Her insanın hayalidir ‘Gamsız Hayat’ sürebilmek. Gamsızlığı, sorumsuzluğa çevirmeden; derdin, tasanın olmadığı ‘Gamsız Hayat’ yaşamayı kim istemez ki! Hatta adı ‘Gamsız Hayat’ olup da içinde gamdan, kederden geçilmeyen dizilerin de yegâne amacıdır bu. Evet, konumuz Show TV’nin ‘Gamsız Hayat’ı… Hani şu birilerinin adına bakıp da üstünkörü üç beş kelamla eleştirdiği dizi var ya, işte o!
Bu tür satırları okuduğunda, ‘Dostum, amma da yüzeysel bakıyorsun olaya. Bu isim aslında çift yönlü bir isim… Hani Kara Sevda dizisi için yazmıştım ya ben… Kömür karasının tutkusu mu yoksa aşk mı diye… Onun gibi! Bir yandan içindeki gamlarla, gamsız hayata duyulan özlemi vurgulamakta… Diğer yandan, sorumsuzluk, anlamındaki gamsızlıkları… Tabii bir de, renkli içeriğiyle izleyiciye ayrı bir gamsızlık aşılıyor. Ama yazık ki, anlamamışsın sen bunları. Neyse yazıverirsin bundan gayrı’ diyesi geliyor insanın… Ve dahi içimizde kalmaması adına deyiveriyoruz daha yazının başında.
Lakin bizde yağ çekilmesi gereken yerlere daha ortaya çıkacak işi görmeden övgüler dizerek, birilerinin fikirlerinden kopya çekerek gamsız hayat yaşama alışkanlığı ve geri kalanları da çalakalem topa tutmak adetten… Dolayısıyla bir işi olumlu-olumsuz yönleriyle irdelemek yerine, dipnot misali başlıklarla topyekûn kötüleme huyu da bir türlü kurumuyor ne yazık ki! Sonuçta haksızlığın, yalan yanlış yönlendirmelerin de önü kesilemiyor haliyle.
Biliyorum. Biraz laf sokuşturarak yaptık bugünkü başlangıcı. Ancak eleştiride yansızlık gerektiğine inanan biri olarak dayanamıyoruz. Hem NASA tarafından ölçülmüş olmasa da bir zekâya sahibiz neticede. Haksızlıkları saptamadan duramıyoruz. Hele bir de sağımız solumuz haksızlık dolunca… Köşenin içeriğine uyanları mimlemek kaçınılmazlaşıyor böyle. Neyse efendim develeri kervanlarına, NASA’yı kuzu kuzu uzaya dalanlara ve gamsız hayatın ismine takılanları da köşelerin gamsızlıklarına bırakıp buyuralım bizim ‘Gamsız Hayat’a…
‘GAMSIZ HAYAT’TA GAMSIZLARI YAKALAMAK
Birilerinin ‘Gamsız Hayat’ta arayıp da bulamadığı gamsızlıkları sıralamadan önce bir noktaya açıklık getirmekte fayda var… Gamsız kelimesi sadece, dertsiz tasasız anlamına gelmez. Aynı zamanda ‘sorumsuz’ da demektir. Unutmayalım lütfen. Buradan hareketle ‘Gamsız Hayat’ın gamsız yönlerini yakalayacak olursak… Başlangıç günü en büyük gamsızlıktı!
Kanalların gün değerlemesi yapmadan ‘Ya tutarsa’ mantığıyla dizileri rekabet arenasına sürmeleri sonucu pek çok işin başlangıçta hak ettiği ilgiyi yakalayamayıp harcandığını farklı örneklerle gördük. Bir musibet, bin nasihatten yeğdir demiş ya atalarımız… Bize vız gelmiş. Hatalardan ders almayı bir türlü beceremiyoruz. Yaz-boz tahtasına çevirmeye bayılıyoruz, dizi olayını da. İşi sorumsuzca akışına bırakmak, ‘Gamsız Hayat’ sürme alışkanlığından olsa gerek.
Show’un Pazartesi girdabına sürüklediği ‘Gamsız Hayat’ da bu tutkudan nasibini alarak çıktı ekrana. Kırgın Çiçekler’le aşık atıp Paramparça oldu… Güneş’in Kızları’na takılıp Yeşil Deniz’de kayboldu. ‘O Ses Türkiye’ diyenler tepeye oturdu… ‘Gamsız Hayat’ kendini 24’üncülükte buldu. Hak ettiği bu muydu? Kesinlikle hayır! Neyse ki, akıllar başlara tez zamanda toplandı da alındı Pazar’a. Sonuç; Total’de 13’üncülük, AB’de 16’ıncılık. Yani ilk bölümün gün handikabıyla alınan neticeye karşın yabana atılmayacak bir yükseliş. Demek ki neymiş? İnsanları ‘Gamsız Hayat’a buyur edebilmek için gamsızlığa düşmemeliymiş! Diziyi baştan çelmeleyen bu gamsızlığı vurguladıktan sonra gelelim içerikteki gamsızlara…
Baş gamsız Ela… Bu tür rollere alışkın olan Ceyda Ateş’in başarıyla canlandırdığı karakterin boşboğazlığı büyük gamsızlık… Öyle ki, Tayfun Hoca’nın kendisine karşı hislerini hemen arkadaşlarına yetiştirip rezalete sebep olduğu yetmezmiş gibi tokat attığını da anında yumurtlayan ve sonrasındaki her gelişmeyi hemen arkadaşlarına aktaran Ela’nın, önünü ardını düşünmeden sergilediği bu gamsızlık ölümcül sonuç doğuran nitelikte.
Ahmet Rıfat Şungar’ın canlandırdığı Kaan da ‘Gamsız Hayat’ın ölümcül gamsızlığına damga vuran diğer isim. Zengin babanın yarattığı dertsiz tasasızlığı, çevresindekileri şımarıklık ve zorbalıkla ezme gamsızlığına dönüştüren Kaan, aklına estiğinde kalleşçe saldırmaktan çekinmeyen biri. Üstelik onun gamsızlığı, bir insanı ölüme yollayıp sonrasında hiçbir şey olmamış gibi rahat hareket edebilecek derecede ileri.
Seslendirme sanatçısı ve tiyatrocu olan Berrak Kuş’un Asiye’si, dizideki vefakâr anne sorumluluğunu üstlenmiş olsa da yansıttığı tablo tam anlamıyla gamsızlık. Niye derseniz… Meze yaparak para kazanan Asiye, kocasının kumarbazlığını bile bile Nurcan’ın (Dilara Öztunç) getirdiği parayı hemen dershaneye götürmek yerine evde tutuyor. Hem de en çok kullanılan yere, ayakkabılığa koyuyor. Bu da yetmiyor Nurcan’ı köşeye kadar uğurluyor. Kocasının parayı gördüğünü bilmese bile böyle bir adamla yaşayan kadının tedbiri elden bırakmaması, gamsızlık yapmaması lazım. Şeytan azapta gerek! Ama Asiye Hanım, o gün yatması gereken parayı akşam olduğu halde hatırına bile getirmeyip mercimek ayıklamaya oturacak kadar gamsız olunca... Fabrikada çalışan, taksiye çıkan Mert’ten gelen paraya ve meze kazancına rağmen üç aydır ödenmeyen ev kirası da, Asiye odaklı toptan gamsızlık.
‘Gamsız Hayat’ın diğer gamsızı, armudun dibine düştüğünün ispatı, Ali Aksöz’ün Mert’i… Kimseye eyvallahı olmayan ‘mert erkek’ havasında gezse bile, patron kızı Nurcan sayesinde kalmayı başardığı işyerinde gamsız gamsız çalışmakta… Canı çektiğinde önlüğü fora edip gidebilecek kadar gamsızlığı ele alan Mert’in çalışma düzeni dostlar başına. Günün herhangi bir saatinde mahallede, okulda, takside veya tamirhanede boy gösteren… Tren geçerken bağırıp, aslında yıllardır bir türlü açılamayan banliyö hattına karşı isyanları yansıtmaya da aracı olan Mert delikanlımızın gamsızlığı bu kadarla da kısıtlı değil. Sözde büyük para gereken ameliyat için baret yardımlaşmasından toplanarak bir çırpıda denkleştirilen ve incecik bir zarfa sığan parayı iş önlüğünün cebinde bırakacak derecede gamsız biri Mert… Anasına çekmiş işte! Sahi o zarfa nasıl sığdı büyük miktarda para? Toplanan bozuk paranın 200’lüklere çevrildiğini düşünsek bile daha fazla yer tutardı ya neyse… Bunu da sahneyi kuranların gamsızlığına verelim. Nasıl ki, sahneler arası geçişte, mobilyacılar sitesinden Sirkeci’ye ışınlanma becerisi yarattılarsa, o hesap.
Güzide Arslan’ın karakteri Seda da dizinin gamsızlarından… Havuz başındaki pervasız tavırlarıyla… Kendine yamanacak kapı arama uğruna annesinin el emeğini yere atıp onu azarlayacak kadar gamsızlaşmasıyla yüzünü gösterdi. Seda’nın Yasemin’i ayartıp bara götürmesi de, onun sürmek istediği ‘Gamsız Hayat’ın bariz dışavurumlarından.
Kötü baba kadrosunu dolduran Gürsu Gür’ün Halil’i, tepeden tırnağa gamsızlık… Karısının böreklerini devirebiliyor mesela… Kumar borcundan tehdit ediliyor… Dalga geçiyor. Parayı çalıyor… Borcunu ödemek yerine kumara oturuyor. Peki, tehdit eden adam nerde, borç ne oldu? Adam sende gamsızlığında püfff…
Nail Kırmızıgül’ün canlandırdığı Levent, oğlu Kaan’ın terbiyesinde gamlı ama ‘kadın’ konusunda hayli gamsız. Zamanında Asiye’yi hamile bırakıp sırra kadem basan Levent, kızı yaşındaki Aslı (Alara Bozbey) ile fingirdeşerek karısının ölümüne sebep olmuş. Sıradaki kim?
