‘Olur Olur’, bal gibi olur…
‘Yıldızlararası’nın 169 dakikalık mükemmel ve ders niteliğindeki performansıyla göz doldurduğu seçki arasında yerli yapımlar da yabana atılacak türden değil.
‘Güllerin Savaşı’ndaki Gülru’yu canlandıran Damla Sönmez’e En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getiren ‘Deniz Seviyesi’… On yılda bir gelip ‘Biz öldüreceğiz siz gömeceksiniz’ diyenlerin getirdikleri cesetleri Emre Kınay ve Şevket Çoruh ile ‘derin’lere yollayan ‘İnşaat 2’… Ve ab-ı hayatı içen Evliya Çelebi’yi, Haluk Bilginer’in sesiyle, İstanbul’dan Mısır’a Mısır’dan İstanbul’a seyahat ettirip kargalarını da Murat Cemcir ve Ahmet Kural’la renklendiren Türkiye’nin ilk 3D animasyonu ‘Evliya Çelebi ve Ölümsüzlük Suyu’… Haftanın vizyonunda yer alan yerli yapımlar olarak dikkat çekerken bu kombinasyonu tamamlayan film, Kerem Çakıroğlu yönetiminde ‘Olur Olur’ diyen Alper Kul’dan geliyor.
Türk aile yapısını dinamitlemek için yaratılmış ‘proje dizi’ olarak itham edilen ve kimileri tarafından yabancı ajanların tele kinetik yöntemlerle kandırma formülü olarak algılanan ‘Kavak Yelleri’ dizisinin yönetmeni olarak hafızalara kazınan Kerem Çakıroğlu, televizyon dünyasındaki projelerinin ardından bu kez beyazperdede…
Dizilerinin Türk aile yapısını bozduğu yönündeki eleştirileri, ‘İtiraf ediyorum; yabancı ajanlar tarafından tele kinetik yöntemlerle kandırıldık ve bu dizi bize yaptırıldı. Fark ettiğimizde çok geçti ve Türk aile düzeni çoktan bozulmuştu’ şeklindeki dalgacı mesajla savuşturan Çakıroğlu, ‘Kavak Yelleri’yle gençlerin gönlünü fethetmeyi başarıp ‘Bir Bulut Olsam’ demenin ardından ‘Küçük Sırlar’, ‘Annem Uyurken’, ‘Merhaba Hayat’ gibi yapımlara imza atmıştı.
TV 8’in ilk dizisi olma özelliğini taşıyan‘Kaçak Gelinler’le ekranda olan Çakıroğlu’nun uzun metrajdan sinemaya girişi de ‘bal’ gibi oldu! Olmaz, olmaz dememeli… Ne de olsa kurgu dünyasında her şey ‘Olur Olur! Bal gibi olur’.
ALPER KUL İLE AKBİLİ BASAN GÜLÜYOR
Şimdilerde ‘Güldür Güldür’ şov yarışının alabildiğine yaşandığı ekranlarda fırtına gibi esen Alper Kul’un Ali Kobanbay ile birlikte kaleme aldığı senaryoyla beyazperdeye taşınan ‘Olur Olur!’, ilk etapta ekranlarda hep üst sıralarda yer alıp dizilere meydan okuyan ‘Güldür Güldür’ün sinema versiyonu havasını yaratan bir çalışma şeklinde düşünülebilir…
Filme konuk oyuncu olarak katılan Ali Ağaoğlu’nun da bulunduğu galayla görücüye çıkıp beğeni toplamanın ardından seyircisiyle buluşan yapımın Aylin Kontente, Onur Buldu, Onur Rüştü Atilla gibi isimlerden oluşan kadrosu da bu izlenimin oluşmasında büyük etken. Ancak teknik kapsamlı sunum ve atmosferin renkliliği olayın boyutunu çok daha çekici kılıyor.
Kısa süre önce aramızdan ayrılan Ciguli, Keremcem, Ümit Besen, Aydın gibi sanatçıları şarkılarıyla bünyesinde barındırarak güldürmeye soyunan yapım, kimi yerde ‘Ohaaa…’ çekerek geliştirdiği esprisini Hacı Dayı’dan sevgili Papaz Efendi’ye bitkisel destek ürünüyle uçururken Alper Kul’un komedi performansını da yükseklere havalandırmakta.
Sesinin güzelliğini eczacı kalfası olarak öteleyen ve bu arada yanı başındaki Ebru’nun sevgisini de gözden kaçıran Ali’nin vasat yaşamının ezikliğini, çocukluk aşkı Azra’yla depreşen ünlü olma hayallerini gerçekleştirme çabaları doğrultusunda canlandırarak komedi aksiyonunu geliştiren ‘Olur Olur!’un en büyük özelliğiyse, ‘Yaşam Koçu Zihni’!
Günümüzde bir hayli yaygınlaşan yaşam koçluğunu, kafa doktoru Zihni Orkinos ve asistanı üstünden masaya yatırarak bu olgunun sömürü yönünü açık eden filmde Şinasi Yurtsever’in Koç canlandırması, özünde derinlik taşımayan öykünün komedi mesajcılığında hedefi tutturmak açısından kayda değer.
Öte yandan, bir anlamda internette rastlanılan ilanların kandırmacı yüzünü de gösteren Koç Zihni ve asistanının Ali’ye yönelik yaratıcı tekniklerini izlerken gülebilmenin dozunun, cinsellik üstüne kurulu esprilerden haz ediş oranına bağlı olduğu da bir gerçek! Misal, ‘Kadına akbili basanın geçtiği’ yönündeki espriden haz almak ne kadar mümkünse tabii…
Anlayacağınız, Eser Yapım imzasını taşıyan filmde, kendine güveni olmayan pısırık-utangaç denebilecek Ali’nin Zihni takviyeler sayesinde, süreç içinde nasıl süperleşip kahramana dönüştüğünü izlerken aynı zamanda kadın cinselliğinin bir kez daha komedi diline malzeme yapıldığına şahitlik ediyoruz.
Kadın cinselliğinin alta gittiği ve hep olduğu gibi yine erkek egemen bakış açısının hissedildiği filmdeki komedi kısmen bu zihniyetle yürütülürken, güzelinden çirkinine yatak halleriyle dile dolanan kadınların aşağılanması da kaçınılmaz oluyor haliyle. Alper Kul ve diğer karakterlere baktığımızda ‘Güldürmek için bunlara gerek var mıydı’ diye sormadan duramıyoruz.
Son tahlilde; Lady Gaga’nın garip giyiminden Vedat Milor’un yemek tutkusuna laf atıp, cenaze namazında ‘Hakkımı helal etmiyorum’ denebileceği konusunda tavır koyarak ‘party time’ özentilerine de dalan… Klasik Türk erkeği takıntısını, kısa kalın ‘kuşakabin’ halleriyle tuş edip kendi âlemini yaratırken Alper Kul’u Ayça Varlıer ile buluşturarak aşk aksiyonunu havalara uçuran ‘Olur Olur!’, kanıksanmış esprilerin sıkıcılığı hariç, bal gibi olma yolunda kendi çapında bazı şeyler yapmayı başarıyor. Saflığın içtenliğini ve rolüne inancını her karede ispatlayan, Alper Kul ile akbili basan gülüyor.
Anibal GÜLEROĞLU