Yeni yetmelerle eskilerin çekişmesi yaşamın değişmezlerinden… Günümüz siyasilerini de kapsayan bu rekabetçilik hemen her alanda kendini göstermekte. Gençlik enerjisinin arkasına sığınan yeniler ilk bakışta avantajlı görünseler bile, büyüklerimizin ‘Kurt kocayınca köpeğin maskara olur’ diyerek sabitledikleri bu yaşamsallığın bir de diğer yüzü var… Ki o da yılların kazandırdığı deneyimin üstünlüğü!
Dört bir yandaki çatışmalarla cehenneme çevrilmeye çalışılan dünyamız küresel ısınmayla da cehennemi sıcakları yaşamaya başlamışken, kimi zaman 86 yaşına rağmen dimdik ayakta olup sosyal medyadan bikinili pozlarını paylaşan ünlü tiyatrocumuz Gülriz Sururi’nin cesaretinde… Kimi zaman siyaset kurtlarının zekâ ürünü olan kurultay, tatil gibi ince detaylarda… Kimi zaman da eski tüfek partililerin ‘fırsat bu fırsat’ babında ortaya çıkışında kendini gösteren deneyim üstünlüğü, beyazperdede de ‘Cehennem Melekleri’nin yıllanmış ağır topları sayesinde farklı bir yüzle açığa çıkmakta… Hem de dönemlerini dolduranları kızağa çekip, ekibini daha kolay idare edilebilecek yeni yetmelerle kurmayı planlayanlara inat, en basitinden eskinin değerini ortaya koyar nitelikteki mesajcı bir tabloyla.
EFSANE KADRONUN ORTAYA KOYDUĞU…
Dünya ile aynı anda ülkemizde de gösterime giren ve ne yazık ki henüz beyazperdeye çıkmadan internette korsan olarak yayınlanıp 24 Temmuz’dan bu yana genelde 2 milyondan fazla izleyiciye ulaşan ‘Cehennem Melekleri 3/The Expendables 3’, başarı ve aksiyon hallerinden önce Stallone ve Lionsgate şirketlerinin korsanlara açtığı davalarla gündem vizyonuna çıktı.
Böylece, kimilerine göre tüketicinin yüksek bedel ödemekten kaçınma isteğiyle yaygınlaştığını savunduğu, korsanlığın-eser hırsızlığının emeğe atılan bir kazık olduğu konusu da bir kez daha akıllara düştü.
İlk iki filmiyle Türkiye’de 823 bin kişiye ulaşan Cehennem Melekleri bu kazığı yiyen son yapım olmayacak elbette ki. Önü bir türlü alınamayan ve 2013’te The Hobbit’i çarpan korsanlığın, ‘Cehennem Melekleri 3’ün gişesinde Stallone ve Lionsgate şirketlerini ne oranda etkileyeceği de meçhul. Ancak eski yüzlerin esprisiyle güçlenen varlığını, yenilerin enerjisiyle takviye eden yapımın seyirciye yansıttığı olay çok net… ‘Eski tüfekler her daim iş yapar’!
Gençleri öne çıkartma merakındaki dizici ve sinemacılarımızın eskileri arka plana atarak yarattıkları kadrolardaki dışlanmışlığın vefasızlığını düşünürsek, 80’li yıllara damga vuran aksiyon yıldızlarını toplayan ‘Cehennem Melekleri’nin, her bölümünde ilave eski yüzlerle geçmişin yıldızlarını aynı kadroya doldurma örnekliğini takdire değer bulmamak hata olur.
Yılların etkilerini yüzlerinde taşımalarına rağmen bedenlerinin haşmetiyle değme gençlere taş çıkartarak Cehennem Meleği olan aktörler topluluğuyla ortaya konan film, bu bakımdan sinemada apayrı bir yere sahip. Onca ünlüyü tek bir yapım içinde, dayanışma halinde izlemenin duygusuysa bambaşka. Bir yandan kurtların kocayınca da işe yaradıklarını hissediyorsunuz, bir yandan da yılların estetik operasyonlara rağmen yarattığı acımasızlığı gözlemliyorsunuz.
Dolayısıyla eski tüfek sayısı artırılarak uzun bir seri haline getirilmeye müsait olan ‘Cehennem Melekleri’, basit bir aksiyon filminden öte bir olgu! Mesajcı yüzü de burada ortaya çıkıyor zaten. Gençlerin katkısına başvursa bile onların varlığını aperatif tadında bırakan yapımın buna rağmen genç seyircinin ilgisini çekmesi, kendilerine fırsat tanındığı takdirde eskilerin performanslarıyla yeni yetmelere de cazip gelebileceğini ispatlamakta.
Ana menüsünü, yıllanmış şaraplarla sunarak seyirciyi coşturan ‘Cehennem Melekleri 3’, bu noktada iki kademeli bir algılama durumu yaratmakta.
