‘Bay Kaslı’yı takdimimdir!
Yaz ekranı denince akla gelen ilk şey, klişelerle dolu romantik komedi dizileri oluyor nedense. Yanı sıra aile komedileri de yaz ekranlarının vazgeçilmezleri durumunda. Ama ağırlık, boş muhabbetlerin çevrildiği, gerçek aşkın romantizminden zerre kadar nasiplenmedikleri halde kendilerine ‘romantik komedi’ denen yapımlardan yana olur çoğunlukla.
Nasıl ki, salgınla bir parça ileriye sarkan yaz işleri gündeme düşmeye başlayınca kanıksanmış tablo yeniden gösterdi yüzünü. Hemen her kanal bir romantik komediyi izleyicisiyle buluşturuyor. FOX’un elini çabuk tutan romantik komedisi ‘Bay Yanlış’ da bunlardan biri.
Aslında bu ne romantizm duygusu, ne de komedisi olmayan romantik komedi etiketli diziye ‘Bay Yanlış’ yerine ‘Bay Kaslı’ demek daha doğru olacak. Zira gerek karakter canlandırması, gerekse içerik bakımından tamamen ‘kas’ şovuna dayalı bir iş. Öte yandan tüm olayı şişik kasların sergilenmesinden ibaret olan dizinin ‘Bay Yanlış’lığı da abes değil. Çünkü burada sunulan erkek tipi her yönüyle bir erkeğin nasıl olmaması gerektiğini gösteren türden…
Yani yanlışlara örneklik eden bir baş karaktere odaklı. Dolayısıyla görünüşü ve karakteriyle, tepeden tırnağa ‘Neresi doğru ki’ diye sorgulatma modundaki ‘Bay Yanlış’a bakıp dizinin varlığını, ‘‘Bay Kaslı’nın Bay Yanlış’lığı’’ yakıştırmasıyla en net biçimde ifade etsek yeridir.
Hal böyleyken bir gecelik ilişki modundan sevgililiğe uzanan özüyle, üstünde durulmayı gerektirmeyen bir hafiflik oluşturan yapımdan pek çok eleştirilecek detay çıkıyor ortaya. Biz de bu doğrultuda ‘‘Bay Kaslı’yı takdimimdir’’ diyerek dalıyoruz konuya.
Libido patlaması
Bazı işler vardır daha en baştan sayısız yanlışlarla koyulurlar yola. Yine de bir şekilde tutunurlar ekrana. İşte biz de, libidoya ve vücut şova ağırlık veren diziyi henüz ekrana çıkmadan ‘‘Bay Yanlış’tan doğru çıkar mı?’’ başlıklı yazımızda değerlendirip, olası eksi yönlerine rağmen yaz sürecinde ayakta kalacağına dikkat çekmiştik. Nitekim dizi ekranda boy gösterdiği anda saptamalarımızın hiçbirinde yanılmadığımızı gördük.
O yazımızda üstünde durduğumuz ana konu, söyledikleri için eleştiri yağmuruna tutulan Can Yaman olayındaki ikilemdi. Yani birini hem cinselliği ön plana çıkarttı, kadını aşağıladı diye topa tutacaksınız hem de onu tamamen kaslı beden teşhirine, libido patlamasına ve cinselliğe dayalı bir işle ekrana süreceksiniz. Bu tabloya sahip ‘Bay Yanlış’ın neresi doğru olabilirdi ki?
Şimdi gerçek yaşam, sürüsüne bereket yanlışlarla doluyken tek derdimiz ‘Bay Yanlış’ın kurgusal doğrularını-eğrilerini sorgulamak mı, diyenler çıkacaktır elbet. Kısmen doğru tabii. Zaten biz de milletin parasını ödeyerek ve kendi inisiyatifiyle izlediği Netflix’in yapımlarındaki cinselliğe kafayı takan zihniyetle yaklaşmıyoruz ‘Bay Yanlış’ olayına. Ancak kurgulardaki mantığın, oralarda resmedilen karakter tablolarının gerçek yaşamı şekillendirme gücüne sahip olduğu da inkâr edilemez bir gerçek.