Levent ile gamsızlıkta buluşan Aslı’nın Kaan’a karşı yaklaşımı da, gamsızlığın bir başka yüzü… Cici annelikten sevgililiğe kapı açmaya çalışan bir gamsızlık kokusu hissetmek mümkün.
Miray Şahin’in Yasemin’i apayrı bir gamsız. Sözde gamlı görünüp çaktırmadan gamsızlık edenlerden… Sen tut telefonla söylemek yerine fabrikaya gidip para iste… Ondan sonra elin adamları sulansın, abinin başı yansın. Arkasından Seda’ya kan… Ayranın yokken içmeye, bara git fondiplemeye. Bu da yetmezmiş gibi gece vakti evden kaç, Arda’ya kucak aç… Pes.
Nihayetinde hemen her karakterin kendince gamsızlık sergileyerek gamsız bir hayata ulaşmaya çabaladıkları ‘Gamsız Hayat’, boşboğaz Ela’dan gamlı Yasemin’e gamsızlıklar potpurisi gibi. Herkesin beğenisine göre bir karakter çıkar bu potpuriden mutlaka.
‘GAMSIZ HAYAT’IN PARLAYAN YILDIZI ‘KAAN’ KARAKTERİ
Her bir karakterini farklı yapımlara benzetmenin mümkün olduğu ‘Gamsız Hayat’ta en göze batan karakter hangisi? Cevap, Ahmet Rıfat Şungar’ın ekrana kazandırdığı kötücül Kaan…
Hoca-öğrenci aşkını izlediğimiz ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ın A’sı gibi hacker’lık yapıp maillere giren, sonra da videoyu okulun sisteminden yayınlayarak Tayfun Hoca’yı madara eden… Güneşi Beklerken’in genç sevgili yapmış babası olan Aksel’i misali ortalığın tozunu attıran Kaan karakteri, oyuncuyla müthiş bir uyum içinde. Sıyrıklık, duygusallık, saldırganlık… Hepsini de gerçek yaşamda yapıyormuşçasına sunuyor bize. Hem kızdırıyor, hem ilgi çekiyor. Yani Kaan’ı izlerken bir yandan ağzına burnuna bir tane çakası geliyor insanın… Bir yandan da onun gamsız kötülüğünün derinliğine inip psikopat ruh halini irdeliyorsunuz. Bu da çift yönlü etkileniyor insan.
Ancak gerçek şu ki bu başarıyı sağlayan asıl etken, karakterin kendisi değil Ahmet Rıfat Şungar’ın oyunculuğu. Sanki rol değil de gerçek tüm yaptıkları. Bir anlamda karakter ondan değil de, o karakterden çıkmış. Özellikle salıncaktaki hali mükemmeldi! Kısacası tiyatro eğitiminin hakkını verip bunu kişisel becerisiyle tamamlayan ödüllü oyuncu Ahmet Rıfat Şungar, gamsızlıkla kötülüğü, şımarıklıkla duygusallığı bütünleştiren Kaan rolüyle yeni bir kötü tip yarattı. Ömrü uzun olsun diyelim.
ÖNYARGILARDAN ARINARAK ‘GAMSIZ HAYAT’A DALMAK
Sonuçta; Kim ne derse desin, reyting ne olursa olsun ‘Gamsız Hayat’tan Vicdan’a uzanarak yolculuğunu sürdüren dizinin öyküsünde iş var. Kurgu ve işleniş açısından bazı aksaklıklar olsa bile bu diziyi çabucak harcamamak gerek. Çünkü para yatmazsa Yasemin’in atılacağını söyleyen dershanenin ne olduğu konusunu havada bırakan… İşyerinde gerçekleşen hırsızlığı kimin yaptığını ortaya çıkartmak için üst araması yapmak veya polis çağırmak yerine ‘Elbet bir yerden bulunur’ gamsızlığını tercih eden… Ela karakterini bayırda, demiryollarında bir garip topuklu ayakkabılarla dolandırmaktan çekinmeyen… Ve zengin ebeveynleri, çocuklarını cezalandıracak derecede sorumluluk sahibi yapıp hakkaniyetli davrandırarak, benzeri dizilere fark atan ‘Gamsız Hayat’, karakterlerinin gamsızlığını içeriğin kederiyle harmanlayıp hatalarını da Kaan’la örterek izleyicisine farklı tat verme kapasitesine sahip! Değerlendirmek lazım.
Anlayacağınız; Aşırı topuklu ayakkabı giyen kızlara ‘Topukluyla fıstık gibi, çıkartınca yer fıstığı’ deme gamsızlığında taş vuran… ‘Çoluk-çocuğun rızkını yiyenlere afiyet olsun’ sözüyle kumarbaz gamsızlara laf koyan… Öğrencilere, üniversite hocasına ‘Sen bir asistan parçasısın’ diye bağırtan… Ve nice gamdan gamsızlık üretmeyi başaran ‘Gamsız Hayat’ta, söylenenin aksine gamsızlık pek çok! Yeter ki, baştan enseyi karartıp gamlanmak yerine, önyargılardan arınarak içine dalması bilinsin. Buyurmaz mıydınız, ‘Gamsız Hayat’ın gamsızlıklarına?
Anibal GÜLEROĞLU