Biberi tarikatında kitapları gizlice okunan İngiliz: John Bunyan

John Bunyan 1628’de, Birleşik Krallık’ta Bedford’un güneyinde küçük bir köy olan Elstow’daki bir kulübede doğdu. Aslen Harputlu olan İsmail Emre, 1900 yılında Adana’da doğdu. Anne babası o küçük yaştayken ölünce amcasının yanında nalbantlığa başladı.

Tarih Dedektifi Tarih Dedektifi

JOHN BUNYAN VE İSMAİL EMRE: PILGRIM WORLD

*Where sin abounded, grace did abound more exceedingly

 II.Charles Dönemi’nde yaşamış John Bunyan,  tarikatçı İsmail Emre’yi nasıl etkiledi? 

John Bunyan 1628’de, Birleşik Krallık’ta Bedford’un güneyinde küçük bir köy olan Elstow’daki bir kulübede doğdu. Babası kalaycılıkla uğraşıyordu. Kendisi de baba mesleğini sürdürdü; demircilik ve tamircilik yaptı. Okuma yazmayı kendi çabasıyla öğrendi. İsyankar bir kişiliği vardı. Bir süre orduda görev yaptıktan sonra oradan ayrıldı. Evlendi; ilk evliliğinden altı çocuğu oldu. 

Bunyan, önce iki kitap yayınladı. Sonra saygın bir Püriten yazar olarak kendini ispat etti. 1660 yılında Kral II. Charles’ın Monarşi yönetiminde; resmi izin almadan vaaz verdiği için tutuklandı. Serbest bırakılması için, ikinci eşi Elizabeth’in Lordlar Kamarası’na başvurması da işe yaramadı.

On iki yıl Bedford County Hapishanesi’nde yattı. (Dublin Evening Mail, 07 Aralık 1849:4). Hapishanede geçirdiği döneme kadar olan hayatını: “Grace Abounding to the Chief of Sinners”ta (Günahkarların Şefine Bol Lütuf) anlattı. Mahkumiyet zamanları, en üretken yılları oldu.

1672’de serbest bırakıldı. Bedford’ta papazlık yapmaya başladı. 1674’te halka açık vaaz verdiği için altı ay hapis cezası aldı. (Bu tutuklama emrinin orijinali 1904 yılında satışa çıkarıldığında büyük ilgi görmüştü). 

Bunyan, hapishanede kaldığı dönemde; en ünlü eseri olan: “The Pilgrim’s Progress From This World To That Which Is To Come”u (Hacı’nın Bu Dünyadan Öteki Âleme Yolculuğu) yazmaya başladı. (Gloucester Journal, 14 Haziran 1890:6). 

1679 yılında basılan kitap, ilk günden itibaren büyük ilgiyle karşılandı. Hayal gücünün zenginliği ve sade anlatımıyla; İngiliz Püriten geleneğinin başyapıtı olarak kabul edilen eser yüzden fazla dile çevrildi. (Gloucester Journal, 30 Ocak 1886:5). Hala popülerliğini koruyan kitap; bir adamın hayatı boyunca yaptığı hac yolculuğunu alegorik bir tarzda anlatmıştır.

Birinci bölümde; Christian adlı bir gencin City of Destruction’dan (Yıkım Şehri) Celestial City’e (Göksel Şehir) yolculuğundaki maceralarla dolu rüyası anlatılır. İkinci bölüm ise; Christian’ın karısı Christiana ve çocuklarının; “Göksel Şehir”e yolculuğunun hikayesini konu edinir. Sadeliğine rağmen çekici bir anlatıma sahip olan kitap; geçtiği mekanlar, kişileştirmeler ve tasvirler açısından da oldukça başarılı bulunmuştur. (Oxford Journal, 03 Haziran 1775:4).

… Kendimi şimdi yolculuğumun sonunda görüyorum; zahmetli günlerim sona erdi. Daha önce kulaktan dolma bilgiler ve inançla yaşadım; ama şimdi görerek yaşayacağım yere gidiyorum ve kendimi kimin sevgisinde bulduysam onunla birlikte mutlu edeceğim… 

Bunyan, serbest kaldıktan sonra hayatının geri kalanını cemaate hizmet ederek geçirdi. Üç kitap daha yazdı; daha sonra The Pilgrim’s Progress’in ikinci bölümünü bitirdi (1685). 

1780 yılında kitap, genişletilmiş baskısı ile fiyatı altı peniden satışa sunuldu. (Manchester Mercury, 01 Şubat 1780:2).

Sir James Mackintosh, “History of the Revolution in England in 1688” adlı eserinde (1834); Bunyan’ın dehasına ve olağanüstülüğüne dikkat çekmiştir. Ancak kitaba gösterilen ilgiyi abartılı bulan yazarlar da vardır. İngiliz şair Alfred Noyes, 1928 tarihli The Bookman’da ona karşı sert eleştirilerde bulundu; kitabın baskın notasında ateş ve kükürt korkusu olduğunu iddia etti. Bunyan’ı  *“Caliban Bunyan” olarak nitelendirdi. (Daily Herald, 10 Ekim 1928:4).