Eskilerin kendilerine fazla güvenmeleri sonucu hata yapıp istenmeyen pozisyona düşerek dışlanacaklarını müthiş aksiyon sahneleriyle vurgulamanın ardından ekibi gençleştirme zorunluluğu üstüne oynayan yapım, ilk bölümde gençlerin pratik zekâsına ve teknolojik gelişmişliğine övgü dizer mahiyette gelişmekte. Ancak sonrasında yaşananlarla, yeni yetmelerin acemiliklerinden de büyük hatalar doğabileceği… Bu taze kanlar sayesinde hız kazanan operasyondaki olumsuzlukları bertaraf edenin ve asıl başarıyı getirenin yine eskilerin tecrübeye dayanan temkinliliğinin olacağı vurgulanmakta.
Nihayetinde; yeni yetmelerle sert olmaya çalışan bir avuç dolusu antikanın ‘Cehennem Melekleri 3’ kombinasyonunda olgunluk dayanışması bir kez daha ağır basarken yenilere gönderilen mesaj, ustaların koltuğuna oturmak için çok fırın ekmek yemek gerektiği!
GÜÇLÜ AKSİYON-ZAYIF SENARYO DENGESİ
Cehennem Melekleri’nin aksiyon hararetine uygun bir ortam yaratmak istercesine kliması geç çalıştırılan salondaki basın toplantısında izlediğim yapımın yaşayan tüm aksiyon efsanelerini toplama özelliğindeki ‘eskinin gücü’ mesajcılığını geçip hikâyesine gelirsek…
Ülkesindeki siyahî vatandaşlarına orantısız güç kullanmaktan bir türlü vazgeçemeyen ve bir anlamda aynı çizgide yürüyen yönetimlere örnek teşkil eden Amerika’nın, sınır ötesi gizli operasyonlarında elini doğrudan ateşe sokmak yerine maşa kullanma rutini burada da karşımıza çıkıyor.
Yeni yetme yönetmenlerden Patrick Huges ile eski kurt Sylvester Stallone’yi ortak çalışmada buluşturan senaryonun tek kaygısı, seyirciye eskinin tadını veren hoş dakikalar yaşatmak!
Sekiz yıl önce başına buyruk hareket ettiği için hapse düşen bıçak ustası Doktor Death’in ‘über erkeksi’ kurtarma operasyonunu Somali-Mogadişu’daki silah teslimatını engelleme girişimine bağlayan açılışla ‘Diktatörleri yok etmek için bir Amerikalının gücü yeterli’ havasını yaratan senaryo, dostlukların kopmayan bağlarını esprili bir dille sunmanın ardından aksiyonla doldurulmuş bildik akışında yol almakta. Yani öyle ince elenip sık dokunmuş kayda değer bir senaryo beklememek gerek!
‘Yıldız kadrosunu en geniş tutan film’ unvanını hak eden ‘Cehennem Melekleri 3’ün, inandırıcı gelmese de yarattığı görsel şölen sayesinde kabul edilebilir kılınan müthiş aksiyonları ve patlama sahneleri sayesinde öyle derin bir senaryoya ihtiyacı da yok zaten.
İlk iki filmin mirasını yüceltmeye çalışırken vefayı ve intikamcılığı öne çıkartan senaryonun en zayıf halkaları, Cehennem Melekleri’ne ihanet eden Stonebanks rolündeki Mel Gibson ve devletin adamı Bruce Willis’in yerine gelen Harrison Ford’un canlandırdığı CIA ajanı Max karakterlerinin içlerinin yeterince doldurulamamış olması! Adamlar varlık göstermek için resmen çırpınıyor.
11 efsane isme Wesley Snipes, Kellan Lutz, Kelsey Grammer, Victor Ortiz ve Ronda Rousey gibi oyuncuları da ilave eden yapımın en göz dolduran karakteriyse, zayıflamış haliyle hayli farklı duran Antonio Banderas’ın canlandırdığı Galgo… Arka planında dramatik bir öyküyü barındıran çalçeneliği, kendini sevdirip bir gruba ait olma hevesi ve sürekli hareketli oluşuyla Kral’ın gözüne girmeye çalışan soytarı imajı yaratan Galgo’nun maymun çevikliğindeki performansı filmin neşe kaynağı.
Sonuçta; eskiyle yeni jenerasyonu adrenalin yüklü bir yapımda buluşturan ve yönetmenin deyimiyle ‘üzeri şeker kaplı kocaman ve kalın bir dilim kek’ olan ‘Cehennem Melekleri 3’, kadının göstermelik var olduğu bir grup paralı ekserin ‘dünya barışı’ hedefli macerasını zayıf bir senaryoyla sunan… Buna karşın efsaneleri ve ikonları bir araya getiren güçlü aksiyonuyla eksiğini telafi edip, bu türün üst düzey fantezisini yaratmayı başaran büyük bütçeli bir ölümsüzlük tablosu!
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal