28 Temmuz 2014 – Başbakan Erdoğan: “Ceylanpınar'da 3 askerimizi PKK değil, PYD öldürdü.”
4 Ekim 2014- PYD lideri Salih Müslim, Ankara’ya geldi, Başbakanlık’ta ağırlandı.
19 Ekim 2014- Cumhurbaşkanı Erdoğan: “PYD’ye silah göndermeye evet diyemeyiz. PYD, bizim için terör örgütüdür.”
20 Ekim 2014-ABD: “PYD’ye silah ve gıda yardımı yaptık.”
11 Ekim 2014-Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Kobani’nin Türkiye ile ne ilgisi var ya?”
20 Ekim 2014-Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: “Peşmergenin Kobani’ye geçişine yardımcı oluyoruz.”
Düştüğümüz duruma bakar mısınız!
Cumhurbaşkanı’nın, “3 askerimizi öldüren terör örgütü” dediği PYD’nin lideri Başbakanlık’ta ağırlandı.
Kime inanalım? Bu adamlar Devletin Başı’nın söylediği gibi terörist ise Ankara’da ne işleri var? Madem geldiler, neden takmadınız bileklerine kelepçeyi? Neden Cumhurbaşkanı, Başbakan’a dönüp “askerimizi öldüren teröristle ne görüşüyorsun?” demiyor?
Yok eğer, terörist değil de Başbakanlık’ta ağırlanacak kadar muteber insanlarsa, onlara ‘terörist’ diyen Cumhurbaşkanı’nın özür dilemesi gerekmez mi? Başbakan misafirlerine yapılan bu ağır hakaret(!) karşısında neden sessiz?
Ne dedi Cumhurbaşkanı; “PYD’ye silah verilmesine evet demeyiz. PKK neyse, onlar da odur.” Biz karşıyız da müttefik Amerika’nın umurunda mı ne düşündüğümüz? Bir gün geçmeden açıkladılar: “PYD’ye silah veriyoruz.”
Erdoğan şimdi sağlam bir “Eyyy Amerika!!!” çeker mi acaba? Hiç sanmıyorum.
Bir şuursuzluktur gidiyor. Obama’nın bir telefonu ile her şey değişiyor..
Daha 10 gün önce “Kobani’nin Türkiye ile ne ilgisi var ya?” diyen bu ülkenin Cumhurbaşkanı değil miydi?
Ne değişti de bugün Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Peşmerge’nin, Kobani’ye geçmesi için topraklarımızı açtık” diyor?
Ne olduğunu söyleyeyim! 43 insan öldü, üstüne Obama bir telefon açtı, bizimkiler aynen hizaya geldi.
Alın size, stratejik derinlikli, bölgenin lider ülkesinin dış politikası!