Güneşi Beklerken niye harcandı?

İnsan altın yumurtlayan kazı keser mi? Normalde kesmemesi lazım. Ama bazen öyle etkenler giriveriyor ki araya, altın da kaz da görünmez oluyor gözlere. Kazın boynu vurulduktan sonra da başlıyor onun yerini dolduracak bir tavuk arayışı… Bulunuyor mu? Nasip kısmet.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Reytinglerinin düşmesi için ne gerekiyorsa yapılarak haybeye harcanan ‘Güneşi Beklerken’ dizisine karşı takınılan tavır da aynen böyle bir manzara çıkartıyor karşımıza!

Büyük ilgi görme şansına rağmen üstünde bolca oyun oynanarak çekiciliği örselenen dizi, aylardır içten içe kaynayan bir cadı kazanıydı. Bu fokurtulu ortamda final havası ağır basarken Eylül’de devam müjdesi geldi. Ardından Ramazan boyunca yayınlanacağı, kısa bir tatil sonrası ikinci sezonla ekranda olacağı haberleri yayıldı. Ama ne hikmetse birdenbire çark edilip, bu müjde kursaklarda bırakılırcasına final kararı alındı… Ve ardından bir müjde daha…

İzleyiciyle oyun oynuyor mübarekler… Hem de Ali Cengiz oyunu! Önce takipçileri sevindir, ardından kötü haberi ver, sonra da müjde bombasını patlat. Şimdi iş mi bu? Ciddi yayıncılığa yakışır mı böylesi tutarsızlıklar? Yakışmaz ama ‘Kaz benim altın benim, kime ne’ mantığıyla izleyici görüşünü yok sayan ve kazı kesip tavuk yakalamaya niyetlenen iş bitiriciliğin tarzı bu.

Şayet ‘İzleyici görüşü de ne ola’ deniyorsa, işte size ‘Bir cevap alamayacağım mesajı daha göndereyim bakalım’ diyerek, dizicilere sitemlerini yollayıp hiç cevap alamadıkları konusunda beni de bilgilendirerek çoğunluğun tepkisine tercüman olan Aylin Hanım’ın satırları…

‘‘En çılgın ve genç ve yüreği genç kalanların ve ZeyKer ve dahi HanKer sevdalılarının dizisi Güneşi Beklerken üzerinden oynanan oyunların ardı arkası kesilmedi, kesilmeyecek sanırım. Set arkası olayların dizi senaryosuna fark attığı dizimizin bu kaynaklarca bu derece hoyratça kullanılması her yaştan fanlarına sosyal medya üzerinden saygısızlığın yapılmasında da sakınca görülmediği, fanlarıyla inatlaşmanın kararlılıkla sürdürüldüğü, torpilli oyuncumsuların cirit attığı dizimizde diziyi sırtlayan- götüren, fanların sorgusuz bağlanmasını sağlayan: H.D.- K.B. nin kimyalarını da sabote etmeyi başaran yapımcı- yetkili her kimlerseniz sakince durup artık bir düşünseniz diyoruz. Tüm bunlar dizimizin reytinglerini olumsuz etkiledi yetmedi… Değişen set arkası senaryoları hepimizi diziden soğuttu gitti. Her şeye rağmen bağımız ZeyKer- HanKer den asla kopmaz. Şu saatten sonra da kopamaz. Bunu kabul edip şu güruh halindeki fanların gönlünü hoş tutmak ne zormuş ki, sezon finali aslında dizimizin sonu olabilirmiş. Bundan sonra bu fanları bir daha emin olun bulamayacaksınız. Hepinize- hepimize farklı anlamlarda GEÇMİŞ OLSUN!’’

Tepkiler ne kadar net değil mi? Anlayan varsa tabii! Anlamayanlar-düşünmeyenler içinse, bizim de elbet birkaç sözümüz var söylenecek… Dolayısıyla, izleyicinin ‘Geçmiş Olsun’una katılıp, gayet verimli bir işin niye harcandığına ve yapımcı müjdesinin getirisine bakalım...

