Nasıl ki, her sezon biraz daha problem yaşamaya başlayan fakat hatalarının arka planını görmezden gelerek aynı yolda yürüyen dizi âlemindeki düşük performanslar bunun önemini ortaya koymakta. Başarısızlık getirici ayrıntılar göz ardı edilerek yola çıkıldığından büyük umutların ateşi dahi kısa sürede fıs diye sönmekte… Ya da güzel başlangıçların arkası getirilememekte.
Hemen her kanalda böylesi olumsuzluklar mevcut. Ancak bir iki fireyle durumu idare ediyorlar. Oysa yeni sezon için kayda değer bir başlangıç yapmayarak eldekilerle oynayan… Bir Deniz Hikâyesi’ni kısa sürede yollayan… 10’uncu sıradan başlangıç yapan Hayat Mucizelere Gebe’yle de mutlu olamayan Kanal D’nin durumu daha düşündürücü. Zira kanalın mevcut dizileri için de tehlike çanları çalıyor. En kritik diziler bazında bakalım…
GÜNEŞ’İN KIZLARI’NA NAZAR MI DEĞDİ?
Yazın ilgi gören yapımlarındandı Güneş’in Kızları… Buradan gelen güçle yeni sezonun Pazartesi kurtarıcısı olarak görüldü. İlk etapta rakiplerini geride bırakmayı da başardı. Ancak bu performansın devamı gelemedi. Peki, nazar mı değdi de gün değişimine direnip Kırgın Çiçekler’i, Paramparça’yı geçmeyi başaran Güneş’in Kızları geriledi; hatta ilk 10’un altına düştü? Nazar bu, değer değer… Ne de olsa Altın Kelebek’li bir dizi… Ama nazarı def etmeyi mavi boncuğa bırakırsak, tamamen içeriğin hatası bundan ötesi!
Acı gerçek şu ki Güneş’in Kızları, sezon başındaki öngörümüzde haklı çıkarttı bizi. Ne demiştik ‘Yeni sezonda Pazartesi çekişmesi’ başlıklı yazımızda…
‘‘Güneş’in Kızları’nın, başka bir günde yayınlanıyor olsa yüzde yüz başta kalabilecekken, kavgacı temposuyla ayakları sağlam basan ‘Paramparça’ karşısında çöküp gitme ihtimali olmayacak bir şey değil. Bunu bertaraf etmek için Güneş’in Kızları’nın acilen hareketlenmesi, işi sağlam tutması lazım. Şimdiki şartlarda iyi gidiyor ama yeni rakiplerinin karşısında bu tempoyla gücü pek yetmeyebilir. Merak dozunu artırıcı ve aşk çatışmasını yükselten bir gelişime gitmeli mutlaka. İlgi çekici karakter katılımları da düşünülmeli. Ama bunlar öyle mızır mızır konuşmalarla veya melül melül bakışmalarla değil… Capcanlı, heyecanlı biçimde yapılmalı. Aksi takdirde bir süre sonra Maviş’in ışıl ışıl gülümsemesinin gücü bile yetmez Güneş’in Kızları’nı ‘Paramparça’ olmaktan kurtarmaya!’’
İşte tam da böyle oldu, Güneş’in Kızları’nın yeni sezondaki hal ve gidişi. Gizem çoktu ama hepsi havada kalıyordu. Çatışma yaratmak için annenin dahi haberdar olmadığı bir baba ve hamilelikle Ali, Haluk’un oğlu olmaktan çıkıverdi. Bula bula gizem olarak bu mu bulunmuştu? Yok. Bir de Savaş’ın geçmişi, Melisa’nın dişe dokunmaz saklambacı ve Rana’nın büyük sırrı vardı. Güneş’in gerçek kimliği, eski kocasının tecavüzcü çıkması, osu busu… Derken Güneş’in Kızları nazardan mazardan değil, bizatihi senaryoyu salla gitsin gelişimlerle doldurup Çıfıt çarşısına çevirenler yüzünden eriyip gitti. Bu gidiş hayra alamet değil ya neyse…
‘GÜLLERİN SAVAŞI’, KENDİ KUYUSUNU KENDİ KAZDI
Hani ağzımıza dolanan bir türkü vardır… ‘Kendim ettim kendim buldum… Gül gibi sararıp soldum’ diye… Geçtiğimiz sezonu gayet şaşırtıcı bir finalle noktalayan ‘Güllerin Savaşı’nın yeni sezonda içine düştüğü durum tam da bu kıvamda!
Akılda sorular bırakan intiharın devamını aynı şaşırtıcılıkla getiremeyen ve karakterlerini tersyüz etmenin dışında adeta kendini tekrar sürecine giren dizi, heyecan ve merak adına hiçbir şey sunamadı izleyicisine. Gülfem’in bahçıvanın kızı oluşu, sürpriz niyetine sunmaya kalkıldı ama bunu geçen sezondan tahmin etmemiz zaten hiç zor olmamıştı. Aslan Kral, yenilik adına bir nebze umut vericiydi. Ancak bu karakter de, diziden umudunu kesenleri geri getirecek güce ulaştırılamadı. Bir gecede oluşan bebek faslını da gelişime zemin hazırlayacak biçimde layıkıyla değerlendiremeyince… Geriye, aynı muhabbetlerle yol alan bir iş kaldı elde.
Oysa daha önce de vurguladığım gibi, Gülfem ile Gülru arasında çok daha kapsamlı ve farklı savaşçılık yaratılabilinirdi. Yapılmadı. Nihayetinde; İlişki Durumu Karışık ve Kertenkele gibi rakipler karşısında dokuzunculuğa kadar düşülerek, Gülfem’in bile işi kurtaramadığı bir noktaya gelindi. Kendi edip kendi bulan ve Gülleri solduranlara geçmiş olsun diyelim.
BAŞARISIZLIKLARI YENMEK KOLAY
Kurtlar Vadisi Pusu ile Poyraz Karayel sayesinde yüzü gülen… AB izleyicisi rağbet etmese bile Arka Sokaklar’a kurtarıcı gibi sarılarak Cuma’nın totalinde varlık gösteren… İlker Ayrık’ın Bir Sıfır yarışmasından medet umarak dizilerini ileri saate atarak rakiplerine meydanı bırakan Kanal D ve kendi kendilerini çelmeleyen dizileri iyi günlerine dönmek istiyorlarsa bu gidişata bir an önce çare bulmalı. Başarısızlıkları geçici kılmak için izlenecek yol basit…
Öncelikle Cenap Şahabettin’in ‘Başkası düştü mü, çürük tahtaya basmasaydı, deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük çıkmasından şikâyet ederiz’ sözüne kulak vermeli ve topu başkalarına atmadan önce öz eleştiriye koyulmalılar. Sonrasında sezon ortasında takviye yaparak paçayı kurtaran futbol takımları gibi yenilikler yaratarak kendilerini düze çıkartmalılar. Arkası gelir… Şayet yaratıcılık üretmeye ve toparlanmaya güçleri yetiyorsa tabii!
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal