Açık Radyo'nun adını yanlış koymuşlar

Çünkü Açık Radyo, "popüler olmayan, sanat kaygısı taşıyan, farklı görüşlerin yer aldığı bir platform" olarak yola çıkmıştı.

Cem Ceminay Cem Ceminay

RADYONUN ADINI YANLIŞ KOYMUŞLAR

Radyoların isimleri çok önemlidir.

Radyolara atmasyon isimler konulmaz.

Adlarının anlamlı ve amacına uygun olması beklenir.

Dinleyiciye yayını hakkında bir fikir vermesi ve aydınlatması gerekir.

Örneğin benim ilk çalıştığım Power FM yayınındaki gücü simgeler.

Number One Fm sürekli bir numara hitleri çaldığını müjdeler.

Kral FM en kral müziği çalıp krallara layık yayın yaptığını iddia eder.

Show Radyo denince dinleyici şov programlarının yapılmasını bekler.

Joy FM adına uygun müzik yayınıyla neşe veren bir radyo olmak ister.

Kiss FM öpücük anlamı ve sıcakkanlı müziğiyle dinleyicisini gülümsetir.

Best FM ismi gibi programlarıyla radyoların en iyisi olma iddiasındadır.

Kafa Radyo kafa dengidir muhabbetten anlar ve her kafaya hitap eder.

Metro FM büyük kentlere ve çevresine yani büyük kitlelere yayın yapar.

Slow Türk yavaş, duygulu, hüzünlü, kederli, hasret dolu parçalar çalar.

Süper FM coşkulu enerjik parçalarla süper bir yayın yapmayı amaçlar.

Karadeniz FM adından da anlaşılacağı gibi Karadeniz müziği yayınlar.

Ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan sayısız radyo frekansı var.

Bunlardan bir tanesi de 95.0 frekansından yayın yapan Açık Radyo’ydu.

Nerdeyse 30 yıl kadar önce kurulmuştu ve günümüze kadar dayanması bir mucizeydi.

Çünkü Açık Radyo, "popüler olmayan, sanat kaygısı taşıyan, farklı görüşlerin yer aldığı bir platform" olarak yola çıkmıştı.

Kurulduğu tarihten bu yana sloganı "Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo" şeklindeydi

Reyting kaygıları yoktu. 

Kısıtlı ama eğitimli, sosyal sorumluluğunun bilincinde olan, kaliteli ve sadık bir dinleyici kitlesine sahipti.

Kar amacı gütmeyen, dinleyici desteğiyle ayakta duran bir radyoydu.

7/24 kesintisiz yayın yapıyordu.

Programlarının çoğu gönüllüler tarafından hazırlanıp sunuluyordu.

‘Türkçeyi En iyi Kullanan Radyo ve Programcılar’ ödülü dahil sayısız ödül kazanma başarısı göstermişlerdi.

Buna rağmen Açık Radyo’yu 30 yıl boyunca bir kere bile olsun merak edip açıp dinlemeyenlerin sayısı dinleyenlerden çok daha fazlaydı.

Ama artık sorun değil.

Çünkü Açık Radyo’yu kapattılar.

RTÜK karasal yayın lisansını iptal etti.

Bu kararı kendileri mi verdi yoksa tepeden talimat mı geldi bilinmiyor.

Kraldan fazla kralcıların olduğu bir ülkede sorumluluğun kimde olduğunu kestirmek mümkün değil.

Ancak RTÜK bugüne dek radyo ve televizyondaki muhalif kanallara karşı gösterdiği katı tutumu ve orantısız cezalarla duruşunu defalarca belli etti.

Başkan Şahin ve ekibi iktidarın medyadaki maşası gibi davrandı.

Muhaliflere göz açtırmadı, nefes aldırmadı, yandaşlara ise dokunamadı.

Tarafsızlık ilkeleri hiçbir zaman olmadı, zaten olamazdı çünkü tek adama hizmet ediyor ve onun emrinde çalışıyorlardı.

Bunu da her fırsatta açıkça belli ediyorlardı.

Açık Radyo ismine kurban gitti.

Kapalı Radyo deseler kimse dokunamazdı.

Başımızdakilerin açık olan bir şeye tahammülü yok.

Ama kapalı olana büyük hayranlık duyuyorlar.

Açık Radyo ismen onlara ters geldi.

Cismen de fazla entelektüel kaçtı.

Dinleyicilerini sosyal konularda düşünmeye, bilinçli olmaya ve aydınlatmaya çabalamaları, ifade özgürlüğü aşılamaları hoşlarına gitmedi.

Özgür ve bağımsız bir radyo onlara göre değildi.

Dinleyicisi az olmasına rağmen bir tehdit teşkil ettiğini düşünüyorlardı

Onun için de çareyi radyonun lisansını iptal etmekte buldular ve yayın hayatına son verdiler.

Frekansları boşaldı.

Açık olanı ancak bu kadar dayandı.

Kapalı Radyo’yu açma zamanı geldi..

Bir de bana soruyorlar neden artık radyo programları yapmıyorum diye.

İçimden gelmiyor.

Radyodan soğudum.

Yaratıcılığım sona erdi.

Daha doğrusu sona erdirildi.

Açık Radyo’da hiç program yapmadım ama kariyerim boyunca radyoda hep açık sözlü hatta zaman zaman biraz patavatsız davrandım.

Bundan hiç pişman değilim.

Radyoda olsam yine aynısını yapardım.

Herhalde ilk programdan sonra da kapının önüne koyulurdum.

Ama benim tarzım özgür olmak ve yayında serbest bırakılmak.

Rahat konuşamadığım, düşüncelerimi çekinmeden paylaşamadığım, espri, telefon şakası yaparken endişeler yaşadığım bir ortamda huzur bulamam, zevk alamam yani kısacası kendim gibi olamam.

Zaten artık çok geç.

Türkiye’de radyoculuk çok değişti.

Radyoların çoğu artık aynı parçaları çalan müzik kutusuna döndü.

Radyocu arkadaşlar kendilerini tutuyor, başlarına dert açılmasın diye anonslarında dikkatli davranmak, otosansür yapmak zorunda kalıyorlar.

Açık Radyo olayına gelince.

Boşalan frekansta Kapalı Radyo diye bir radyo açsınlar ilahiler çalsınlar hiç k

onuşma olmasın RTÜK rahat etsin.

Başka çare kalmadı!