ÇİFT DUYARSIZLIĞI VE ERKEK KAYGISIYLA SABOTE…

Farkında mısınız? Son yıllarda diziciler, kadın başrolleri ikinci planda bırakıp, genç kızların ilgisini çekecek erkekler üstüne oynuyor. Kenan İmirzalıoğlu derken Kıvanç Tatlıtuğ, Engin Akyürek… En tazesinden de Çağatay Ulusoy ve Amerika’dan İstanbul’a Kerem Bürsin…

Peki, magazin medyasında aşk-meşk haberleriyle boy göstermenin dışında pek dikkate değer bulunmayan kadınların diziye katkısını ikinci planda bırakanların yarattığı ‘erkek bedeninden nemalanma’ modası ne kadar iş yapıyor? Kuşkusuz başrolü paylaştıkları kadın oyuncuyla yarattıkları çiftin hoşa gittiği kadar! Şayet yapımcı duyarsızlığıyla, çiftlerde bir sapma olursa duyguları incinen izleyici de, gösteriveriyor tepkisini. Nice ünlüyle yaşananlar meydanda.

Gelişime elverişli konusunu boşa harcayıp sadece, Kerem Bürsin’in varlığına odaklanan ‘Güneşi Beklerken’ de, bu hakikatin son örneği. Senaryo mantığını bir yana bırakıp, birbirine denkleştirdikleri oyuncular için izleyen gençlerin desteğiyle parlayan dizi, tam da bu sebepten dolayı göz göre göre tüketilenlerden. Nasıl olduğu, diziyle yakından ilgili herkesin malumu!

Zeynep ile Kerem’i birbirine yakıştıran romantik fanlar, özel yaşam görüntüleri ve sosyal medya paylaşımlarıyla kızdırılıp küstürüldü. Dizinin veya birilerinin parlaması için magazinsel reklamcılıkla pazar kızıştırması yapılmak istenirken, ‘İlle de ZeyKer, HanKer’ diyenlerin aşk odaklı izleyicilikleri büyük ölçüde sabote edildi. Oysa el âlem, teenage hassasiyetlerini dikkate alarak yapımlarını şekillendirir. Ama ne yazık ki ‘Güneşi Beklerken’in liselilik çağını geride bırakmış gençleriyle oynayanlar, bu ayrıntılara özen göstermeyip bildiğini yapmayı sürdürdü. Sonradan hatayı telafi için parça pinçik adımlar atılmış, ne önemi var? Kötü tezgâhtarlıkla, yanlış ata oynamakla eldeki müşterinin çoğu kaçırılmış, hayranlar küstürülmüş bir kere!

Lakin kimin umurunda? Erkeğin en gözdesi elde ya nasılsa… Üstelik ‘Müşteri veli nimettir’ görgüsünün çoktan terk edildiği günümüzde, müşteri bolluğuyla eleştirileri hiçe sayanların yapımcı felsefesi,‘Pazar büyük, bitli baklanın kör alıcısı olur’ yönünde geliştikten sonra… Daha çok diziler pis yoluna tüketilir, erkek kaygısı ve kişi ayrımıyla izleyici görmezden gelinir. Gelinir de, müşteri bolluğuna rağmen, büyük beklentilerle pazarlanmaya çalışılan malların elde kalma ihtimali de her daim mevcut. Tıpkı tutarsız tüyolara kanıp üstüne oynanan atın kaybetme ihtimalinin varlığı gibi! Onun için tüketirken veya desteklerken iyi ölçüp tartmak, geniş perspektiften uzun vadeli değerlendirme yapmak lazım. Kantarın topuzu, denge sever.

‘‘KEREM’İN YOLU’’ VAKASI YAŞANABİLİR!

Bundan kısa süre önce ‘‘Güneşi Beklerken Zeynep’i harcıyor mu?’’ başlıklı bir yazı kaleme alıp Hande Doğandemir’in canlandırdığı karakterin ötelenişine değinmiştim. Bazıları buna tepki göstererek, Melis’e karşı Zeynep’in harcanmadığını savunmuştu. Haklı olabilirler miydi? Bir ihtimal... Ancak final kararının ardından gelen ‘Dizinin ekibi dağılmayacak. Yapımcı, aynı ekiple yeni proje hazırlayacak’ müjdesindeki detay, bu ihtimalin yersizliğini çıkarıverdi ortaya.

Pekiii… Neydi, bu müjdedeki ayrıntı? Bilmeyenler için hemen söyleyelim… Kerem Bürsin’in yine başrolde olacağı aynı ekipte, ‘Güneşi Beklerken’den Hande Doğandemir’in bulunmayışı! Aha da Zeynep’in açık seçik gün yüzüne çıkan ‘ötelenme’ hali. Var mıdır, bir hikmeti? Varsa o zaman biz de yapımcı eliyle yaratılan bu dışlayıcı duruma karşı birkaç soru yöneltelim bari…

-Madem ekipten memnundunuz ve onlarla yine aynı doğrultuda yol alan bir dizi yapacaktınız o zaman niye ‘Güneşi Beklerken’i fitne fücur karıştırıp, onca fanı küstürüp toz duman ettiniz?

-‘Güneşi Beklerken’in ekibini bozmama kararı alırken, Hande Doğandemir’i neden dışladınız? Bir tek o mu yeni işe uyum gösteremedi? Yoksa amaç, doğrudan Handesiz yola devam mıydı?

Aslında bu sorulara cevap gelmeyeceği aşikâr… Haksızlıklara ne cevap verilebilir ki? Gelmesin. Bizde, ‘Adını Feriha Koydum’un Feriha vakası örneğiyle cuk oturan haklı cevaplar var nasılsa.

Neydi, Hazal Kaya’nın yani Feriha’nın olayı? Yağmur Tanrısevsin’in de konuk oyuncu olduğu dizi, memnun mesut ilerlerken iç çalkantılar ve senaryo tıkanıklığıyla düşüşe geçmişti. Bu gerileme evresinde aynen ‘Güneşi Beklerken’de olduğu gibi sezon finaliyle kesin final arasında haber kargaşası yaratılmıştı. Sonrasındaysa fanlara, sırtına geçirdiği gelinliğinin keyfini sürmesine izin verilmeyen Feriha’nın öldürülme şoku yaşatılarak dizi noktalanmıştı.

Normalde bir dizi final yaparsa biter ve ekip dağılır, değil mi? Ama yok eğer sadece başroldeki bir oyuncu ‘problem’ olarak görülüyorsa ve onun yerine başkası veya başkaları sivriltilmek isteniyorsa, o zaman da şimdi olduğu gibi Ali Cengiz oyunlarına tenezzül edilir. Mecburrr…

Nitekim fanların reytingini kaçırmak istemeyen ve gösterilen ilgiyi sadece Çağatay Ulusoy hayranlığına bağlayarak bundan yararlanmayı planlayanlar, Feriha’yı dışlayıp ‘‘Emir’in Yolu’’ mucitliğine soyunmuştu. Gel gör ki, ‘Adını Feriha Koydum’un devamı gibi sunulan ‘Emir’in Yolu’, Ferihasız Emir’in iş yapmayacağını anında göstermişti. Sonuç; derme çatma bir senaryo ve kimyası tutmayan başrol oyuncularıyla yaşanan fiyaskonun hayal kırıklığı!

Yani diyeceğim o ki, kazı kesip tavuk peşine düşmeye hazırlanan yapımcı iyi düşünmeli. Feriha’yı hatırlatırcasına Hande Doğandemir’i ekarte ederken, Kerem hayranlığına güvenmek hata olur. Adı yeni şablonu eski bir yapımla, aynı kadrodan yararlanmaya niyetlenenler ‘‘Kerem’in Yolu’’nu yaratmaya soyunursa, ‘‘Emir’in Yolu’’nun hezimetini tadılabilir. Çünkü Emir’in Ferihasız olamadığı gibi, Çağatay misali üstüne oynanan Kerem de, ‘‘Kerem’in Yolu’’ benzeri devam duygusu yaratacak bir projede Zeynepsiz iş yapmaz. Kimya bozulmuş bir kere!

Hem beli mi olur? Bir bakmışsınız bu gerçeği fark edenler, yine bir Ali Cengizliğe girişip‘Şaka yaptıkkk’ dercesine çark eder, isim yenilemesiyle ve Hande Doğandemir’i de ekipte tutarak sürdürürler projelerini. Millet, her şeye olduğu gibi, dizi cambazlıklarına da alıştı nasılsa…

Anibal GÜLEROĞLU

[email protected]

www.twitter.com/guleranibal