Vücut teşhirini abartıya vardıran cinsellik detayındaki yapaylık
Dahası Blanka Kipinska’nın roman üçlemesinden uyarlanan Netflix’in meşhur(!) ‘365 Gün’ filminde olduğu gibi gerçek duygudan yoksun ve ‘olmazsa olmaz’ mantığındaki vücut teşhirini abartıya vardıran cinsellik detayındaki yapaylığın, körü körüne cinsel açlık çekmeyen normal izleyiciye, ne denli itici ve anlamsız geldiğini de hatırlatmak isterim… Ki, bu arada konunun mafya kısmını güdük bırakıp erotizmden yoksun çıplaklık ağırlıklı bir işe dönüşen ‘365 Gün’ün ne kadar kolaycı ve taklitçi bir iş olduğunu da belirteyim. Ekstra bir numarası yok yani!
Nasıl ki, kıyafetten tasarruf ediyormuşçasına sürekli belden yukarısı çıplak gezdirilen… Düştü düşecek bir havluyla bina koridoruna fırlayacak derecede libidosu yüksek bir ‘duş kuşu’na dönüştürülen… Adeta göze sokulan kasları ve külot şovuyla ilk andan itibaren izleyicinin libidosuna oynayan, devamında pek farklı bir tablo sergilemeyen bizim meşhur(!) ‘Bay Kaslı’dan ibaret ‘Bay Yanlış’ da aynı yolun yolcusu kıvamında çıktı karşımıza. Bu durumda, ilgi çekmek adına göz kanatan fecilikteki kıyafet ve takı seçkisiyle iyiden iyiye abartılı hale getirilen karakterin ve vücut dilinden ibaret kalan oyunculuğun da dibine vuruldu tabii.
Söz karakterlere geldi ya… Hemen bu noktada açığa çıkan eğrilikleri sıralayalım kısaca. Oradan buradan devşirme-derleme biçimde geliştirilen ve erkekle kızı aynı maddi statüde yaratmanın ötesinde bir fark sunamayan içeriğin kofluğu bir yana, dizinin karakterleri başlı başına sorun durumunda.
Özgür külliyen sorunlu
Tamam. Yaz işlerinin karakterleri genelde biraz uçuk kaçıktır. Ama ‘Bay Yanlış’ta göstere göstere sakız çiğneyen Özgür külliyen sorunlu. Konuşmaları, peşindeki kadınlardan kaçmak için çocuk gibi yarı çıplak biçimde koşuşturup yerlerde sürünmesi, yapmacıklığın ötesine geçen havalı nasihatçi tavırları, ciddiyetsizliğin vücut bulmuş hali.
Kısacası; ‘Erkenci Kuş’ta da kasları ön plana çıkartılan ve nedense sürekli yaylanıp bir tarafa kaykılarak yürütülen Can Yaman’ın oyunculuğu ilerletilmek yerine geriletilmiş halde. Bundan sonrası da kendini tekrarlayan rollerle ve bu mantıkla gelirse… Yazık.
Keza tek bir ‘Aşkım’ sözcüğüyle hayallere dalan ve fazla ulaşılabilir durduğunu itiraf eden Ezgi için de söylenecek çok şey var. Ama en çok takıldığım nokta, Ezgi’nin karakter karmaşası. Bir bakıyorsunuz laf sokmayı çok iyi bilen havalarda… Bir bakıyorsunuz parmağına yüzük takma hevesiyle şapşallığın daniskasını sergileme saflığında.
Kadınları yüzük meraklısı, erkek kapma budalası olarak gösterme merakı
Sahi, romantik komedilerde kadınları yüzük meraklısı, erkek kapma budalası olarak gösterme merakı nedir böyle? Eğitim almış, ayakları üstünde duran bir kadın sırf evlenmek uğruna kendini madara edecek hallere düşer mi? Hem de kadınları cinsel obje olarak görüp sevgililikten kaçan ukala bir erkekten ‘avcılık’ tüyoları alacak kadar basitleşir mi?
Sevgiliden ayrılmanın boşluğunu Serdar’la buluşmaya hazırlanarak doldurmaya çalışan ve bu esnada terastaki çiçeklerle birlikte kendini de sulayan Ezgi’nin bunca hengâmede kafası karışmıştır mı desek? Malum bir de sürekli tesadüflerle karşılaştığı Özgür ile bir gecelik sevgililik anlaşması var garibimin. ‘Kuralları bilmiyorsun’ diye rüyasına doluşan böylesi erkeklerin dünyasında basitleşmesin de ne yapsın, değil mi ama?
