Erdoğan'ın İmamoğlu korkusu: Ekremofobi

Onun için Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını önleyebilmek için elinden ne geliyorsa fazlasıyla yapıyor.

Cem Ceminay Cem Ceminay

Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün siyasi rakipleri arasında hiç tartışmasız en çok ve belki de sadece Ekrem İmamoğlu’ndan çekiniyor.

En çok Ekrem İmamoğlu’nun önlenemez yükselişinden rahatsız oluyor.

İmamoğlu’nun adını duymaya telaffuz etmeye tahammülü yok.

İlk günden beri onu İBB Başkanı olarak görmek ve tanımak istemedi.

Erdoğan’ın nezdinde İmamoğlu hala yok hükmünde.

İmamoğlu’nun karşısına rakip olarak çıkma olasılığı belli ki onu tedirgin ediyor. 

Kaybederse siyasi hayatının sonu olabileceğini gücünü kaybedeceğini düşünüyor.

Onun için Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını önleyebilmek için elinden ne geliyorsa fazlasıyla yapıyor.

Partisi de reisleriyle aynı paniğe kapılmış durumda.

İmamoğlu’nu devre dışı bırakmak için inanılmaz bir gayret içindeler.

Önce karalamak istediler.

Görevini ihmal ediyor çok geziyor sürekli tatil yapıyor dediler.

Bir yere varamadılar.

Sonra makamını kullanıp yolsuzluk yapıp yapmadığını araştırdılar.

İmamoğlu hakkında açılan dosyaların asılsız iddiaların sonu gelmedi.

Ekrem Bey’in kapısını çalmayan, aşındırmayan müfettiş kalmadı.

Ne kadar yüklendilerse en ince ayrıntılara kadar soruşturdularsa da bir şey bulamadılar.

Bu çabaları uzun süre devam etti.

Tepeden gelen talimat İmamoğlu’nu ne pahasına olursa olsun durdurun şeklindeydi.

Ancak hukuksal yollardan işlerine yarayacak bir sonuç çıkaramayınca tek adam sisteminin gücüne güvenerek siyasi yola başvurdular.

‘Ahmak’ davası gibi son derece komik ve absürt bir dava yarattılar.

Yüksek Seçim Kurulu üyelerine ‘’ahmak’’ dediği gerekçesiyle açılan davada Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verdiler.

Dava son 2 yıldır Temyiz Mahkemesi olarak kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediliyor.

Her duruşmada da dava 2 ay sonrasına falan erteleniyor.

1960 yılında Yassıada zamanında Bebek Davası vardı.

Yetmemiş bir de Köpek Davası çıkarmışlardı.

Hatta Alman bir hizmetçi getiren zamanın TBMM Başkanı Refik Koraltan hakkında döviz tahsis ettiği gerekçesiyle ‘Barbara Davası’ bile açılmıştı.

Ancak gelmiş geçmiş Türk hukuk tarihinin en absürt davaları listesinde ‘Ahmak Davası’ bunların hepsini açık ara geride bıraktı.

Ne kadar saçma olduğu davayı bir türlü karara bağlayamayıp uzattıkça uzatmalarından belli oluyor.

Sanırsınız havuz problemi çözüyorlar.

Sonuçta ahmak demek gerçekten hakaretse cezası da bellidir.

Kararı ne kadar uzatırsan uzat ahmak ahmak olarak kalacaktır.

Üstüne prim yapmayacak yani ahmakoğlu ahmak olmayacaktır.

Zaten ahmak kelimesinin bizde hakaret olarak kabul edilmesi çok garip.

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere siyasetçilerin birbirlerine ettiği sözler yanında ‘ahmak’ denmesi bizim memlekette iltifat olarak kabul edilebilir. 

Ama İmamoğlu söylediğinde suç teşkil ettiği iddia ediliyor.

Hatta ahmak demesi kendisine hapis cezası verilmesine ve siyasi yasak konulmasına neden daha doğrusu ‘bahane’ oluyor.

Aynı ahmak lafını iktidarın ortağı HÜDA PAR Başkanı söylediğinde ise hakaret sayılmıyor, dava açılmıyor, siyasi yasak getirilmiyor. 

Ne güzel dünya.

Kişiye özel adalet anlayışı.

İmamoğlu yaparsa suç başkası yaparsa değil.

Küfürün, hakaretin bini bir para olan bir ülkede anlayışsız, kaba, aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal anlamına gelen ‘ahmak’ nasıl olur da hakaret sayılır?

Ve bu sadece Ekrem İmamoğlu söylediğinde suç kabul edilir?

Bunun tek bir nedeni var.

EKREMOFOBİ.

Ekrem İmamoğlu’ndan resmen korkuyorlar.

Haksız da değiller.

İmamoğlu’nun özgüveni, popülaritesi ve tanınırlığı her geçen gün artıyor.

Genç, dinamik, hırslı, etkili konuşmasını bilen laf altında kalmayan halkın nabzına göre şerbet verebilen vizyonu olan akıllı ve çalışkan bir siyasetçi

Ekrem Bey başından beri sadece İstanbul’a değil Türkiye’ye de başkanlık yapmak arzusunda olduğunu çok açık ve net bir şekilde gösterdi.

İmamoğlu aynı zamanda 5 yıl önce bir ilki başardı.

Erdoğan’ın o zamanlar sağ kolu olan Binali Yıldırım’a karşı girdiği İBB Başkanlık seçimini kazandı.

