken. Bazılarımız içme suyunu musluktan temin ederken, bazılarımız buna ciddi paralar vermek zorundadır (ABD'de yıllık kabaca 100 milyar dolar şişe suya harcanıyor).
Hem kişi bazında ödenen miktarın çok yüksek olmamasından dolayı, hem de şişelenmiş suyun kalitesinin bu ücrete değeceğini düşünüyor olabileceğinizden, şişe su içiyor olma ihtimaliniz çok yüksek. Ancak işin aslına bakarsak, yanılıyorsunuz. Amerika'daki eyaletlerin büyük çoğunluğu için, sağlık ve besin kalitesi açısından çeşme suyu ve şişe su arasında hiçbir fark yok. Hatta ve hatta, çeşme suyu hakkında daha fazla çalışma yapıldıkça, şişe suya göre daha sağlıklı olduğu görülüyor.
Tabii bu konuda da bazı istisnalar var: Örneğin kendi bireysel kuyusundan su ihtiyacını karşılayan insanlar ya da fazla denetlenmeyen kamu kaynakları gibi.
Yani bu yazımızda, içtiğimiz su hakkında bilmediğimiz şeyleri öğrenerek, her ne kadar yukarıdaki gibi istisnalar olsa da, neden şişelenmiş suya para vermenin anlamsız olduğundan bahsedeceğiz.
Şişelenmiş suyun tarihi 1700'lere kadar uzanıyor. 1760'larda Jackson's Spa isimli şirket, tedavi için kullanmak amacıyla şişelenmiş maden suyu satarak, belgelenmiş ilk şişe suyunu satıyor.
Amerika'da yaşayan insanlar, toplamda 48.5 milyar litrelik yıllık tüketim ile diğer ülkelere oranla çok daha fazla şişe su tüketiyor. Tüm dünya geneline baktığımızda da, her yıl şişelenmiş su kullanımının %10 arttığını görüyoruz.
"Şişelenmiş su içecek pazarını oldukça etkili şekilde yeniden şekillendirdi."
Beverage Marketing'in Başkanı ve CEO'su Micheal C. Bellas, verdiği röportajda durumun ciddiyetine değiniyor.
Yaptığımız şey ucuz bir şey değil. Şişelenmiş suyun masrafı, musluk suyunun tam 300 katı. Ödenen paraların küçük şişeler için olmasından dolayı, yapılan bazı çalışmalar masrafların çok çok daha fazla olabileceğini söylüyor.
Tabii bu sektörün içindeki üreticiler, şişelenmiş suyun ne kadar kazançlı olabileceğini biliyorlar. Coca Cola'dan Pepsi'ye kadar bir çok şirket şişelenmiş su hakkında yatırımlar yapıyor. Yakın zamanda Pepsi, ürettiği şişe su markası "Life WTR"ı, Amerika'daki en pahallı promosyon ürünlerinden biri olan Super Bowl reklamı ile tanıttı.
Şişe su hakkındaki diğer bir bilinmeyen bilgi ise; şişenizdeki su, musluğunuzdaki sudan daha sağlıklı değil. Hatta, yayınlanan son çalışmalara göre, şişe su firmalarının yarısı sularını musluk suyu ile doldurmakta. Çünkü Amerika perspektifinde konuşacak olursak, çeşme suları şişelenmiş sulardan daha sık içerik ve kalite kontrolünden geçmekte. Ancak tüm bunları söylerken, yaşadığınız bölgenin de içtiğiniz suya olan etkisini tekrar dile getirmek gerek. Ayrıca eğer suyunuzu kendi kuyunuzdan sağlıyorsanız, içtiğiniz suyun güvenliği tamamen sizin sorumluluğunuzda.
Şişelenmiş suya olan ilginin artışının temel sebebinin, musluklardan akan suyun saflığından endişelenilmesi olduğu düşünülüyor. Yapılan son anketler gösteriyor ki, Amerikalıların %63'ü içtikleri suyun kirliliğinden çok fazla endişe duyuyor.
Tat konusunda bir karşılaştırma yapacak olursak, bir çoğumuz musluk suyu ve şişe suyu arasındaki farkı söyleyemez bile! Boston Üniversitesinde yapılan bir çalışmada, test cihazlarının yalnızca üçte biri çeşme suyu ile içme suyunun tadını ayırabildi.
Şişe su üretimindeki diğer bir önemli nokta ise, üretimin çok fazla kaynak gerektiren zorlu bir süreç olması. Environmental Research Letters isimli dergide yayınlanan makalede, 2007 yılında Amerika'da üretilen şişe su sayısının karşılığı olarak, neredeyse 32-54 milyon varil petrol kullanıldığı yazıyor.
Ayrıca şişe su yaparken doldurulandan daha fazla suya ihtiyaç duyulmakta. Örneğin, Uluslararası Şişelenmiş Su Birliğinin yaptığı çalışmalara göre, Kuzey Amerika'daki şişe su şirketleri, 1 litre şişe su üretirken 1,39 litre su kullanmakta.
Yani, bir dahaki sefere şişe su alırken 2 kere düşünün. Musluk suyunun temiz olup olmadığını öğrenip, belki de şişelerimizdeki sudan daha temiz bir su içebilirsiniz.
Çeviren: Ege Can KARANFİL