Geçtiğimiz günlerde TV 2’de ‘Singham’ isimli bir Bollywood filmi oynadı. Ama ne film! İzleyenler bunu niye dediğimi hemen anlayacaktır. İzlemeyenlere hem gülmek, hem eğlenmek, hem de kıyaslamak adına önereceğim müthiş hareketli yapımın en büyük özelliği, üç satırla özetlenecek bir öykünün nasıl ustaca aksiyonlarla ve teknik yardımlarla uzatılabileceğinin imrendirici bir örneği olması.
143 dakikalık uzun süreyi, bir polis müfettişi olan Singham’ın yozlaşmışlıklarla mücadele öyküsüyle dolduran yapımdaki uzatma mantığını keşke bizim 90 dakikalık dizicilerimiz de uygulasalar diyorum. Böylece, vakit doldurma işini ekran başındakileri bıktırmadan yerine getirmiş olurlar. Zira ‘Karadayı’ da dâhil olmak üzere en ilgi çeken yapımlar bile bölüm kazanmak için tempolarını düşürdükçe düşürdüler ve eskiye oranla izleyiciyi daha çok sıkıntıdan patlar hale getirdiler.
Show TV’nin yüzünü güldüren dizisi ‘Fatih Harbiye’ de, ekran karşısında iyi bir şeyler görmeyi umanlara karşı saygısızca uygulanan bu uzatma işinde doz aşımı yaşatıp, konudan daha çok öne çıkartılan karakterler üstünden prim yapanlardan.
PEYAMİ SAFA’NIN ROMANI ZİYAN EDİLİYOR
Bir dizi yaratmak için, romanları uyduruk hale getirmemek gerektiği konusunu her uyarlama için tekrarlamaktan dilimde tüy bitti. ‘Yasak’la ilgili yazımda da bu konuya değindim. Yazık oluyor güzelim eserlere, diyoruz. Ama önemseyen yok ki!
Uzat uzatabildiğin kadar mantığı sürekli devreye sokulduğundan, aynı cümleleri evir çevir her bölümde kullanarak, zahmete girmeden yaratılan benzer sahnelerden bıktık usandık artık.
Son bölümlerde iyice düşen temposuyla izleyicisini bunaltmaya başlayan ‘Fatih Harbiye’, senaryo yaratmak için öyle fazla bir gayret sarf edilmediği ve sergilenenleri kabul edilebilir kılmak adına süre bahanesinin arkasına sığınılmaması gerektiği gerçeğini kolayca çıkartıyor meydana.
İşin Türkçesi; ‘Nasılsa izleyici tuttu bu diziyi, fanları da takip ediyor. Öyleyse her bölüm bir iki ufak sahne değişimiyle salla gitsin’ yaklaşımının uzun uzun bizlere yedirilmesi!
Yapılan saygısızlığın dizicesinde ise Neriman-Macit ilişkisinde olay belli… Macit, sözde çok âşık ama yine sözde babasını kurtarmak adına kendini feda edip Pelin’den uzaklaşamıyor. Faiz Bey’le sürekli aynı konuşmaları yapan Neriman derseniz aklı, başkasıyla yüzük takan Macit’te… Rüya’nın kancayı taktığı Şinasi de yedeğinde…
Yapay duruşu mükemmel yansıtan Pelin’in oyunlarına destek olan Şahika’nın annesiyle küs-barışık halleri ve içten pazarlıklı hareketleri de her bölüm sürekli kendini tekrarlayan bir çeşni…
Aslı-Emre ilişkisinde, annesi için bu evliliğe katlanıyor gibi görünen Aslı’nın kötü örnek olan pısırıklığı, Emre’nin dayakçı ana kuzuluğu, kötü kaynananın söyleyeceği cümleler hep kalıp… Ne bir heyecan, ne bir merak… Nasılsa değişen bir şey olmayacak.
Aslında al birini vur ötekine durumuyla yol alsalar da, sabır sınırını zorlamada ağır basıp reytinglerde ‘Bugünün Saraylısı’nın gerisine düşen ‘Fatih Harbiye’ye bakıyorum bakıyorum… Ve Peyami Safa’nın 120 sayfalık güzelim romanı, zorlama ilavelerle, güdük cümlelerle yaratılan 90’ar dakikalık bölümlerde bundan daha iyi ziyan edilemezdi diye düşünüyorum. Gerçi ziyan etmekte üstümüze yok ve gelen gideni aratır ya…
FANLARIN İSTEĞİYLE ÖYKÜ ŞEKİLLENİR Mİ?
Bu tekrar tekrar saptamalarla ortaya koyduğumuz uyarlama dizi düşkünlüğünün izleyiciyi bunaltmanın dışında pek çok yan etkisi de mevcut. Senaristlerin yaratıcılığını köreltmesi, edebiyat eserlerinin orijinallerinin zedelenmesi, büyük umutlarla yola çıkılıp başarısızlıkla ters yüz olunması bunlardan birkaçı.
En önemlisi de, bunların gerçek konularını ve finallerini bilme ihtiyacı hissetmeyen, böylesi abuk sabuk ilavelerle uzatılan öykülere kapılarak edebiyatımızın güzelim örneklerini dizi mantığıyla algılayan gençlerimizin, konunun özünü bırakıp her dizide karakter çiftleştirmenin peşine takılması! Hem de futbol takımı tutar gibi körü körüne.
Dizilerin belli kalıplar çerçevesinde uyarlanması neticesinde romanın işaret ettiği ana fikri gözden kaçırarak, sadece içeriklerdeki ilişkiler yumağına odaklanıp kendi yarattıkları çiftlerin savunucusu olan fanlar, öykünün seçtikleri kahramanların birlikteliğiyle gelişmesini ve mutlu sona ulaşmasını istiyorlar. Eserin asıl sahibi sanki böyle bir şeyi düşünememiş gibi.
‘Fatih Harbiye’ fanlarından gelen istek yorumları da bu doğrultuda… Biz de hayli yaygın olan bu tutkuda, birkaçını paylaşalım dedik.
‘Şinasi, Neriman’ın peşini bıraksın. O gitsin Rüya’yla olsun. Biz Neriman’ı Macit’le görmek istiyoruz. Bu olmazsa diziyi izlemenin tadı kalmaz’ diyen Sedef ve arkadaşları belli ki, Doğu-Batı yaşam sentezini hedefleyen romandaki finalden bihaberler ya da umursamıyorlar.
Show TV’nin bu dizisinin Azerbaycan’da çok izlendiğini söyleyen Naile Hanım, özetle ‘Neriman Macitnen mutlu olmaz. Neriman Şinasi evlensin noolur’ diye istek belirttiği satırlarında Pelin’le yatağa giren Macit’in Neriman’a duyduğu aşka inanmadıklarını da uzun uzun anlatmış. Romandaki gerçeğe en uygunu da bu yorum aslında. Demek ki bizim gençlerin göremediğini sınır ötesindekiler görebiliyor.
Melek Kız ismiyle görüş bildiren izleyici de ’Bizler NERMAC cılar olarak Macit’in Pelinden hemen ayrılmasını istiyoruz. Neriman, Şinasi’yi sevmiyo onu küçümsüyo. İkisinin evlenmesine kesinlikle karşıyız. Neriman da artık dik dik bakıp Macit’i üzmesin. Onlarınki gerçek aşk. Faiz aradan çekilsin.’ demekte. Konu aşk oldu mu akan sular durmalı değil mi? Aşktan ötesi, dizi karakterlerinin yakışıklılığı, güzelliği…
Kadir Doğulu’nun yakışıklılığına ve bu dizideki varlığına duydukları hayranlığı dile getirip onu üzdüğü için Neslihan Atagül’e kızanlar mı istersiniz… Neslihan Atagül ile Pelin karakterini canlandıran Dilara Öztunç arasında güzellik kıyaslaması yapıp ‘Macit Pelin’e yakışır’ diyenler mi? Seç, beğen, al…
Kimisi Şinasi ile Neriman’ı birlikte görmek istiyor, kimisi de Macit ile Neriman’ı… Arada Macit-Pelin diyenler de çıkıyor. Fikirler ve istekler farklı olsa bile odaklanılan tek konu, ne romanın finali ne de anlatmak istedikleri… Varsa yoksa ‘çift yaratma’ derdi!
İşte asıl uyarlama sorunu da, fanların çekişmelerinden beslenme kaygısıyla, edebi eserlere karşı gençler arasında böylesine kısır bir yaklaşım yaratılmış olması.
Öte yandan gençler de bir âlem… Arkadaş, açın bakın ‘Fatih Harbiye’ romanına… Nedir, nasıl gelişmiştir, nasıl sonlanmıştır. Bir görün de sonra dizideki karakterleri çiftleştirip çekişmeye girişin. ‘Biz konusuna, finaline bakmayız vazifemizi yaparız’ deniyorsa o da ayrı bir mantık.
Ama tabii bir de istek kabul eden sanatçıların repertuarlarından şaşması gibi, uyarlamacı dizicilerin de öyküleri ve finalleri, fanların istekleri doğrultusunda değiştirme olasılığı her daim mevcut… Ki işte asıl o zaman uyarlama diziler şah iken şahbaz olurlar!
Her bölümünde ‘Bu hallere mi düşecekti’ dedirten ‘Fatih Harbiye’ de dâhil olmak üzere ekrandaki uyarlamaların içeriklerini şekillendirmede nasıl bir yol izleyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal