Fazilet Hanım’ın düşündüren yönü
Sürekli yenisi üretilmekten konu ve karakter yaratma sıkıntısı yaşamaya başlayan ekranlarımızda merak uyandırmayı başaran dizi sayısı günden güne azalmakta. Dolayısıyla kalite kriterleri de gittikçe düşmekte. Benim bakış açımda, tek karakteri ön plana çıkartan işlerden ziyade farklı karakterler üstünden konusunu ilerleten diziler daha kayda değer bir konumda. Zira tek adam yönetimlerinin baskılayıcılığından doğan bunaltıya karşın, çok seslilikteki demokratik ortam nasıl ufku genişletme gücüne sahipse… Birkaç karakterin kombine öyküsüyle yol alan yapımların içeriklerinde de aynı performans yaratıcılığını sergileme olanağı bulunmakta. Tabii işin hakkını vermek şartıyla!
Nitekim yurt dışı satışı 50 ülkeye dayanan ‘Fazilet Hanım ve Kızları’ bu özellikte bir iş ve kadın ağırlıklı dizilerden oluşan Cumartesi rekabetçiliğinde bu sayede tam gaz yol almakta. Dizinin dev enerjisinin Fazilet Hanım’dan yani Nazan Kesal’in başarılı oyunculuğundan geldiğini pek çok kez dillendirdik malumunuz. Ancak işin içeriğine güç katan ve sorgulatan bir başka yönü daha mevcut… Ki, o da diziye farklılık kazandıran çok sesliliği oluşturan ‘evlat’ çeşnisi!
AB’de ikinci, Total’de beşinci sırada yer alan ‘Fazilet Hanım ve Kızları’nı aşk ve entrika olayının ötesine geçirmeyi başaran evlat çeşnisi öyle bir yapıya sahip ki, senaryo bize birbirinden farklı çocuk manzaraları sunmakla kalmıyor, bir yandan da bu tabloların gerçek yaşamla paralel yansımaları üstüne düşünmemizi sağlıyor. Bundan dolayı başlangıç itibariyle değişkenlik gösteren evlatlık hallerini değerlendirerek hem bu düşündüren yönü açığa çıkartmakta, hem de sosyal TV ölçümlerinde %30’a yakın bir değerle başı çeken ‘Fazilet Hanım ve Kızları’nı Cumartesi akışında ayrı bir yere koymakta fayda var diyorum.
FAZİLET HANIM’DAKİ ‘EVLAT’ CÜMBÜŞÜ
‘Çocuk’ olayının dizilerin yegâne malzemelerinden biri olduğu muhakkak… Mevcutlar içinde çocuk karakterlerle duygulara oynayanları da var, evlat acısıyla intikamcılığa soyunanı da! Kayıp evlat arayışından doğan öykülerle, ebeveyn arayışındaki evlatların işlendiği konular da kum gibi. Dahası, senaryonun tıkandığı yerde ya geçmişten gelen çocuk çıkartılır ya da sürpriz bir gebelik yaratılır. Velhasıl çocuk olayı dizi kurgularının temel direği durumunda. Ancak tıpkı hayattaki gibi dizilerde de yüz ağartacak evlat tipleri çizmek kolay değil. Nasıl ki ‘Dünyada insanın en önemli işi, yüzünü ağartacak çocuklar yetiştirmektir’ demiş Bertrand Russell!
İşte tam da bu noktada ‘Fazilet Hanım ve Kızları’ndaki evlat cümbüşünün farkı çıkıyor ortaya. İçerikteki evlatlar ebeveynlerinin yüzünü ağartacak türden olmasalar bile, gelgitli karakter yapıları ve sergiledikleri değişimler sayesinde dizinin başarısına katkıları oldukça fazla.
Şöyle ki; Başlangıç itibariyle dizideki en masum ve dobra evlat tipi olarak karşımıza getirilen Hazan, erkeksi tavırlarıyla ve annesine başkaldırışlarıyla içeriğe canlılık kazandırmıştı. Babasının hatıralarına düşkünlüğüyle davranışlarını şekillendiren ve onun ölümünden annesinin hırslı kişiliğini sorumlu tutan Hazan her daim çatışma halindeydi. Fazilet Hanım’ın, evlatlarının da kendisi gibi çile çekmeme kaygısını anlamayan Hazan’ı, anneye tepki niyetine erkeksi tavırlarda dolaşan ve annesinin para-lüks arzusuna karşı kavga veren bir kız olarak tanımıştık. Ancak zaman Hazan’ı çok değiştirdi. Annesinin kızını ünlü yapma hevesine karşı mücadele verip Ece’yi kollayan abla görünümü sergileyen Hazan’ın içinden bambaşka bir Hazan çıktı. Sinan’a duyduğu gizli ilgiyi gerçeğe çevirme fırsatı yakalayan ve annesi sayesinde Egemen markasının yüz güzeline dönüşen Hazan, gerçek yüzünü gösterirken aslında Fazilet Hanım’dan hiç farklı olmadığını her haliyle koydu ortaya. Sinan’a ders vermek bahanesiyle modellik işini kapması bir yana, hep karşı çıktığı lüks hayatın göbeğine yerleşiverdi bir anda. Dahası Yağız ve Sinan’dan uzunca süre sakladığı Kerime Hanım meselesinde de tek ayak üstünde kırk yalan çevirerek masum evlatlık profiline yeni bir çehre kazandırdı. Fazilet Hanım’ın kızı olduğunu layıkıyla ispatlayan… Sırrını sakladığı Ece konusunda da annesinin davranış çizgisine gelen Hazan’ın olayı bununla da sınırlı kalmıyor açıkçası. Bir de Sinan-Yağız ikilemi var… Ki, bu hususta hangi yönde gelişim çıkacağını hep birlikte göreceğiz.
Fazilet Hanım’ın ‘İstemem yan cebime koy’ mantığını sergileyen bir diğer evladı, Ece… O da görünürde sürekli annesine karşı tavır takınıp onu dışlamaya kalksa dahi karakter yapısıyla annesinden misliyle daha ileride. Yasin’e gerçeği söylemek varken sözde gurur yaparak saklaması ve Hazım Bey’in kanatları altına sığınarak tam da Fazilet’in işaret ettiği şekilde zenginliğin tüm nimetlerinden faydalanması, kendi iyilikleri için yırtınan annelerine kafa tutan kızların dönüp dolanıp aynı çizgiye gelmelerine güzel bir örnek! Ayrıca Fazilet’i yalıdan kovup Yasemin’e yanaşması da, anneyi dinlemeyip sırf ona nispet yaparak kendi gücünü ispata soyunan evlatların nankörlükle düştüğü hatanın yansıması olarak değerlendirilebilir. Nitekim anneye inat uğruna, düşman olduğunu açıkça belli edenlerin sözüne kanmamak gerektiği de atlatılan badirelerle çok güzel işlendi. Şimdilerde Hazım Bey’in iyiliğinden gani gani faydalanıp dişlerini göstermeye başlayan ve annesini dahi sindiren Ece’nin, Selin’e karşı entrika çevirme yüzüyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla geçen aylara rağmen karnı büyümeyen ve hamileliği layıkıyla sunamayan Ece için de ‘Boynuz kulağı geçti’ yorumunu yapıyoruz.
Fazilet Hanım’ın evlatları cephesinde durum böyle de Hazım Bey’in evlat çeşnisinde çok mu farklı? Tabii ki değil. Orada da dört çocuğun dördü de başkalaşım yaşadılar kendi çaplarında.