Bu noktada Levent’in evinde oraya buraya eşyalarını yerleştirerek evlilik hayalleri kuran… Ezgi’ye ‘İki dakikada yatakta, beş dakikada kapının önünde bulursun kendini’ diye nasihat verirken kendi şutlanan Cansu’nun, çok bilen çok yanılır hallerini de unutmayalım.
Bay Yanlış’ın en büyük yanlışı
Uzaktan sevgililiğe evet derken yeni bir evlilikten uzak duran Levent’in oyunbazlığıyla evden sepetlenmesi, romantik komedi mantığının kadınları yorumlamasında bir başka olumsuzluk çünkü. Acaba diyorum, gerçek hayat bu denli zavallılaşan kadınlarla dolu da biz mi algılamakta geri kalmışız? Bilemiyorum ki…
Ve ‘Bay Kaslı’ konumundaki ‘Bay Yanlış’ın en büyük yanlışı… Tacize karşı yasalardan, erkek şiddetinden bahseden atarlı Avukat Deniz dışındaki tüm kadın karakterleri kaslı-yakışıklı erkeklerin aşağılayıcı mantığına açık hale getirip bu konuda yanlış örnek teşkil etmesi!
Arada erkeklere yönelik taşlamalar veya ‘şiddet’ dokundurması yapılsa bile özünde kadınlar hep ‘Kolayca kafeslenmeye hazır, zayıf kişilikli ve pek de akıllı olmayan varlık’ pozisyonunda sunulmakta.
Misal, bir sefer birlikte oldu diye kendisini Özgür’ün sevgilisi sanıp triplere girdiği söylemiyle sunulan karakterin Ezgi ile muhabbetindeki sakillik. Bu tarz dizilerde kimi kadın karakterler de, erkek kapmak için hemcinslerine karşı sinsilikle yaklaşan, içten pazarlıklı hale getirilmekte… Ki, burada Gizem ile bu mantığın örneği yaratılmış halde.
Anlayacağınız ‘‘Bay Kaslı’yı takdimimdir’’ diyerek çıktığım değerlendirme yolculuğunda, ‘Bir sana bak, bir bana bak’ cümlesiyle, Özgür’ün tepeden tırnağa garipliğini saptayan ve kastan ziyade oyunculuk sergilemeye niyetli görünen Serkay Tütüncü’nün canlandırdığı aşk adamı Ozan… Ve geçmişteki kadın erkek ilişkilerinin güzelliğine-samimiyetine yönelik saptamalar hariç, henüz olumlu söz söyleyecek bir şey bulamadım doğrusu ‘Bay Yanlış’ta.
SONUÇTA; Yaz boşluğunda ve fenomen bolluğunda ‘Bay Yanlış’tan doğru çıkartılmış’ gibi görünse bile sürekli erkeklerin kadınlarda aradıklarını ön planda tutan, en az üç çocuk fikri empoze edilen kadınları avcı konumuna sokan ‘Bay Yanlış’, erkeği yücelten bir iş durumunda.
Romantik komedilere has derme çatma klişelerle dolu içeriğiyle gerçeklikten kopuk bir dünya yaratan… Romantik komedilerin rutinine uyma kolaycılığındaki karakter tablosunda, erkekleri ulaşılması gereken hedef olarak gösterip ‘Erkeğin doğrusu yanlışı olmaz.
Onları istenilen kıvama getirmek sizin elinizde’ mantığını kadınların zihnine işlemeye çalışarak bir başka yanlışa daha düşen dizi, süreç içinde ‘Bay Yanlış’tan ‘Bay Doğru’ya dönüşürken doğru yolu bulur mu bilemem ama… Başlangıçtaki ‘Bay Kaslı’ dayatmasıyla, romantik komedilerde kaslı vücutla hava basmaktan daha elle tutulur bir şeyler arayanları bezdirip diziden soğuttuğu bir gerçek.
Geri kalanlar içinse, sadece tavırlarıyla-konuşmalarıyla değil giyim kuşamıyla da başka dünyalara oynayarak oyunculuğu boşlayan ‘Bay Yanlış’ çoktan ‘Bay Doğru’ olmuştur zaten. Hayırlı olsun.
Anibal GÜLEROĞLU