Sağlık… Önemli bir konu. Özellikle de içinde yaşadığımız salgın sürecinde gerek beden gerekse ruh sağlığımızın karşı karşıya olduğu riskleri düşünürsek daha da ayrı bir önem kazanıyor.
Nitekim medyamız da bu bilinçle sağlık haberlerini ve uyarılarını gündeminden eksik etmiyor. Öte yandan ekranlarımıza baktığımızda, dizilerimizin de sağlık ve hekimlik konularına sarmış olduğunu görüyoruz.
Geçtiğimiz dönemden devreden ‘Mucize Doktor’ ve ‘Hekimoğlu’nun bedensel hastalıkları en marjinal örneklerle bizlere anlatma performansının yanı sıra bu sezon sağlık üstünden yürüyen yeni işler çıktı ortaya. Gerçek hayatlardan uyarlanmış psikiyatrik vakalarla yol alan ‘Kırmızı Oda’ ve ‘Masumlar Apartmanı’ ruhsal açıdan daldılar sağlık kulvarına.
Anlayacağınız sağlığımız dört koldan kuşatılmış halde. Sanırsınız Eflatun’un ‘Hekimlerin yaptığı en büyük hata, ruhu düşünmeden yalnız bedeni tedaviye teşebbüs etmeleridir’ sözüyle saptadığı hataya düşmek istemedi de diziciler, psikolojiye el attılar. Hani ‘Güneş giren eve doktor girmez’ demiş atalarımız ya… Her şekilde ekran doktorlarıyla dolup taştı evimiz.
Gel gör ki, elinden geleni yaptığı halde hasta yakınlarının kabadayılığına maruz kalma riskindeki sağlıkçılar misali, ekranların doktorlarının sağlığı da ‘Ali kıran baş kesen’ reyting riskini aşma durumunda. Peki, hâlihazırda ekrandaki doktor içerikli dizilerin sağlığı nasıl? Reyting riskinden darbe almaya müsait olan var mı aralarında?
Yerli haliyle orijinalini aşan ‘Mucize Doktor’a baktığımızda… Total’de ikinci, AB’de birinci olan doktor dizisinin reytingle arasının gayet iyi olduğu ortada. Dolayısıyla içerik ve oyunculuk temposundan şaşmadığı takdirde bu sezonu da sağlıklı biçimde çıkarır rahatlıkla.
Gerçek hikâyeleri anlatan senaryosundan dolayı, doktor-hasta mahremiyeti açısından olumsuz eleştiriler alan ‘Kırmızı Oda’ ile hemen her karakterinin arka planından bir psikiyatrik bozukluk çıkartan ve onların saplantı yansımalarıyla izleyicisine ruhsal gerilim yaşatan ‘Masumlar Apartmanı’nın reyting performansı da malum…
İlginç konular sunmak yerine sürekli aynı sakızları çiğneme kolaycılığına kaçmakla kalmayıp, önceliği içerik ve karakter yapılandırmasından ziyade fan destekli oyunculara vererek sırtını onlara dayama mantıksızlığına da düşenler sayesinde izleyiciyi bağladı her ikisi de. Total ve AB gruplarında birinci oldular böylece.
İzleyicinin beden ve ruh sağlığı merakını da yansıtabilecek nitelikteki bu başarı tablosunun yegâne istisnası, yine bir uyarlama olan ‘Hekimoğlu’! Güven Kıraç’ın yollandığı 14. bölümle salgından dolayı erken sezon finali yapma durumunda kalan ‘Hekimoğlu’ sergilediği performansla tüm gruplarda üçüncü sırada yer almıştı o dönem. Kuşkusuz bu sonuçta rakip dizi yokluğunun da etkisi vardı.
Lakin yeni sezonda ‘Menajerimi Ara’ çıkınca karşısına 15. bölümle birlikte arazlar da çıktı gün yüzüne ve dizi Total’de beşinciliğe diğer gruplarda dördüncülüğe geriledi. Sonraki bölümde de bu düşüş sürdü. Ancak ‘Hekimoğlu’nun asıl sağlık problemi, ‘Masumlar Apartmanı’nın ikinci bölümüyle zirveye oturmasından sonra başladı. Total’de yedinci olan dizi, AB’de dördüncü sırada yer alırken kaptırılan reytingler riske dönüştü.
‘Masumlar Apartmanı’nın takıntılı karakterlerine bağlanan izleyici, üstüne üstlük Esra ve Müge’nin topluma ayna tutan dünyalarını ‘Hekimoğlu’nun ilginç doktorluğuna tercih edince… İyice kan kaybeden yapım, AB’de beşinci olup Total’de dokuzunculuğa iniverdi. Hal böyle olunca da sevenlerinde ‘Hekimoğlu’nun gidiciliği kaygısı baş gösterdi. Haksız da sayılmazlar… Neticede nevi şahsına münhasır doktor tablosuyla ‘Dr. House’a rakip olmak için oldukça çaba gösteren ‘Hekimoğlu’nun sağlığı riskli halde!
