Önce, çocuk bakana söylüyor, "sen içişleri bakanısın öyle çekingen durma, vur yumruğunu masaya."
Nedir bu vurmalar, kırmalar? Çocuklara söylenecek laf mı?
Gerçi, selefi de geçen sene çocuk başbakana “ister asar, ister kesersin” demişti. Şaşırmamak lazım, siyasetten anladıkları bu. Öyle olmasa, “kırın kapıyı, girin içeri, ne kanunu” diyen insanı bakan yaparlar mıydı?
Ardından minik enerji bakanına sözü veriyor. Çocukcağıza ezberletmişler, "Ruslar 1954’te ilk nükleer santrali kurdu, 2015 yılındayız bizde neden yok?" diye soruyor. 7 yaşındaki bebenin bütün derdi, ülkedeki nükleer santral eksikliğidir ya… Gevrek gevrek gülüyor oturduğu yerden.
Yavaştan, bayram bayrama dönüyor, Kibariye’nin “bıcır bıcır” dediği Ahmet Davutoğlu için.
Gazetecinin, küçük başbakan Pelinsu’ya başkanlık sistemini sormasıyla dünyalar Davutoğlu’nun oluyor. Pelinsu, “biz sınıf başkanımızı seçtik” deyince, patlatıyor kahkahayı.
Küçük başbakana bu kez muhalefetin vaatlerini soruyor haberciler. Alışkanlıktan mıdır bilinmez, sürekli kulağına sufle verme ihtiyacı hissediyor Davutoğlu, “bol keseden atıyorlar de” diyor. Ama belli ki Pelinsu tam anlayamıyor, “bol keseden harcamamak” diyor.
Oysa bıraksalar çocukları kendi haline, Zonguldak’ta valinin koltuğuna oturan Melek gibi, dondurma isteyecek, afiyetle yiyecek. Dünyanın en samimi, en temiz varlıklarını niye alet ediyorsunuz, nükleer santrallerinize, vaat yarışlarınıza, asıp kesmelerinize?
Atatürk, 23 Nisan’ı siz yavan gösteriler yapasınız diye çocuklara armağan etmedi. Bırakın çocuklar bayramlarını, parklarda bahçelerde gönüllerince oynayıp, eğlenerek kutlasın. Koltuklarınızla kirletmeyin onları, çekin ellerinizi üzerlerinden.