İthal doktor komedisinin arka planı

Tabloya bakar mısınız? Bayramdaki Türk turist yoğunluğundan ürken 11 milyonluk Yunanistan doktor ihraç edebilecek durumda. 77 milyonluk Türkiye, kendine yetecek uzman yetiştiremeyip doktor ithaline ihtiyaç duyar hale düşmüş. Olacak şey mi?

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Bugünkü yazıma insanların artık aptal yerine konmayı hazmetmediklerini ve eskiye oranla daha çok haklarının peşine düştüklerini görmenin memnuniyetiyle başlamak istiyorum. Bilinçleri harekete geçirmek güzel… Vatandaşın koyun rolünü kabul etmemesi, talepkâr olmasıysa daha da güzel.

Bu doğrultuda ‘Güneşi Beklerken’in komediye çevrilen ve pek çok soruları cevapsız, Güneş’in gelişini de anlamsız bırakan finali… Yanı sıra ‘Herkül’ filmiyle ilgili yazıma Almanya, Azerbaycan da dâhil olmak üzere farklı yerlerden gelen yorumlar benim için çok değerli.

Herkese teşekkürlerimi buradan iletirken aralarından özellikle dikkatimi çeken ve milli değerlerimizin hebasıyla eşdeğer niteliğinden dolayı üstünde durmayı gerektiren bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu satırlar, gerçek yaşamda ömürlerinin çoğunu okuyarak geçirmelerine karşın sürekli sıkıntılara maruz bırakılmaktan; dizilerdeyse, fazlasıyla hafife alınarak yansıtılmaktan yakınan doktorlarımızdan…

‘‘Anibal Hanım Merhaba…

Önce biz doktorların dizilerde hafife alınmasından, sonra da mesleğimize darbe vuracak bir habere gösterdiğimiz tepkiden bahsetmek istiyoruz. Efsaneleri yıkmayalım dediğiniz yazıdaki saptamalar çok doğru. Zaten bu dizi ve başkaları sadece izleyenlerle değil bir zamanların en saygın mesleği sayılan doktorlukla da alay ediyorlar. O neydi öyle dizideki doktor sahnesi? Hangi doktor yıllarca komada yatan hasta için hemşireye durum sorar? Sözde dizi hatalarını eleştirmişler. Daha önce de sanki Güneş tedavi edilemeyecek bir hastalığa sahipmiş gibi gösterilerek tıp küçümsenmişti. Dizilerin hastane ortamları ve doktor konuşmalarıyla gerçeğe uymaması hoş değil. Bunları yazanlar hiç mi yabancı doktor dizilerini izlemiyor?

Yabancı doktor derken… İşte asıl sesimizi duyurmanızı istediğimiz büyük sorunumuz da bu… Haberlerde araya sıkıştırılan ve hiç tepki görmeyen ‘ithal doktor’ projesi. Yabancıları uzmanlaştırmayı düşünenler TUS’ta yeterli kadro bekleyen Türkiye’deki doktorları niye hiç düşünmüyor? Lütfen Anibal Hanım, derdimizi farklı sitelerde dile getirmeye çalışıyoruz ama sesimizi duyan pek yok. Bu konunun ciddi bir biçimde ele alınması için köşenize taşır mısınız?’’

‘Çilekeş Doktorlar’ imzalı satırlar böyle… Altına seve seve imzamı atabileceğim bu yakınmalar içinde dizilerle ilgili bölüm ne yazık ki yangın sahneleri de dâhil olmak üzere, mesleklerden ve gerçeklerden bihaber özensizlikte. Bunu düzeltmek yapımcıların-yönetmenlerin keyfiyetinde.

Buna karşılık ‘ithal doktor’ olayı apayrı bir öneme ve ciddiyete sahip! Toplumu etkileme kapasitesindeki bu sorunun çözümü öyle keyfe, özel kaygılara bırakılacak türden değil. Kumandası bendedir, deyip zaping yaparak kanal değiştirerek kurtulma olanağınız da yok.

Peki, uzun bir süredir göz önünde olmasa da alttan alta yürütülen bu çalışmaların ne gibi sakıncalar doğuracağını toplum huzurunda enine boyuna konuşan var mı? Ne gezer…

Biz de bu gerçeğin ve televizyonun kitlesel tedirginlikleri kamuoyuna duyurmak için en iyi yol olduğunun bilinciyle, ‘Hep dizilerdeki olumsuzlukları irdeleyecek değiliz ya’ diyerek, 2013 Kasım’ında ilk çalışması yapılan ama nedense yansız ve yaygın haber programlarına hemen hiç konu edilmeyen ‘Yunanlı doktorları uzmanlaştırma’ sorununa değinelim istedik. Belki böylece özel hastanelerin ardından kamuda da çalışma fırsatı yakalayacak olan yabancı doktorlardan önce yerli hekimlerimizin uzmanlık derdiyle ilgilenmek birilerinin aklına gelir.

YERLİ DOKTOR YURDUN MALI… ÖNCE ONU UZMANLAŞTIRMALI!

‘Hesabını bilmeyen kasap ne satır bırakır, ne masat’ atasözü günümüz uygulamalarına ne güzel denk düşüyor değil mi? Gerek Independent, Times gibi dış medyanın seçkinlerine dahi konu olan ‘kadınların kahkaha atmaması’ dumur halleriyle ve kırılan potu telafi için topu sanatçı kesimine atan açıklamalarla dolu haberlerden yansıyanlar… Gerekse hesapsız kitapsız sokulan çomaklarla üç günde sıfırı tüketen yapımların olumsuz tablosu, bu sözü sürekli akıllara düşürecek türden.

Bunları izleyen duyarlı bir vatandaşın, ‘Daha dün o dikkat çekme maksatlı kahkahacılıklarıyla ve çarpık yaşam tarzlarıyla eleştirilen kesimle toplu resimler çekinilmemiş miydi, ekranlarda birlikte boy gösterilmemiş miydi’ diye düşünmemesi… Ya da ‘Gelişmeye uygun bir dizinin canını okumak hangi hesapçılığa uyar’ sorgulamasını yapmaması ne mümkün! Neticede ‘hesapsız kitapsız işler’ diyerek bunları geçiştirsek bile, doktor kesimi başta olmak üzere bilinçli her insanın tepki göstereceği türden ‘ithal doktor’ haberine takılıp kalıyoruz.

“Bizim üniversitelerimizde hocalar benden asistan istiyor. 10 ihtiyacı olana 3 veriyoruz” diyen Sağlık Bakanı, “Yunanistan’da doktorlar uzmanlık eğitimi için uzun yıllar bekliyorlar. Biz bu doktorlara uzmanlık eğitimini Türkiye’deki üniversitelerde yaptırırsak hem asistan ihtiyacımızı karşılarız hem de gelecekte uzman doktor ihtiyacımıza çare olur. Bizim de 10 bin pratisyen hekim, 20 bin uzman hekime ihtiyacımız var” şeklinde beyan vermekte.

Tabloya bakar mısınız? Bayramdaki Türk turist yoğunluğundan ürken 11 milyonluk Yunanistan doktor ihraç edebilecek durumda. 77 milyonluk Türkiye, kendine yetecek uzman yetiştiremeyip doktor ithaline ihtiyaç duyar hale düşmüş. Olacak şey mi?

Bu haberi işittiğimde hem apışıp kaldım hem de öfkelendim. Hani 1 Nisan olsa ‘Milleti Nisan balığı yerine koymak için üretilmiş bir haber’ diyecektim. Ama yaz sıcağında lodos balığına dönmüş insanların sadece dinleyip geçtikleri bu açıklama bayağı bayağı ciddi bir haberdi… Hem de yalnız tıp mesleğine gönül vermiş, bu uğurda zorlu bir süreci göze almış kişileri değil, yolu bir gün mutlaka hastaneye düşmesi muhtemel hepimizi ilgilendiren bir haberdi. Mutsuz doktorun verimliliği o oranda azalır ve etkisi hastaya yansır sonuçta! Ancak ne yazık ki, artık duymaktan bıktığımız siyasetçi söylemlerinin, suni gündem yaratma keşmekeşinin ve yurdun dört bir köşesindeki ailevi şiddet merakının arasında kaybolup gitti.

Niye ithal doktor gerekliymiş? Çünkü bizdeki uzman doktor sayısı ihtiyacı karşılamıyormuş. Peki, Yunanlı doktorlara niye uzmanlık eğitimini biz verecekmişiz? Çünkü orada uzmanlık için çok sıra varmış. Buyurun buradan yakalım… Yakalım da, beraberinde özbeöz yerli malı doktorlarımızın analarının ak sütü gibi helal uzmanlık haklarını da yakmayalım.

Yerli doktor yurdun malı… Önce onu uzmanlaştırmalı!

AMAÇ, ASİSTANLIĞI UCUZA KAPATMAK MI?

Haberi gündeme getirdikten sonra geçelim maydanozun faziletlerine… Tıp fakültesi sayısı olarak dünyada beşinci sırada yer aldığı söylenen Türkiye’de 84 adet tıp fakültesi mevcutmuş… Ki bu sayı, İngiltere veya Fransa’dan fazla! Bu fakülteleri gerekli donanımlara sahip hale getirmek ve doktorlarımıza daha fazla uzmanlık kadroları sağlayarak onların önünü açmak yerine ithal çaresi düşünmek, hesapsız kasap işi değil de nedir? Tıpkı hayvancılığı geliştirmek yerine geriletip hayvan ithal etmek… Yerli tohumlarımıza gem vurup genetiğiyle oynanarak hastalığa davetiye çıkartan yabancıları kullanmak gibi! İthal olsun, taştan olsun.