İyi ama ‘Hekimoğlu’ bu riskli tabloyu gerçekten hak etti mi? Bana sorarsanız ‘Hayır’. Aksine dizinin performansı ilk sezona göre daha başarılı. Öyleyse sorun ne? Bakalım…
HEKİMOĞLU BU SEZON KENDİNİ BULDU AMA…
Uyarlamaların en büyük handikabı orijinal işle kıyaslamaya tabi tutulmalarıdır. Maalesef ‘Hekimoğlu’ da bu olumsuzlukla karşı karşıya oldu hep. Senaryosunu ‘Dr. House’ ile paralel geliştirirken, hem yerli tatlar katmak hem de yersiz uzun dizi süresini doldurmak adına yapılanlar, orijinal işi izlemiş olanların eleştirisine maruz kaldı. Ama eğri oturup doğru konuşmak ve yorumları objektif yapmak lazım.
İlk bölümünün ardından benim de uyumsuzluklardan dolayı eleştirdiğim ‘Hekimoğlu’ bu sezon kendini bulmuş halde. Öncelikle ilk sezonda ‘Dr. House’a uymak adına kendi çizgisini tam oturtamayan Ateş karakterinde daha bir özgünleşme mevcut. Gerek kişisel tavırları, gerekse doktorluk performansı yapaylıktan kurtulmuş.
Motorla deneme sürüşü yaparken insana anı yaşama hissi aşılayan Ateş’in, sırf annesi üzülmesin diye her şeye katlanma yürekliliği sergileyen, küçük Elif’le olan sahneleri müthişti mesela. Ekibi yine bir parça etkisiz eleman gibi ama onlarda da önceye kıyasla ilerleme var. Buna karşılık ikinci sezonda diziye zarar veren bazı zorlamalar ve buradan gelişen olumsuzluklar bulunduğu da bir gerçek.
Mesela Muhammed Dede tarafından canlandırılan Muzo karakterinin sahneleri! Gerçekten de ilk bakışta Muzo-Aysel Hemşire olayının abartılarak aktarılması, damdan düşer gibi akışın içine sokulması içeriği sulandırıyor gibi geliyor. Zira işin içine mizah tadı katmak istenirken, okul müsameresi mantığıyla kurulan sahnelerde söylemlerin içi de bomboş kalıyor. Hekimoğlu’nun da dâhil olduğu o soğuk algınlığı muhabbeti neydi öyle? İzlerken ‘Ne zaman bitecek’ dedirtti.
Öte yandan Muzo ve Aysel Hemşire gibi karakterlerin varlığı, ‘Dr. House’un içerik kimyasına uymasa bile, bizdeki senarist mantığının dara düşülünce sarıldığı baş kurtarıcılar. Özellikle de vakit doldurmak adına. Yani orijinal iş uyumuyla veya ‘Hekimoğlu’ kalitesiyle bağdaştırmadan izleyip çok da takılmamak lazım bunlara.
İzleyici üstünde olumsuz etki yapabilecek detaylardan biri de, Ateş’in aşk halleri! Bu noktada ilk gözüme batan olumsuzluk, performansını pek de başarılı bulmadığım Zeynep’in, hastaneye geri dönüş sürecinde, ‘Adam iyileştirme’ sevdasıyla Ateş’e kancayı takması olmuştu. Neyse ki Ateş’in usta hamlesiyle bu durum çabucak bertaraf edildi. Ama bunun yerini eski karısının uzatmalı varlığı aldı.
Selin’in aşk mantığı da, donuk oyunculuğu da bana pek haz vermedi açıkçası. Zira ‘Doğru kişi’ kavramına yanlış yerden bakan Selin’in, Ateş’i harlayarak içeriğin ağırlığının bu yöne kayma tehlikesi yaratması bir yana, tüm sahnelerinde zorlama duygusu hâkim. Kısacası Belçim Bilgin tarafından canlandırılan Selin’in varlığı ‘Hekimoğlu’na yaramadı. Ondan yayılan negatif enerji, dizinin genel sağlığına zarar verdi.
Dizinin ilgi eksikliğine neden olan bir başka husus, Orhan ile İpek karakterlerinin Ateş’le etkileşimlerindeki pasiflik! Bu karakterlerin daha yüksek tondan aktifleştirilmesi lazım. Orijinalin aksine burada Ateş-Orhan muhabbetindeki takışmalar acısız tantuni kıvamında yumuşak yumuşak sunuluyor. Flörtleşme evresindeki İpek-Ateş olayı da acilen ateşlenmeli. İlaveten Zeynep karakterine çekidüzen verilmeli. Velhasıl dizinin renklendirilmesi şart!
SONUÇTA; İçerik aksaklıklarına ve uzun süreden kaynaklı yan karakter sündürmelerine rağmen, orijinalin hareket özgürlüğünden mahrum olarak yola çıkan ‘Hekimoğlu’ için genel itibariyle başarılı bir uyarlama diyebiliriz. Ama bu reyting gidişiyle, dediğimizle kalırız.
‘Kimse ölmek istemez ama herkes ölür’ sözüyle hayatın en acı gerçeğine parmak basan ‘Hekimoğlu’nun bu sezon tam kendini bulmuşken reyting riskine maruz kalıp sağlığının bozulmaması ve zamansız ölümü tatmaması en büyük dileğimiz yine de.
Anibal GÜLEROĞLU