Erdoğan-Gülen savaşı, Başbakanın cemaat için söylediği “itikadi sapıklık içindeler” sözüyle tam dini eksene kayacakken, Cumhurbaşkanı’nın bir anda cephenin ortasına tankları sürmesiyle daha da ilginç bir hal aldı. Peki, o tankların namluları kime çevrili? Gelin son durumu birlikte analiz etmeye çalışalım.
Cumhurbaşkanı, şimdiye kadar Erdoğan ve Gülen arasında devam eden savaşın dışında olduğu görüntüsü veriyordu. Ta ki geçen hafta, medya üzerinden yapılan bir operasyona kadar. Türkiye Gazetesi’ne sızdırılan bir haberle, Gül bir anda kendisini kavganın içinde buldu.
O haberde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılıktan gelen çağrı karşısında Erdoğan’a ulaşamayıp Gül’ü aradığı, Cumhurbaşkanının da “git ifade ver” dediği bilgisi yer alıyordu.
Ama Köşk bunu anında yalanladı, tam tersine Gül’ün, Fidan’a “sakın ifade verme” dediği duyuruldu. Yani Cumhurbaşkanı’nın, başından beri sürecin içinde, Başbakanla aynı tarafta olduğu kamuoyuna deklare edilmiş oldu. Gül, bir anda Gülen cemaatinin ağır eleştirilerine hedef oldu.
Yılların siyasetçisi Abdullah Gül’ün, bu hamle karşısında tepkisiz kalması beklenemezdi. Karşı hamleyi çok güçlü bir silahı çekerek yaptı. O silah kendisine bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu’ydu.
Gül, DDK’ya aylardır gündemi işgal eden, telefon dinlemeleri, yolsuzluk iddiaları, kadrolaşma(paralel yapılanma), devlet sırları ve arazi rantları konularını araştırması talimatını verdi.
“Cumhurbaşkanı’nın bu hamlesinin Başbakanı hedef aldığını nereden çıkardın?” diye soracak olursanız, sebeplerini açıklayayım:
DDK’nın araştıracağı konuların başında telefon dinlemelerini geliyor. Düşünün, internette sayısız ses kaydı dolaşıyor. Erdoğan, “montaj” diyor, “dublaj” diyor ama kayıtların içeriğinin gerçekliği konusuna girmiyor.
Gül’ün emrindeki DDK, “bu kayıtlar gerçek, bu konuşmalar yapılmıştır” diye bir sonuca varırsa ne olacak?
DDK yolsuzluk ve rüşvet iddialarını da araştıracak. Erdoğan’ın bir türlü açıklayamadığı Zafer Çağlayan’ın 700 bin liralık saatinden, bakanların aldığı iddia edilen rüşvete kadar birbirinden ciddi suçlamaları mercek altına alacak.
Ya Devlet Denetleme Kurulu müfettişleri, “evet o bakanlar Reza Zerrap’dan rüşvet aldı” derse? Bakan çocukları ve Zerrap’ın tahliye edilmesine yönelik tepkiler ortadayken, Erdoğan’ın düşeceği durumu düşünsenize.
Arsa rantı iddiaları, Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarında en çok konuşulan konu. Köşk’e bağlı müfettişler, bu iddiaların gerçekliğine dair ciddi bulgulara ulaşırsa neler olabileceğini gözünüzde bir canlandırın.
İşte Cumhurbaşkanı, öyle bir zamanda DDK silahını çekti ki, çıkacak rapor en çok Başbakanı çok zor durumda bırakabilir. Hatta o rapor, Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini bile doğrudan etkileyebilir.
Ortalık iyiden iyiye ısınıyor, yılların yol arkadaşlığı bir anda kıyasıya bir savaşa dönüşebilir. Tıpkı Erdoğan-Gülen ilişkisinde olduğu gibi.