Selin’den söze başlarsak… Ailenin biricik kızı olarak üstüne düşeni fazlasıyla yerine getiren zengin kız profiliyle tanıdık onu. Tepeden bakmalar, laf sokmalar gani ganiydi. Yakın arkadaşı Nil’i Sinan’la birleştirme çabası da yerli yerindeydi. Sonra birdenbire ailenin orta yerine düşen Fazilet bombasıyla sarsıldı düzeni. Annesinin ölümü de tuz biber ekti. Ece’nin sevgilisini kendine hedef seçen Selin onca zengin çevresine rağmen gitti geldi çulsuz Yasin’le evlendi. Bu da yetmedi. Gönlünün Ece’de olduğunu bile bile nikâhlandığı adamın kenar mahalle evinde oturmayı kabul etti. Üstünde pazar kıyafetleriyle toplu taşıma araçlarında sürünen ve Ece’yi düşünmekten vazgeçmeyen Yasin’in peşinde koşturup kaynana dırdırı çekmeyi göze alan Selin’in karakter dönüşümündeki son nokta, Ece’yi bebeğiyle birlikte ortadan kaldırma hamlesi oldu. Tabii bir de kocayı kaybetmeme pahasına kendi canını tehlikeye atıp dış gebeliği sürdürme cehaleti vardı. Şimdi de gebe kalmak için ilaç alıyor. Hoş Yasin yanına yaklaşmıyorken bu iş nasıl olacak o da meçhul. Sözün özü, zenginlikle varoşluk arasında git gel yaşayan Selin, bir erkek uğruna entrikada ve özveride sınır tanımayarak, yüz ağartan evlat tablosuna uymayıp Egemen’liğe ters düşüyor. Fakat karakterin, aşk mı yoksa Ece hırsıyla gelişen inatçılık mı olduğu belli olmayan bu dengesiz tavırlarıyla, yanlış kararlar alıp sefilleşen evlat çeşnisine layıkıyla katkıda bulunduğu kesin. Tebrikler.
İlk evrede gecelerin adamı olarak havalı havalı dolanan Sinan Efendi’ye gelince… O da annesinin ölümüyle dönüşümünü başlattı kestirmeden. Fazilet Hanım’ın erkeksi kızına tav olarak gece hayatından elini ayağını çekmesi bir yana, tüm sorumsuz tavırlarını bir kalemde silecek fedakârlık atağına kalkıverdi. ‘Ne gereği vardı’ sorgusunu akıllara düşüren cinsten bir yalanla kendisini Kerime Hanım’ın oğlu olarak gösterdi. Bu da yetmedi… Hazım Bey’in iş kazası olarak anlattığı olayı ‘Babam katilmiş’ mantığına çevirerek azgın boğa gibi daldı yalıya. Açıkçası Sinan’ın tüm bu davranışlarını, başta tanıdığımız sorumsuz haliyle bağdaştırmamız mümkün değil. Lakin küçükken kendisine hep ağabeylik eden Yağız’ı koruyup kollamak için kendisini riske atıp mutsuzlaştırması yönüyle, Sinan’ın da görünürün ötesindeki karakterinde babası Hazım Bey gibi fedakâr-yardımsever birinin yattığını söyleyebiliriz.
Egemenlerden Yağız’a baktığımızda… Hâlihazırda istikrarlı bir evlat tablosu var gibi. Her ne kadar Kerime Hanım’ın oğlu olduğu söylense de, baştan beri tam bir Egemen çocuğu edasında. Gerek iş hususundaki isabetli kararları, gerekse sakin-soğukkanlı duruşu Yağız’ı her daim diğer kardeşlerin önüne geçirdi. Gerçi Sinan’ın gazına gelip otel odasına gitmesi onun karakterine ters düşmüştü ama Hazan’la arasındaki bağın gelişimi için böyle bir hamle şarttı. Öte yandan zoraki yollandığı Amerika eğitiminin yarattığı yorum tarzının da bu yanlışta payı olduğunu düşünebiliriz. Nitekim olayların gelişiminde, Fazilet Hanım’ın yardımına koşmaktan çekinmeyip Ece’ye yargısız infaz yapmayan Yağız’ın duygusal derinliği ve sorumluluk bilincinin ne denli gelişmiş olduğu çıktı ortaya. Kerime’yi ve geçmişin sırlarını öğrenince nasıl bir karakter dönüşümü yaşayacağıysa şu an için meçhul. Umalım da sonuna dek aynı istikrarı sürdürsün. Hayırlı evlat tablosunu zedelemesin.
