.. O kadar çok hayat yaşadım, o kadar çok öldüm ki… Bazen kendimi bedeninden ayrılmış bir ruh gibi hissediyorum; sadece etrafta dolanıyorum ama görülmüyorum…
İngiliz yazar ve seyyah Elinor Mordaunt; 1872’de Nothingham’da doğdu. Asıl adı Evelyn May Clowes olan Mordaunt; Clowes’ların en büyük kızıydı ve Victoria dönemine ait olamayacak kadar özgür büyütülmüştü. Annesi iyi bir eğitim almasını sağladı. El becerileri konusunda çok iyiydi; bu yüzden resim yeteneğini geliştirmesi için Londra’ya gönderildi.
Özel hayatı ise çocukluk yaşantısının aksine zorlu ve yıpratıcıydı. Çok genç yaşta nişanlısını kaybetti. 1897’de Mauritius’a gitti ve orada evlendi. (Birmingham Mail, 27 Haziran 1942:4). Ancak eşi sorumsuz biriydi. Kötü giden evliliğini bitirmek zorunda kaldığında henüz yirmili yaşlarındaydı.
… Özverili anneler bencil kızlar yaratırken; hoşgörülü kocalar da yorucu eşler yaratır…
Çaresiz ve parasız kaldığı bu dönemde Avustralya’ya gitmeye karar verdi. Her şeye yeniden başladı. Oğlunu burada tek başına büyüttü. Dikiş ve boyama işi yaptı, nakış tasarım işiyle geçimini sağladı.
…Her şeyi çizgi ve renkle hatırlıyorum; bir yolun eğrisini, bir kişinin yüzündeki ince çizgileri…
Birinci Dünya Savaşının ilk yıllarında dergilere kısa öyküler gönderdi ve böylece tanınmaya başladı. Savaş sona erdiğinde, seyahat romanları ve öyküleriyle Londra’nın en tanınmış yayınevlerinin gözdesiydi. Dergi ve gazetelerde pek çok makalesi yayınlandı. 1923 yılında Daily News’te yayınlanan seyahat yazılarıyla popüler oldu. Yazıları H.G. Wells ve J. Conrad’ın yazılarıyla karşılaştırıldı ve eleştirmenlerin beğenisini topladı. (Dundee Courier, 21 Ağustos 1928:8).
Afrika, Asya, Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya ve Pasifik Adalarını ziyaret etti.
… Bir gemi o kadar çabuk bir yuvaya dönüşür ki; ev hayatının tüm tuhaf iniş çıkışlarıyla, kendi kapınızın önünden bir milden daha az uzaklıktaki bir dizi tuhaf sokaktan daha harika olmayan, bitmek bilmeyen bir dizi tuhaf limanla, abartıdan uzak..
Pek az kadın romancı onun kadar geniş ve ücra yerlere seyahat etmişti. Kargo gemileriyle dünyanın yarısını tek başına dolaşmıştı. (Dundee Courier, 02 Ağustos 1928:10).
… Ben kendi adıma her zaman şunu düşünüyorum: Daha iyisi var; başka yerler, başka insanlar…
Kargo gemileriyle okyanusta yol alırken; Marsilya üzerinden Guadeloupe ve Martinik’e gitti. Panama Kanalı’ndan geçerek Fransız Polinezyası’nda Societe Adaları’ndaki ‘muhteşem renkler lezzetli yemekler diyarı’ dediği Tahiti’yi ziyaret etti. (Daily News, 19 Mayıs 1924:4).
Guadeloupe, sinsi güzelliğiyle yavaş yavaş büyülüyor; ama Martinik insanın üzerinde büyük canlı bir zümrüt gibi parlıyor; güzelliğiyle daha önce gördüğüm hiç bir şeye benzemeyen hayal bile edemeyeceğim yeşilliğiyle insanın nefesini kesiyor…
Tahiti’den Samoa Adalarına ardından Fiji ve Yeni Zelanda’ya geçti. (Daily News, 16 Haziran 1924:5). Borneo ve Yeni Gine arasında uzanan pek çok adayı gezdi. Ancak Trobriand Adaları*nda ilginç deneyimler yaşadı. (Daily News, 08 Aralık 1924:10). Yeni Gine’de “Sinabada” yani kraliçe (Leydi Kral) ilan edildi. Oradan ayrıldıktan sonra bir Fransız gazetesinde; altmış yamyam adasında kraliçe olarak hüküm süren kadın, adıyla kendisinden bahseden bir yazıya rastladı.
Mordaunt’un Yeni Gine maceraları dünya basınında ses getirmişti. Akşam gazetesi onu: “Bir İngiliz Gazeteci Kız Yamyamlara Kraliçe Oldu” şeklinde haber yaptı. Yeni Gine’ye seyahat eden gazetecinin yamyamların eline düştüğü; kendisinin durumu iyi idare ettiği için kabileye kraliçe seçildiği yazıyordu. Ayrıca gazete; Elinor Mordaunt’un yamyam kralı eşinden ve kabile yaşamından memnun kaldığını ve dönmeyeceğini belirttiğini yazmıştı. (Akşam, 24 Şubat 1929:3).
Çok az beyaz kadının girebileceği bölgelere nüfuz ederek yıllarını geçirdi. (London Daily Chronicle, 18 Nisan 1928:8). Heyecan verici ve maceralı bir hayat yaşamıştı. Fırtınalı bir havada vapurda diş çekimine yardım etmek, hasta yamyamları süt ve gazyağı kokteylleriyle tedavi etmek bunlardan bazılarıydı. (Daily News, 12 Ocak 1938:4).
1926 yılında, Pasifik Adaları’ndaki gezilerini anlattığı The Venture Book adlı kitabı yayınlandı. (Illustrated London News, 15 Ocak 1927:12).
…Yeni adaların dışına demir atılması; adalar, adalar, hiç biri bir diğerine benzemeyen adalar, sürekli değişen diller, halklar, hepsi bir mücevher kadar küçük, sanki insan onu iki avucunun içine alabiliyormuş, sıcaklığını hissedebiliyormuş, döndürebiliyormuş ve üzerindeki parıltıyı yakalayabiliyormuş gibi… İşte benim için hayat budur…
Doğu Hint Adalarına giden bir Hollanda kargo gemisine bilet aldı. Bali, Cava, Sumatra, Seylan, Bombay’a ve artık evli olan oğlunu ziyaret için Kenya’ya gitti.
… Kenya’nın gecelerine bayılıyorum. Sabahlar cennetten gönderilmiş gibi; her biri sanki ilk yaratılmış ve tamamen yeni bir fikirmiş gibi…
Doğu Afrika gezisi sırasında Tanganika’ya uğradı. Burayı gergedan, bizon, antilop, geyik, zürafa, zebra ve devekuşu cenneti olarak tanımladı. (Country Life, 16 Ağustos 1930:66).
Port Sudan’da var olduğu söylenen bir ağacı aradı; ancak bulamadı. (Illustrated London News, 22 Şubat 1930:62). [Muhtemelen bir çöl palmiyesi olan kutsal Dûme ağacını aramıştı].
1933’te yazdığı Bayan Van Kleek adlı eseri daha sonra tiyatroya uyarlandı. Aynı yıl ikinci evliliğini yaptı; ancak evliliği bir kaç yıl sürdü.
…Eski günlerde evlilik bir ev satın almak gibiydi; günümüzde ise çok sık daire kiralamak gibi…
1934 yılında kısa öykülerinden oluşan sekiz yüz otuz sayfalık, tek ciltlik bir kitabı yayınlandı. (Aberdeen Press and Journal, 18 Eylül 1934:2). Hikayelerinin çoğu sosyal temalar üzerineydi. Kadınların evlilikte yaşadığı sorunlar, sınıf ayrımları, doğa üstü olaylar gibi birbirinden farklı konulara rastlamak mümkündü. Doğaüstü hikayelerde oldukça başarılıydı. Karakterleri, hayatın her kesimine ait insanlardan oluşurdu.
Çok az insan; insanların tutkularını, gerçeklerini ve altta yatan dramlarını onun kadar iyi anlatabilirdi. (The Scotsman, 01 Aralık 1927:3).
…Çok fazla insan ölmüştü ve beni bir yere bağlayacak hiç bir şeyim ve hiç kimsem yoktu…En başından beri kaderin benim için; tek başına yürümemi ve kazanmadığım hiçbir şeye sahip olmamamı planladığı açıktı…
Mordaunt, Trobriand Adaları’nda geçirdiği zamanları otobiyografik romanı Sinabada ile ölümsüzleştirdi. Edebi kariyeri Sinabada ile zirveye oturmuştu. (Aberdeen Press and Journal, 09 Mayıs 1939:2). Aşk ve kültürel farklılıklar, gelenek ve modernlik temalarını sorguladığı eserinde; Yeni Gine sosyal yaşamı hakkındaki izlenimlerini de aktardı.
Bir dönem Trobriand’ın “Yamyam Kraliçesi” olarak anılan Elinor Mordaunt, 27 Haziran 1942’de Oxford’ta yaşamını yitirdi. (Nottingham Evening Post, 27 Haziran 1942:4).
…İnsan seyahat etmekten gerçekten mutlu olmaz; hatırladıkça daha mutlu olur… E. M.
*Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Trobriand Adaları’nda araştırmalar yapan antropolog Bronislaw Malinowski, Trobriand yerlilerine dair yazılarıyla bir çok araştırmacıya ilham kaynağı olmuştur.