Genel kanı ise Bunyan’ın cahil dâhilerden olduğuydu. (True Sun, 02 Kasım 1836:1). Bedford’lu küfürbaz bir tamirci, İncil’den sonraki en iyi eseri yazan biri olarak tarihe geçmişti. (Gloucester Journal, 17 Ekim 1868:6). 

Hristiyan âleminin hayatında iz bırakan John Bunyan, 31 Ağustos 1688 tarihinde öldü; doğumunun üç yüzüncü yılında ise büyük bir törenle anıldı. (Daily Herald, 28 Mayıs 1928:7). 

Biberi tarikatının önde gelen müridi İsmail Emre’nin John Bunyan’ı keşfetmesi nasıl oldu? 

Aslen Harputlu olan İsmail Emre, 1900 yılında Adana’da doğdu. Anne babası o küçük yaştayken ölünce amcasının yanında nalbantlığa başladı. Gönüllü olarak orduda görev yaptı. 1921 yılında Şimendifer kumpanyasına bağlı Adana garında kazancı ve kaynakçı olarak işe girdi. Burada uzun yıllar çalıştı. 

1934 yılında Soyadı Kanunu ile “Emre” soyadını alan İsmail Emre, okuma yazmayı da sonradan öğrendi. Demiryollarındaki işinden istifa ettikten sonra Adana’da kaynakçılık yaparak geçimini sağladı.

Tasavvufa merak sardı; Yunus Emre ve Niyazi Mısrî divanlarından oldukça etkilendi. Trans halindeyken “Doğuş” adını verdiği şiirlerini yazdı. Yunus Emre gibi Hâk kelâmı söylediğini; kendisini söyletenin ilahi güç olduğunu vurguladı. (Şevket Kutkan, Doğuşlar II, Adana, 1965:27.).

Beş çocuğu olan İsmail Emre 14 Ağustos 1970 yılında öldü.Oryantalist yazar Prof. Dr. Annemarie B. Schimmel, Türkiye ziyaretlerinde sıkça görüştüğü Emre’nin; derviş kimliğine hayran kalmış ve onu yeni Yunus Emre ilan etmiştir. (Schimmel, Doğudan Batıya, İstanbul, 2017:181).

Bir zamanlar kazancı ustası olan İsmail Emre’nin John Bunyan ile alakası, bir polis baskını sonucunda ortaya çıkmıştır. 

30 Kasım 1925’te çıkarılan kanunla; tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. Ancak yasa, tarikat ve tekke mensuplarının toplanmasına tamamen mani olamadı. 1929 yılı Kasımında polis, Adana’da gizli ayin yapan bir grup tarikat üyesine operasyon düzenledi. Bir süredir gizli faaliyet yürüttüğü tespit edilen tarikatın adı ***“Biberi” idi.

Biberi tarikatının Nakşibendiliğin bir kolu olduğu iddia ediliyordu. Celal Efendi isminde bir şahsın evinde toplanan tarikatçılar ani bir baskınla yakalandılar. Operasyonda yakalananlar arasında Celal Efendi dışında; Mehmet Nail, kahveci muhtar Derviş, makinist Mustafa, şekerci Mehmet, Şimendifer kumpanyasından kazancı ustası İsmail,  tornacı Tevfik, bisikletçi Aziz ve bir kaç kişi daha vardı. Şahıslar siyasi şubedeki ifadelerinde; Nakşibendilik’in uzantısı olan Biberi tarikatının hâdim ve müridi olduklarını, şeyhlerinin Develioğlu namıyla bilinen Halil Efendi olduğunu, tarikatın genişlemesi ve yaygınlaşması için ara sıra toplandıklarını itiraf ettiler. (İkdam, 22 Teşrinisani 1929:3).

Tarikatçılar, yakalandıkları sırada bir odaya kapanmış halde; Amerikan misyoner heyetinin yayınladığı: “The Pilgrim’s Progress” isimli kitabı okuyorlardı. Kitaplarına el konuldu ve tutuklanarak mahkemeye sevk edildiler. (Akşam, 23 Teşrinisani 1929:5).  

Hikayenin sonunda kazancı İsmail, pîri;  Develizâde Halil’in ölümünün (1933) ardından Biberilerin mürşidi olmuş ve “Hâk Aşığı” İsmail Emre olarak nam salmıştır. Emre’nin ardından gelen “Can”lar ise 1980’lerin sonuna kadar tarikat içi kavgalar ve cinayetlerle anılmıştır.

Akıl ve fikir sağlığınızın bekâsı dileğiyle 🔎

*Romans 5/20: “Günah çoğaldıkça, lütuf daha da arttı”.

** W. Shakespeare’in The Tempest adlı eserinde geçen cahil, kaba ve görgüsüz yaratık.  

***Diyanet İşleri Başkanlığı “Biberi Tarikatı Hakkında” 1964 yılında küçük bir risale yayınlamış; bu tarikatın öncüsü olarak Halil Develioğlu’nu göstermiştir. Tarikat üyelerinin acı biberli yiyecekler yiyerek çile çıkardığı bilinmektedir. (Biberiye Tarikatı Hakkında, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1964).