Babalar ve oğulları kanadında en üstünde durulması gereken evlat tipiyse, Gökhan! Zira kuzu postundaki kurt havası var onda. Gerçekte kötü bir evlat değilmiş gibi görünen Gökhan’ın Yiğit kıskançlığı, kardeşler arasında içten içe gelişen hasetliğe örnek teşkil etmekte. Nasıl ki bu duygu, Yasemin’in kötülüğünü sergilemesinde de en önemli koz oldu. Karısının kendisi hakkındaki gerçek düşüncelerini kulağıyla duyduğu halde yok sayması, ailesine karşı kimliğini ispat aracı olarak gördüğü Yasemin’in kuklasına dönüşmesi ve nihayetinde babasına karşı kurulan tezgâhı da sineye çekmesi Gökhan’ı, karılarının kölesi olup ailelerine tavır alan tehlikeli erkek evlat konumuna sokuyor rahatlıkla. Keşke diyorum, dizi bir sürpriz yapıp Kerime’nin oğlu olarak Gökhan’ı çıkartsa ortaya. Böylece hem ters köşe yaratılır, hem de Yasemin’in haddi bildirilmiş olur. Kim bilir!
Ve mahallenin saf delikanlısı olarak gördüğümüz Yasin… Annesinin altınını çalacak kadar sevdiği Ece’yi kaçıran Yasin’in sonradan pısırıklaşması olayların Arap saçına dönmesinin de sebebi. Ece’yi hamile bıraktığından habersiz ortalığı yangın yerine çevirip hapse düşen Yasin’in Selin’le evliliği kabullenmesi tam anlamıyla sorunlu evlat tablosu. Sorunun kökünde de, kadın sözüne bakan erkek ezilmişliği büyük ölçüde etkili. Annesinin sokak ortasında kavga çıkartması sonucu ölen babasının sorumluluğunu Ece’ye yükleyen Yasin devamında da Selin’in dolduruşuna geldi ve kendisiyle kaçmayı göze alan Ece’yi bir çırpıda harcadı. Dolayısıyla Ece’nin hamileliğinin Hazım Bey’den olduğuna inanarak aslında Ece’ye hiç güvenmediğini ispatlayan Yasin, terbiyeli-uysal evlat olarak iyi ama erkek olarak kötü örnek. Siz siz olun evlatlıkla hanım evlatlığını birbirine karıştırmayın derim.
‘FAZİLET HANIM’ KISIRDÖNGÜDEN KURTARILMALI
Kötülük tablosunu daha önce yorumladığımız Yasemin’in geçmişinden gelen şirin kızı ile de, çocukluk ve gençlik yılları kötülerin sömürüsüyle geçen annelerin evlatlarının travma yaşayacağına ve sorunlu olacağı gerçeğine ayna tutan ‘Fazilet Hanım ve Kızları’nın evlat çeşnisi yaratma becerisi meydanda. Dizinin bu çeşniyle gayet güzel idare ettiği de bir gerçek.
Ne var ki, Kerime Hanım’ın oğlu kim sorunsalını gereğinden fazla uzatıp tempoyu düşüren… Hazan’ı da anlamsızca bu konuya müdahil ederek yersiz muhabbetlerin içine iten… Yasemin’i, onca yaptığını cezasız bırakarak, hemencecik ilaç entrikacılığıyla dirilten… Nil’i tedavi görmüş saplantılı evlat kadrosundan yeniden olaya dâhil eden… Ve Fazilet Hanım’ın performansını eskiye kıyasla basite indirgeyip, evlatlara sarma konusunda, evler arasında mekik dokur hale getiren senaryonun tıkanma noktasına geldiği de ortada. Artık evlat çeşnisiyle yaratılan söylem eskisi kadar tatmin etmiyor izleyiciyi. Özellikle sürekli aynı konuların işlenmesi ve olayın tamamen ‘çocuk’ işine dönüştürülmesi bundan sonrasında tehlike çanlarını çaldırabilir.
SONUÇTA; Dizinin selameti açısından ilk bölümden itibaren takdirle değerlendirdiğim Fazilet Hanım karakterine yeni bir yol çizilmesi, evlatlar cephesindeki kısır döngünün aşılması ve dişe dokunur güçte yeni karakterlerin mantıklı biçimde devreye sokulması şart! Bir sezon daha rahatlıkla dayanabilecek performansa sahip olan ‘Fazilet Hanım ve Kızları’nı yaratan kalemin bunu başaracak kapasitede olduğunu düşünüyorum. Umarım yanılmamışımdır.
Anibal GÜLEROĞLU