Hafızayla oynayan ‘Hatırla Gönül’ hatırlanamadı!
Korku terapisini hiç duydunuz mu? Film olarak vizyonda mevcut ama konumuz o değil. Konumuz, ‘Neden hatırlamıyorum’ sorgusundaki Gönül’ün hafızayla oynayan öyküsü! Gönül, içinde duyduğu tedirginlikle, kendisine dayatılan kimliğin arka planını hatırlamak için çabalayadursun… ‘Hatırla Gönül’ün özünü anlamak ve Gönül’den bahaneyle hatırlamaya dair birkaç küçük saptama yapak için bir parantez açalım biz de.
Zira şimdilerde topluca hafıza sorunu ve korku terapisi yaşatılmakta. Birileri geçmişi canlandırıp oradan bugüne pay çıkartmaya çalışıyor sanki. Buna karşılık biz de unutulmuş anılara dalıp şimdinin sorunlarına çözüm bulmaya yönelme durumundayız ama... Hafıza olayı, öylesine karmaşık ve algı motivasyonlarıyla yanılgıya düşmemize sebep olabilecek nitelikte ki, unutmakla-hatırlamak arasında bocalamak kaçınılmaz. Tıpkı Gönül gibi!
Gerçek şu ki, insan beyni acı veren şeyleri unutmak ister. Dünya yıkılsa umurunda olmayan türdensek zaten mesele yoktur da… Yaşanmışlıklara, insan duyarlılığıyla yaklaşanlar için çok zordur unutmak. Bu durumda beyin girer devreye ve bize üzüntü veren anıları bloke ederek hatırlamamızı engeller. Artık asıl zor olan unutmak değil hatırlamaktır.
İçimizde bizi rahatsız eden bir şeylerin olduğunu hissetsek bile, Gönül misali, bu duyguyu yaşatan olgunun bütününü hatırlamada başarılı olamayız. Korku terapisi de diyebileceğimiz Regresyon terapisi, bu açıdan uygulanan yöntemlerden. Basit tanımla, hafif transa sokulan kişiyi zorlayarak geçmişe götürmek ve beyindeki anı blokajını çözüp şimdiki zamanda yaşanan soruna katkıda bulunmak amacını taşıyan bir terapi. Başarısı ve faydası tartışmaya açık. Polisiye vakalardaki uygulaması ve yapay algılar yaratarak nasıl yanıltıcı sonuçlar doğurabileceği vizyondaki ‘Korku Terapisi/Regression’ filminde görülebilir.
Hafıza olgusunda durum böyle. Aşkın Bedeli’ni finale yollayan Star’ın yenisi ‘Hatırla Gönül’e dönecek olursak… Olumlu-olumsuz yönleriyle tam Regresyon terapisi gibi bir sürece sahip…
‘HATIRLA GÖNÜL’ DEĞERİNİ BULAMADI!
Bahçedeki bitkilerle uğraşırken ‘Hayatta kalan tek yakınım kocam. Eşimin adı Ahmet’ diyerek kendini tanıtan… Ama her cümlenin sonunda ‘Neden hatırlamıyorum’ diyerek aslında başka bir hikâyesi olduğunu hissettiren 30 yaşındaki Jülide’nin ‘bitki’ gibi durgun halini gösterip dört ay öncesine giderek öyküsünü başlatan ‘Hatırla Gönül’, merakla beklediğim dizilerden biriydi. Zira büyük iddiası bir yana Gökçe Bahadır, Engin Öztürk, Onur Saylak, Lila Gürmen gibi kendilerini ispatlamış isimlerden oluşan kadrosu ortaya iyi bir iş çıkacağına dair ön referanstı!
Nitekim hafıza oyunlu açılışı takip eden süreçte, hasta yakınına açıklama yapmakta zorlanıp kendini kaybeden doktorun ruh hali ve vazifesi dışında müdahil olan hemşireye karşı tavrı verilerek psikopatlığa dayalı yönünün öne çıkartılması, dizinin öyküsü adına ümit vericiydi. Malum psikopatlık iyi iş yapıyor günümüzde. Tabii O Hayat Benim ile Evli ve Öfkeli dizilerinin rekabetçiliğini de hesaba katmak lazımdı. Bu nedenle başta yer alamasa bile bana göre ilk beş içine girmesi muhtemeldi. Ne yazık ki her güzel işin başına gelen şok, ‘Hatırla Gönül’ü de vurdu. Başarı göstergesi sayılan reytingler yüz güldüren türden olamadı. Totalde 10’uncu sırada yer alan dizi, AB grubunda tekrarıyla 10’uncu olurken kendi saatinde 16’ıncılıkta kaldı.
Yani şimdi bu sonuca şöyle ağız dolusu bir yuh çekmek var ama… Sabredip ‘İnsaf’ demekle yetineyim. Olacak şey mi defalarca ekrana gelmiş sinema filminin yeni bir diziyi geçmesi? Başta ‘hafıza’ olayı karmaşık dedik ya… Alacakaranlıkta kaybolup gitmesi an meselesi! Hal böyle olunca, Alacakaranlık Efsanesi’ne rağbet de kaçınılmaz tabii. Benzer şekilde kendi gününün dışında da tekrarlanan, özetlerinin uzunluğu sayesinde hiç kayıp yaşanmadan izlenebilen O Hayat Benim’in özet bölümünün, yeni yapıma tercih edilmiş olması da düşündürücü. İnsanlar tekrar tekrar izlemekten bıkmıyorlar demek ki! Hafıza meselesi…
Velhasıl, reytinginden izleyicisine bir garip değerlendirme yapısı olunca, maalesef olmazlar oluveriyor, ‘Hatırla Gönül’ hemen hatırlanamıyor işte böyle. Öte yandan ‘Hatırla Gönül’ün de kendince birtakım eksiklikleri var kuşkusuz. Adil bir eleştiri adına şimdi onlara da bakalım.
İDDİALI DİZİ NİYE GERİDE KALDI?
Kalbindeki incecik sızı ve hafızasındaki boşlukla karşımıza gelen Jülide’nin aslında medyanın ilgi gösterdiği bir evlilik arifesindeki Gönül Hemşire olduğunu, günümüz sağlıkçılarının müzmin problemi ‘doktor-hasta yakını’ etkileşimi üstünden yansıtarak diziye adını veren karakterini sunan ‘Hatırla Gönül’ün geride kalması, dış ve iç etkenlere bağlı.
Dış etkenlerin ilki, yayına girdiği gün Ankara acısının tazeliğini koruması! İnsanlar haliyle Ana Haberleri takip ettiler ve hangi kanalın haberciliğine ilgi duyuyorlarsa devamında da o kanalda kaldılar. Keşke ‘Çilek Kokusu’nu Cumartesi’ye alarak gidiciliğin startını veren ve bizi bir kez daha haklı çıkartan Star, başlangıcı erteleseydi. Fazla güven bazen ters tepebiliyor neticede. Diğer bir dış etken, yeni dizi konusunda ATV’nin elini çabuk tutmuş olması… İkinci bölümünde birinci olmayı başaran Evli ve Öfkeli önce davranarak rekabet avantajını kaptı.
Dizinin kendisinden kaynaklanan sebeplere gelince… İlk bölümde karakterleri tanıtmaya ağırlık verilmiş. Bence de olması gereken bu! Ama basit içerikler dışında bütün karakterleri aynı anda ortaya çıkartmak bazılarında ilgi kaybına neden oluyor. Ayrıca bu karakter tanıtımı kargaşasında sahnelerin özenini göz ardı etme tehlikesi de mevcut… Nitekim ‘Hatırla Gönül’ bu tuzağa düşmüş. Mesela, Gönül’ün gelinlik provasında yaşananlar! Eski sevgili İlknur’un pat diye gelişi, damdan düşer gibi konuşması, Tekin’in dışarı çıkıp İlknur’un boğazına sarılması her açıdan tutarsız ve yapay bir süreç olmuş. Neşe’nin abisinin Tekin’e olan kızgınlığını göstermek için yaratılan gece kulübündeki atmosfer de öyle.
