‘Düşler ve Umutlar’ın çocuk masumiyeti

Farklı sosyal sınıflar arasındaki farklı ahlak anlayışlarının çatışmalarını, bir çocuğun gözlemleriyle ve hakları yenenlerin masumiyet ekseninde izleyiciye aktarmayı hedefleyen ‘Düşler ve Umutlar’, iki bölümden göründüğü kadarıyla, bu yola çıkış misyonunu şu an için kısmen devreye sokmuş durumda.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Hangi devirde olursa olsun, yetim hakkı yemek kötülüğün ve bu sosyal yaraya yönelik söylemlerin en geçerli malzemesi olmuştur. Siyasetçilerin, mazlumların dillerinden düşürmedikleri bu davranış biçimi sadece yaşamın içinde değil senaryoların, romanların da ana teması olarak pek çok kez çıkmıştır karşımıza. Üstelik iyi işlendikleri takdirde, eser sahiplerine gayet güzel getiri sağlayarak, bir bakıma dolaylı yoldan yetim hakkından nasiplenme durumu da yaratmışlardır. Yani anlayacağınız, yetim hakkı ‘Ye ye bitmez’ bir kaynak!

İngiliz edebiyatının ünlü ismi Charles Dickens’ın 1838’de yayımlanan romanı Oliver Twist bu yetim hakkı yeme ve iyilik meleği kılığında kötülük sergileme deformasyonunun tipik dönemsel bir yansıması olarak her yaştan okurun gönlünü fethetmeyi başaranlardan... Çocuk karakterler üstünden yapılan 17. yüzyıl İngileteresine yönelik bu sosyalist eleştiri, 1947’den günümüze farklı çekimlerle beyazperdede de boy göstermekte.

TV filmi olarak da çekilen bir öyküye böylesine rağbet gösterilir de bizim televizyon dünyamız bundan mahrum kalabilir mi? Kalamazdı, kalmadı da… Uyarlamacıların ilgisini çeken ve çocuk karakter merakını tatmine fazlasıyla müsait olan Oliver Twist, FOX TV ekranında ‘Düşler ve Umutlar’ ismiyle bir kez daha can buldu.

Gel gör ki, ‘Fatih Harbiye’ ve ‘Bugünün Saraylısı’ gibi iki uyarlamayla aynı gece yayınlanıp reyting beklentisini karşılayamayan ‘Düşler ve Umutlar’, sadece onlar arasında süregiden uyarlama savaşlarının değil ‘Survivor’ başta olmak üzere pek çok yapımın da kurbanı oldu.

ÇOCUK KARAKTERLER BAŞARILI AMA…

Limon Yapım imzası taşıyan bu uyarlama, her ne kadar henüz iki bölümüyle ekranda varlık göstermiş tazecik bir yapım olarak, reytinglerde pek parlak bir sıralama tablosu sergileyemese de özellikle çocuk karakterleriyle dikkat çekici bir özellik taşımakta.

Farklı sosyal sınıflar arasındaki farklı ahlak anlayışlarının çatışmalarını, bir çocuğun gözlemleriyle ve hakları yenenlerin masumiyet ekseninde izleyiciye aktarmayı hedefleyen ‘Düşler ve Umutlar’, iki bölümden göründüğü kadarıyla, bu yola çıkış misyonunu şu an için kısmen devreye sokmuş durumda. Bu kısmilikte, dizinin ‘çocuk’ yönü ağır basarken ‘büyük’ karakterleri biraz arka planda kalmış görünüyor.

Orijinalinde de ‘çocuk’ üstünden ilerleyen öykünün uyarlamadaki karşılığı, yetimhanedeki çocuk atmosferine denk düşmekte. Buradaki canlandırmalar da geneliyle başarılı. Ancak Berkehan Tüter’in canlandırdığı Yusuf’un yeri bir başka.

Bu başkalık sadece onun Oliver Twist’le özdeşleşen baş karakterliğinden de kaynaklanmıyor. Yusuf karakteri hem duyguları titreten mahzun sevimliliği, hem de Tüter’in yaşına göre hayli doğal olan rol yeteneğiyle farkını yaratıyor.

Rıdvan başta olmak üzere herkese sevgi sunan ve saf duruşunu asaletle bütünleştirmeyi başaran Yusuf’un omzundaki yük, konu ilerledikçe daha da artacak. Yanı sıra yetimhaneye yönetici Hicran Anne’nin parmağındaki yüzüğü çalmak için giren Samet de dizinin konu gelişimine katkıda bulunacak bir diğer çocuk karakter olarak varlığını gittikçe güçlendirecek. Kısacası, ‘Düşler ve Umutlar’da, tavırlarında hiçbir ölçüsüzlük olmayan ve büyümüş de küçülmüş şeklinde bir duruş sergilemeyen çocukların yarattıkları yetimhane tablosu dizi olanakları çerçevesinde on numara. Mekanlarıyla, kadrosuyla daha zengin bir sunum olabilir miydi? Elbette. Ne var ki o zaman da yapımın maliyeti de çapını aşardı.

Öte yandan dizinin en ilgi çekici yönü olarak potansiyel bir avantaja sahip görünen bu ‘çocuk’ masumiyeti, uyarlandığı esere oranla, hâlihazırda boşlukta kalan bir olgu gibi!

Kimsesiz çocukların sömürüye açık varlığını mevcut haliyle biraz fazla yumuşak sergileyen yapım, bu çekiciliği destekleyen ‘büyükler’ kanadını da ihmal edilmiş bir yapıda karşımıza çıkartmakta.

Mustafa Uğurlu’nun canlandırdığı Musa, Çağdaş Onur Öztürk’e pek güzel uyan Çakı karakteri ve okul yönetimindeki Zeynep Gülmez ile Ayberk Pekcan büyükler kanadını güçlendirseler bile, özellikle kaybolan torunu Ferit’le çok sevdiği oğlu Tuncay’ın yasını tutan Şefik Dede ve kumar düşkünü Emre’ye yönelik senaryo yönü yeterince tatminkâr değil.

Bu zayıflık Çakı’ya deli gibi âşık olup onun her halini sineye çeken Asya karakterindeki Denise Capezza’nın ve Ebru Karanfilci’nin yer aldığı bölümlerde de kendini göstermekte. Çakı’nın Musa’yla muhabbetinin basitliği, kolejle yetimhane arasındaki maç anında yaşananların zorlamalığı veya İncila’nın çocuklara karşı gösterdiği hassasiyetin yapaylığı gibi ayrıntılar içerik zafiyetinden kaynaklanmakta. Ciddiyet gerektiren sahneler bu tür bir konuyu hafiflettirecek komedi havasında işlendiğinden, hem sosyal içerikli drama darbe vurmakta hem de ‘Düşler ve Umutlar’ın genelini zedelemekte.

Dolayısıyla izleyicinin bu bölümlerde ne olup bittiğini anlamaya odaklanıp konu bütünlüğünü kavraması ve masum yüzlü Yusuf’la arkadaşlarının ‘yetim’ hüznünü ciddiyetle özümseyebilmesi biraz güç! Ekran başındakilerin farklı yapımlara yönelmesinde bu aksaklıkların payı yadsınamaz.

Anlayacağınız öyle ‘karın guruldaması’, ‘yöneticiler et yerken çocuklara yal gibi yemek verilmesi’ veya ‘hayırsız oğlum bütün servetimi kumarda kaybedecek bari yetimhaneye bağışlayayım’ türünden duygu yansıtmaları, dramla sosyal mesajları ve çocuk dünyasını dozunda harmanlayarak işleyen Oliver Twist’ten uyarlanan ‘Düşler ve Umutlar’ın dünyasına adapte olmak için yeterli değil. Buralara daha etkili söylemler katıp ciddi bir sunum gerek.

Özetle; masum ve sevimli Yusuf’la diğer çocukların gücü de bir yere kadar… ‘Düşler ve Umutlar’ın göze çarpması için akışı acilen durağanlıktan kurtarıp, büyüklerin çocuklarla bütünleştiği çarpıcı söylemli bir dramatik aksiyon yaratılmalı.

Bir ihtimal, dizinin tanıtımında yapımcı Hayri Aslan’ın, ‘Gösteriye dönüşmüş sözde yardımseverlikleri, hayır kurumu adı altında dönen çıkar oyunlarını, adalet ve hoşgörü arayışının peşin yargılar yüzünden nasıl içinden çıkılmaz bir hal aldığını izlerken destansı bir aşka da tanık olacağız’ şeklindeki sözleriyle vurgulanan ‘aşk’ olayı devreye sokulduğunda izleyicinin ilgisi de daha çok çekilebilir…

Aksi takdirde Oliver Twist’in uyarlamayla heba edilmesi bir yana, televizyon dünyamıza bu yapımı kendi üslubuyla kazandırmaya soyunan ‘Düşler ve Umutlar’a da yazık olur. Zira gelişime müsait konusu, harcanmayı hak etmeyecek kadar güzel ve mesaj yoğunluklu bir yapıda.

Umalım da dizi kendini daha fazla göstermeyi bilsin… İzleyici de, üçlü aşk kaoslarında uyutucu tempoda yol alan diğer uyarlamalardan gözünü ayırıp, değişik bir içeriğe sahip olan çocuk masumiyetindeki ‘Düşler ve Umutlar’ın farkını fark edebilsin.

Anibal GÜLEROĞLU

[email protected]

www.twitter.com/guleranibal