‘Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı’ sözüyle atalarımız ne de güzel anlatmış yeninin geldiği yerde eskinin hükmünün kalmadığını. Bahar bereketiyle yeni dizi bolluğuna kavuşan ekranlarımızda da eskilerin gözden geçirilme ve değişim zamanı başlamış bulunmakta. Yeniler mevcut akışta kendilerine yer bulmaya çalışırken kimilerin payına düşen günlerin, saatlerin taşınması olacak… Kimileri de toptan hesabı kapatacak. Velhasıl bu süreç gözden çıkartılanlarla, umut beslenilenlerin çatıştığı kıyımcı bir süreç… Güçlü olan değişime rağmen ayakta kalmayı başarır. Kan kaybedenler de yeni gün-saat oynamasıyla iyiden iyiye durumunu batırır… FOX’un ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’i ikinci kuşağa atmasının ardından güzelim dizinin Total’de 93’üncülüğe, AB’de 45’inciliğe gerilemesi gibi!
Bu örneğin devamı da gelecek kuşkusuz. Nasıl ki ‘Poyraz Karayel’i yollayıp yerine ‘Evlat Kokusu’nu koyan Kanal D de dizilerle oynama sürecini başlattı. ‘İsimsizler’i Pazartesi yarışına süren kanal, 47 haftadır ‘Hayat Şarkısı’nın doldurduğu Salı günü için de, ünlü isimlerin performansıyla Yaren ve Mehmet’in hikâyesini anlatacak olan ‘Kara Yazı’yı layık gördü. Böylece ‘Hayat Şarkısı’nın payına Pazar gününün ikinci kuşak dizisi olmak düştü.
Şimdi bu durumu ‘Hayat Şarkısı’ izleyicisinin tepkisini çekmeden sunmak için, ‘Bodrum Masalı’nı 60 dakikaya çekip sektörü uzun süreli işlerden kurtaracak, ‘yeni format’ öncülüğü babında söylemlere girilebilir. Ama hatırlanacak olursa ‘46 Yok Olan’ da 60 dakika olduğu halde yeterli ilgiyi görememiş; kısa süre formülü, bizim sündürülmüş dizi meraklısı izleyici nezdinde tutmamıştı. Dolayısıyla ‘Bodrum Şarkısı’ üstünden ‘Hayat Şarkısı’nın değişimine yumuşatma yaratmak nafile. Öte yandan gerçeklerin açığa çıktığı ‘Bodrum Masalı’nda uzun süreyi dolduracak öykü sıkıntısı çekildiği de aşikâr. Yani bir bakıma bu değişim Kanal D için bir taşla iki kuş vurma akılcılığı. Daha açık ifadeyle bu durum basbayağı ‘Hayat Şarkısı’nın ölümcül sürgününden ve Kanal D’nin iki dizisine kibarca final zemini hazırlamasından ibaret!
İtirazlara karşı, görünen köy kılavuz ister mi? Pazar geceleri zaten tıka basa dolu. İzleyicinin takipçisi olduğu yapımlar belli. ‘Bodrum Masalı’nı izleyenler bölüm sonunda hiç kanal değişimine gitmeden devam ederler belki ama ya Pazar akşamları başka yapımlara bakan ‘Hayat Şarkısı’ müdavimleri ne olacak? İnsanlar 21.00’de başlayacak olan ‘Hayat Şarkısı’ için başka kanalda izledikleri yapımı bırakıp Kanal D’ye geçerler mi? Bence biraz zor. Dolayısıyla dizi bu sürgünle ister istemez kan kaybedecek ve noktayı koymak zorunda kalacak. Burada suçlu kim diye sorgularsak… Esasen bu sürgünde Kanal D’den ziyade, reyting performansıyla kanalını yeterince tatmin edemez duruma düşen yapımın payının büyük olduğu gerçeğine varıyoruz. Bunu ortaya koymak için dizinin gidişatına bakmak yeterli.
‘HAYAT ŞARKISI’ KENDİ KENDİNİ ÇELMELEDİ
Hülya’nın ‘Ben evleneceğim’ takıntısı uğruna türlü dalavereler sergilemesiyle başlayıp bir dargın bir barışık Hülya-Kerim aşkına dönüşerek yol alan ‘Hayat Şarkısı’nın gün ve saat değişiminin analizinde öncelikle dizinin izleyiciye neler verdiğine bakmak lazım.
Güçlü kadın imajını, şeytani plancılık ve yalancılıkla eşdeğer hale getiren… Melek-Hüseyin-Zeynep üçgeninde akıllara durgunluk verecek biçimde duygu fırıldaklığı yaşatan… Süheyla-Bayram ikilisiyle ihaneti masumlaştıran dizinin içeriği son zamanlarda iyiden iyiye dengesizleşip çelişkili bir hal aldı ve ‘çocuk’ öyküsüne döndü. Melek için yanıp tutuşurken Zeynep’le zorla evlendiği söylemini tutturan Hüseyin mesela… Zeynep’i görmeye dahi tahammül edemeyen Hüseyin’in ‘çocuğum için’ bahanesine tanıklık ettirip ardından düşen çocuğunu hiç umursamayan bir adam konumuna getiren senaryonun bir anda Hüseyin’in kalbinde Zeynep aşkını peydahlayıvermesi, mantıksızlığın ötesinde aşka ve karaktere inancı bir hayli örseledi. Keza Zeynep’i cadılıktan melekliğe devşiren yapım, Melek’i de kötülükle delilik arasında bocalatıp eski kıvamına geri döndürdü. Sonrasında bir bakmışız Hüseyin, taze boşandığı Melek’e ‘Ben aslında seni seviyormuşum’ diyerek geri de döner. Kim bilir!
Bu üçlü arasında geliştirdiği duygusal karmaşayla, senaryonun, kendi yaratıcılığıyla değil de izleyici tepkisine göre şerbet verme moduna girdiği izlenimini uyandıran ‘Hayat Şarkısı’ndaki Hülya-Kerim kanadıysa, bağrış çağrış ve ağlayışlarla, sürekli aynı konu etrafında döndü durdu. İkisi de çok şirinler ama… Onların kavgaları ve barışmaları o denli fazla işlendi ki, ne merak kaldı ne de romantizm tadı. Nasılsa gidişler gelişleri, gelişler gidişleri takip edecekti. Etti de.
‘Hayat Şarkısı’nın kendi kendini en çok çelmelediği Bayram-Süheyla ilişkisine gelince… Babacan, ailesi için çırpınan ve karısını çok seven bir adam kimliğiyle izleyiciye sunulan Bayram, konuşması ve tavırlarıyla şirinlik muskası gibi yedirilmeye uğraşıldı. Lakin gördük ki kırdığı ceviz bini aşmış. Bade ile Bayram’ın Süheyla üstüne gül kokladığını ortaya çıkartan senaryo, bu yaşanmışlığı geçmişte kalan bir hata olarak sunmanın ardından Süheyla evi terk etmesin diye kendini öldürme şovu yapan Bayram’ın Nurgül’e yeşillenmesine tanık etmişti bizi. ‘Aldatmayı huy edinen bir adam nasıl şirin gösterilir’ diye sorgularken işin bu evresini çabucak toparlayanlar, bu kez köklü Bayram-Süheyla aşkına dair belgeler sunup cilveleşmeler sergileyerek adeta günah çıkarttı. Meğer karakterlere hangi elbiseyi biçeceklerine karar veremeyenlerin Bayram için yaratıcılığı bitmemiş henüz. Altının insanı nasıl bozduğunu türlü türlü ispatlayan Cevher Ailesi’nin öyküsüne yeni bir boyut açma görevini üstlenirken bir yandan da ‘Geleneksel erkeğimiz tek kadına bağlı kalmaz’ gerçeğini yansıtmayı sürdüren Bayram’ın şimdilerde geldiği nokta, âşık olup evlendiği Süheyla ile işkembeden daha doğrusu dalaktan atışmalar yapıp soluğu Mahsa Torunbaş’ın yanında almak! Hoppalaaa… Nereden çıktı bu Mahsa? Şiirsel konuşmalarla, göz süzmelerle ve dokunaklı nağmelerle çıkagelen bu teselli de ne ola? Mahsa da Mahsa yani… Yeğeninin cenazesi için Hazer’in evine tekmil makyaj ve süsle gelmesi yetmiyormuş gibi Bayram’a özel şarkı terennüm ederek ne menem olduğunu ilk andan ispatladı maşallah.
Peki, şimdi eski defterleri açtıracak olan Mahsa Torunbaş ile Bayram Cevher’in gizli ilişkisi, onca zaman bize âşık koca-iyi aile babası gibi gösterilen Bayram’ın Süheyla ile birlikteliğinin baştan sona sahte olduğunu düşündürmeyecek mi? Her fırsatta başka kadına koşmayı huy edinen Bayram, Süheyla’yı sürekli aldatarak mı seviyor? Duygusallıkla sunulup hoşlaştırılmak istenen bu aldatmayı ‘Aman ne güzel’ diye sineye çekip Bayram’a alkış tutmak mümkün mü? Kocasının metresinden peydahladığı kızı kabullenip düzenini bozmayan Süheyla tombaladan çıkan bu kadına da mı eyvallah diyecek? Eh… Kerim, Hülya’nın sözde tecavüzden olan çocuğunu ve onca dalaveresini kabullendikten… Ve dahi Hüseyin, Zeynep’ten boşanıp Melek’le evlenmişken Zeynep’le aynı çatı altında kalmakta ve alenen flörtleşmekte sakınca görmedikten sonra… Süheyla da Mahsa Torunbaş’ı pekâlâ kabullenebilir. Hatta çocuklarına düşkünlüğüyle göklere çıkartılıp dramatize edilen Bayram, onu da alıp Cevher Malikânesi’ne getirse yeridir. Nasılsa dizilerdeki ‘üç beş karılı herif normaldir’ dayatmasına izleyici aşina.
Ve ‘Hayat Şarkısı’nın en iç bayan yönü… Çocuk oyuncuların sevimliliğiyle başlangıç primini yapan dizide olayların sürekli ‘çocuk’ çerçevesinde döner hale getirilmesi! Filiz’in çocuğunu isteme aşamasında etkili olan bu unsur üstünde öyle çok duruldu ki konu yerinde sayar hale getirildi. Hülya’nın, Kerim’in çocuk hallerini konuşturmak yetmiyormuş gibi Memo-Bahar-Düğme yani Emine muhabbeti sürdü gitti. Ha bir de Zeynep’in kızı, Hazer’in oğlu var. Yani dizi değil kreş. Hoş Mahir de kimsesiz çocuklar için yer açıyor ve Hazer ile kreş muhabbeti de sürüyor. Velhasıl çocukların yemeği, suyu, uykusu, orda kalsın-burada kalsın çekişmesi derken dakikalar boyu süren bezginlik anları. Hele nihayet ölebilen Cem’in varlığının sakız gibi uzatılmasının çocuk muhabbetine bağlanması, ‘Hayat Şarkısı’nı iyiden iyiye bıktırıcı yaptı.
İşte tüm bunlardan ötürü birinciliği dahi gören ‘Hayat Şarkısı’ zaman içinde efor kaybedip 15’inciliklere kadar geriledi ve Kanal D’den sürgün yedi. Orijinalini tüketme noktasında ortaya çıkan konu yetersizliğiyle kendini çelmeleyen senaryonun, Melisa’nın intiharıyla Cevher-Hazer çekişmesine yol verirken Hülya’ya da sahalara dönme ışığını yakması; bir yandan da Bayram-Mahsa ihanetini türetmesi diziyi kısırdöngü yaratma alışkanlığından ne kadar kurtaracak derseniz… Hep birlikte göreceğiz. Tabii yeni gününde ömrü yeterse!
SONUÇTA; Hesapsız kitapsız yeni dizi yaratmaların bedeli, mevcut işleri harcamaktan ibaret… ‘Tatlı İntikam’ın ‘Altınsoylar’a yer açmak için ikinci kuşağa alınmasının ardından defterinin dürülmesi ve onu yerinden eden yeni dizinin de düşük reyting gerekçesiyle altıncı bölümde finale gitmesi akıllardayken Kanal D, ‘Hayat Şarkısı’ ile bir kez daha aynı sürgün yolunu seçmiş bulunmakta. Bununla birlikte yeni sezon umudu büyük ölçüde hayal olan ‘Hayat Şarkısı’nın da şapkasını önüne koyup düşünmesi lazımdı. Geçti Bor’un pazarı…
Şu aşamada kanal için önemli detay, yerinden edilenin ayakta kalabilmesinden ziyade yeni gelenin bu yollanışı boşa çıkartmaması! ‘Tatlı İntikam-Altınsoylar’ ikilisinde bu hedef tutmamıştı ya… Haluk Bilginer, Emre Kınay, Ushan Çakır, Zeynep Çamcı gibi isimlerin buluştuğu ‘Kara Yazı’nın daha şanslı olduğu kesin. Çünkü içeriği, onun gibi komediye değil namus meselesinin varlığındaki dramatik bir öyküye dayandığından eli daha güçlü. Yine de her daim gelenin gideni aratma ihtimalinin mevcudiyetini unutmamak lazım. Bol şans.
Anibal GÜLEROĞLU