Gizemli konuya kapı aralayıp karakter tanıtımına ağırlık veren ‘Hatırla Gönül’de karakterlere bakarsak… Öncelikle üslup çok sert! Bunun dışında öne çıkan detay, karakterleriyle olumlu ve olumsuz bir tabloyu iç içe sunması! Karakterlerin içi boş değil, arka planları iyi çalışılmış. Deniz Yeşilgün ve Esra Çetek imzalı senaryonun olumlu yönü bu. Olumsuzluğuysa, farklı yapımlardan harman gibi duran içerikte ana karakterlerin çağrışım yaratmaları…
Beyin cerrahı Tekin, başlı başına bir öykü gibi… Aile içi sorun onda, mesleki başarı onda, terk edilme korkusu onda, ani öfke patlamaları onda, gizem onda. Bu özelliklerin birleşiminden açığa çıkansa ilk andan itibaren psikopatlığını sergileyen Tekin’in, pek tekin bir adam olmadığı. Onur Saylak’ın canlandırdığı karakter aslında bize yabancı da değil. Tekin’e bakıp Güneş’in Kızları’ndaki Haluk’u hatırlamak mümkün. Öte yandan Tekin’in bu ilk izlenimi kırma olanağı var. Gönül’ü elde tutmak için yaratacağı iki farklı dünya sayesinde kendine has detaylarla psikopatlığı özgünleştirmesi ve ilginç hale gelmesi de mümkün. Göreceğiz.
Aşk üçgenini tamamlamak üzere yaratılıp Engin Öztürk tarafından canlandırılan Yusuf, hapisten cool çıkış yapıp oğlunun intikamını almak isteyen hüzünlü bir adam. Hedefindeki kişi de Kürşad. Buraya kadar sorun yok. Ya sonrası? Bir gece vakti sağlık ocağında karşılaşıp yakınlaştığı Gönül, Kürşad’ın yetimhaneye bırakılan kızı çıkmasın mı? ‘Çıkabilir, ne var desek’ bile Yusuf’ta, O Hayat Benim’in intikamcı Ateş’inden veya yakalamaya çalıştığı mafya babasının kızına vurulan Poyraz’dan esinti hissetmemek imkânsız. Bu nedenle onu, bu gölgelerden tez zamanda kurtarmak, daha donanımlı hale getirerek güçlendirmek lazım.
Gönül’e gelince… Yaprak Dökümü’nün ardından Kayıp Şehir’de oldukça sivri bir karakteri canlandıran Gökçe Bahadır, burada da kariyerine değişik bir yorum katıyor ama... Esasında göbek atma sevdalısı arkadaşını sırdaş edinip iyi bir evlilik arzulayan kadın tipine çokça aşinayız. Dahası yetimhaneye terk edilip yetişkin hale geldiğinde ailesine kavuşan kızlar da şimdinin modası… Yaz’ın Öyküsü, Kırgın Çiçekler örnekleri. Yani Gönül, kurguların olmazsa olmazına dönüşmeye başlayan bildik kadın karakterlerinden. Fakat yine de bir havası var. Onu farklı kılansa, değişen imajıyla bambaşka biri gibi duran Gökçe Bahadır’ın performansı.
Sonuçta; Yetimhaneler, zengin doktorlar, psikopatlık, intikamcılık, evlilik dışı çocuğun bulunması, hastane sahipliği, DNA testi, yetiştirme yurdu anneleri derken ‘Hatırla Gönül’de tanıdık şey çok. Lakin aşkın, psikopatlığın, intikamın ve gizemin ortasındaki bir kadının çapraz öyküsünü anlatırken kadına yönelik şiddete parmak basan… Tekin-Figen ilişkisiyle, erkeğin evleneceği kadın dışında stres atmak için bir başkasıyla birlikte olmasını normalleştiren… Yetimhaneden yetişen kızları, Tekin’in babası aracılığıyla küçümseyen ‘Hatırla Gönül’ün zengin iç dinamiği yeni tatlar yakalamaya çok uygun. Dolayısıyla başlangıçta olamasa bile Evli ve Öfkeli gibi sonrasında hatırlanma olasılığı da yüksek. Farkını ilerleyen bölümlerde daha iyi yansıtacağı umuduyla ve güzel bir ekip yaratan ‘Hatırla Gönül’ün, Hatice’yi değil neticeyi önemseyenlerin kıyım potasına düşmemesi temennisiyle…
Anibal GÜLEROĞLU