Türkiye’deki uzman doktor açığı 20 bin… Buna karşılık Yunanlı doktorlara uzmanlığı hak görenlerin belirledikleri 2014 kış dönemi TUS(Tıpta Uzmanlık Sınavı) kontenjanı 2572! Bu rakamlar, döner sermaye sıkıntısıyla boğuşan üniversite hastanelerinin birer ikişer devredilme aşamasına geldiği tıp alanındaki hesapsızlığı en basitinden görmek için yeterli.

Düşünüyorum da açığı kapatma çaresi olarak Yunanistan’dan medet umup bunu marifetmiş gibi haberlerden duyuranlar, niçin yerli doktorların uzmanlık kadrosunu hemen her dalda 1-2 kişiyle sınırlandırır? Hem de kimi zaman pek çok dalda kadro açmayarak! Tabii bu arada mesleğinde ilerlemek isteyen bir İç Hastalıklar Uzmanı için elzem olan ‘Yan Dal’ açılmama çilesini, defalarca gidilen ve askerliğe sayılmayan mecburi hizmetleri hiç hesaba katmıyorum.

Dahası, hastalar doktor yokluğu çekerken kadro için bekleyerek yıllarını heba eden veya istemediği bir dalda uzmanlaşmak zorunda kalan doktorlarımızın uzmanlık diplomalarının Avrupa Birliği üyesi olmadığımız için yurt dışında itibar görmediği gerçeğini de unutmayalım! Bu olumsuzlukları değiştirmek için kıllarını dahi kıpırdatmayanlar, iyi eğitimli dedikleri Yunanlı doktorların da büyük ihtimalle bu gerçeğin bilincinde olup boşu boşuna Türkiye’de uzmanlık yapmak istemeyeceğini düşünemiyorlar mı? Yoksa asıl amaç, Almanya’yı seçen Yunanlılar gelmeyince, tıp eğitimi alt seviyedeki başka ülkelerden doktorları kamuya doldurmak mı?

Sonuçta; Hasbelkader getirilen ithal doktor yerli hastanın derdinden tam anlamayacak, Türk doktorlarla bile güçlükle anlaşan hastalar da ithal doktorun dediklerini hiç çözemeyecek… TUS’ta yüksek puan alıp istediği branşa girebilmek için hayaller kuran öz doktorlarımızın seslerini duymazdan gelenlerse, kaosçu mucitliklerinin neticesini umursamayacak dahi.

En önemlisi, tüm çirkinliğiyle ekrana yansıyan Bingöl örneğindeki gibi, yerli doktora pata küte girişmeye, bağırıp çağırmaya pek meraklı olan hasta yakınları ithal doktorlar karşısında ne yapacak derseniz? Yerlileri es geçip ithallere uzmanlık ve kadro sağlamaya hevesli olanlar, üstümüze laf gelmesin diye bulurlar bir çaresini elbet. Onları risksiz yerlere koyarlar.

Maazallah, Türkiye’ye asistanlık için çağırılan yabancı doktorlar dövülüyor, tarzından haberlerle dünyanın oklarına hedef olmak var işin ucunda ne de olsa. Hem yerli işsizlerimiz, evsizlerimiz dururken ithal vatandaşlara ev-iş-yeşil kart gibi olanaklar sunulma haberlerinden alışkınız yabancı kayırmacılığına. Kıyaklar ithale, dayaklar yerliye…

Son etapta, kendi özündeki potansiyeli heba ederek gözünü sınır ötelerine dikenlerin yarattığı bu tablonun gerekçesini nasıl izah edeceğimiz konusuna gelince…

Galiba en mantıklı açıklama, eskiden burs takviyeli uzmanlık eğitimi alırken ücretsiz çalışan, daha sonraki düzenlemelerle yerliye göre düşük bedel ödenen yabancı uyruklu doktorlar sayesinde ‘Asistanlığı ucuza kapatmak’ olabilir! Hani hastanelerin laboratuarlarında üniversite mezunları yerine, çoklukla meslek liselilerin çalıştırılması misali.

Yaz ortasında bot giyenlerin mantığını algılayamadığımız gibi, yürütülen kervanların prensibine de eremeyen kısa aklımızın vardığı en kestirme netice bu… Doğayı katleden konutlara alabildiğine göz yumulması başta olmak üzere çoğu konuda hüküm süren ‘tüccar’ zihniyetinin sağlık alanında da yürütülmek istenmesinden başka ‘ithal doktor komedisi’nin arka planına dair bir izahı olan varsa buyursun. Akıl, akıldan üstündür demişler.

Anibal GÜLEROĞLU

[email protected]

www.twitter.com/guleranibal