Kemal Kılıçdaroğlu ve Mustafa Sarıgül aynı seçimi kaybetmişlerdi

İmamoğlu sadece seçimi kazanmakla kalmadı mızıkçılık yapıp sonuçlara itiraz ede ‘içimize sinmedi’ diyen rakibini gerekçesiz tekrarlanan seçimde bu kez çok daha büyük oy farkıyla bozguna uğrattı.

Sonuçlara itiraz edip seçimi tekrarladıklarına halk onları pişman etti.

İstanbul’u kaybetmek Erdoğan ve partisine maddi, manevi çok dokundu.,

Bunu kabullenmek istemediler.

Bir nevi inkar içindeydiler.

Ancak oy potansiyelini kanıtlamış İmamoğlu’nu radarına almak zorunda kaldılar.

Sonra devletin tüm imkanlarını kullanarak atağa geçtiler.

İstanbul’da gök gürüldese sorumluluğu İmamoğlu’nun üstüne attılar.

İstanbul’da yaşayan vatandaşları İmamoğlu’nu seçtiklerine pişman etmek  için hükümet olarak ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar.

İBB Meclisinde çoğunluk ellerinde olduğu için İmamoğlu’nun her çabasını baltalamaya başladılar..

Baltalama işine atadıkları AKP’nin belediyedeki tetikçisi Tevfik Göksü ve gurubu kapıldıkları güç sarhoşluğuyla misyonlarını iyice abarttı.

Kaş yapayım derken göz çıkartmaya başladı.

Kentteki taksi sorununa İmamoğlu çözüm bulamasın diye çırpındılar.

Konu gündeme geldiğinde sürekli işi yokuşa sürdüler oturdukları yerden muzaffer bir edayla İmamoğlu’nu küçümsercesine ve dalga geçercesine sırıttılar.

Sonunda kendileri kaybetti.

Seçmen onlara cezayı son seçimde bu kez toplu halde kesti.

İmamoğlu bu kez karşısına koydukları, Erdoğan ve Bakanları tarafından yoğun olarak desteklenen bir başka liyakatsiz aday Murat Kurum’u yendi. 

Üstelik Meclis çoğunluğunu da eline geçirdi. 

Tevfik Göksu ve ekibinin tüm gücü birden eridi.

Oylamada azınlıkta kaldılar.

Seslerini kesip somurtarak koltuklarında oturdular.

İktidar partisi olarak en değerli ve önemli kaleleri İstanbul’u İmamoğlu’na kaptırdıklarını kabullenmek zorunda kaldılar.

Bunun üzerine yapılacak ilk genel seçimde İmamoğlu partisinin başkan adayı olmaması için harıl harıl çalışmaya başladılar.

İşte onun için Ekrem Bey’e siyasi yasak getirmeye çalışıyorlar.

Sadece bununla da yetinmiyorlar.

Başkan adayı anketlerinde ABB Başkanı Mansur Yavaş öndeymiş gibi sonuçlar çıkartıyorlar. 

Muhalefeti Erdoğan’a karşı en fazla Yavaş’ın şansı olduğuna inandırmak istiyorlar.

Ama bunlar hep planlı, programlı, organize hareketler.

Yavaş ile İmamoğlu’nu birbirine düşürmek ve zaten kafası karışık Özgür Özel’i daha fazla şaşırtma taktikleri.

Görünen köy kılavuz istemez!

İmamoğlu partisinin adayı olursa Erdoğan dahil tüm rakiplerini yenebilir.

Onu ancak kendi partisinin içindeki güç savaşları olumsuz etkiler.

Erdoğan gerçekten dünyanın en zeki ve en usta siyasetçilerinden biri.

Üstelik aynı zamanda tek adam olarak en güçlü liderlerinden biri.

Yoksa zaten bu kadar uzun süre başta kalamazdı.

Kılıçdaroğlu onunla başa çıkacak kapasitede değildi.

Erdoğan da bunu çok iyi biliyordu.

Son seçimi siyasette miyadını doldurmuş rakibinin inadı, hırsı, ters tepen hatalı kararları, karizma eksikliği ve yetersiz liderliği sayesinde kazandı.

Ama…

Ekrem İmamoğlu’nu aday gösterip destekleselerdi sonuç farklı olabilirdi.

Şimdi gözler bundan sonra yapılacak seçimde.

Erken mi olur zamanında mı olur kimse bilemez.

Çünkü bizde siyasi atmosfer her an değişebiliyor.

Ancak Erdoğan’ın bir şekilde yolunu bulup başkan adayı olacağı kesin.

Tek adamlığı başkaları saltanatı sürsün diye çıkarmadı.

Saraylar başkası otursun diye yapılmadı.

Uçaklar başkası uçsun diye alınmadı.

Muhalefetin başkan adayı kim olur onu bilemeyiz.

Çünkü bizde muhalefetin kafası iktidardarinki kadar iyi çalışmıyor.

Olay aslında çok basit.

Rakip en çok kimden çekiniyor ve kimin aday olmasını engellemek için olağanüstü bir çaba gösteriyorsa onu aday yapacaksın.

O aday da Mansur Yavaş değil.

Bir şekilde onunla başa çıkacaklarını düşünüyorlar.

Mansur Yavaş onlara göre Erdoğan’a karşı bir tehdit oluşturmuyor.

Ama Ekrem İmamoğlu…

İşte onu kabus gibi görüyorlar.

Tam bir korku ve endişe içindeler.

Tıp dilinde bir tanımı yok.

Ama siyasette buna EKREMOFOBİ diyorlar!