Johnny Depp ‘Kara Düzen’e uyarsa…
Son zamanlarda fena halde babalara gelmeye başladık. Ekrandan yaşama, yaşamdan sinemaya babalar bastı her yanı. Babalık etkili bir konu da, bu etkisi babalık olayının hangi yönden ele alındığına bağlı tabii.‘Babanın faziletleri, çocuklarının servetidir’ diyen Anatole France da çocukların babadan etkilenme yönünü vurgulamış mesela... Baba dendiğinde akla ilk gelen doğal olarak aile babalığı. Lakin baba konusu çok derin… Çocuklarının servetlerini kabartan faziletli babaları geçelim bir kalem. İskele babasından Şam babasına küçümseme sıfatı olarak kullanılan ‘baba’nın derin yüzü, kirli işlerin elebaşılığındaki ‘mafya babası’… Pek de revaçta hani!
Haberleri açıyoruz, miting yapan mafya babasıyla karşılaşıyoruz. Organize suç örgütüyle barış olgusunun yan yana nasıl gelebileceğini düşünürken, dizilerde şirinleştirilerek adeta yaşamın bir parçası haline getirilmeye ve hoş gösterilmeye çalışılan yardımsever, yüksek makamlarla içli dışlı iş adamı mafya babalarının arasında kayboluyoruz. Poyraz Karayel’den Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’a mafya babalığının nasıl baba bir iş olduğunu izleyip ‘Mafya olayı aslında çok şirin bir şey’ diye düşünme moduna gelmişken, mafyanın kanlı-zorba yüzü Johnny Depp ile sinemada gösteriveriyor kendini. Dikkate almamak hata olur.
KARA DÜZEN’DE MAFYANIN GERÇEK YÜZÜ
Ekrandaki mafya babalarının, her derdin çaresi ‘Şirin Baba’lıklarının aksine alabildiğine kara bir tablo sunan ‘Kara Düzen/Black Mass’, Whitey takma adıyla anılan ünlü mafya babası James Bulger’ı çıkartıyor karşımıza. Üstelik gözlerinize inanamayacağınız bir Johnny Depp tiplemesi ve işlerin alabildiğine iç karartan biçimde yürüdüğü bir öyküyle.
Bizdeki kahramanlaştırılmış mafya babası merakının gerçek yüzünü yansıtan yapım, The Boston Globe muhabirleri Dick Lehr ve Gerard O'Neill imzalı romandan uyarlama. Başarılı mı? Yapımın başarısını değerlendirmek için onun taşıdığı özelliklere bakmak lazım. Scott Cooper’ın yönetmenliğinde kan dökmenin en soğukkanlı halini yansıtan ‘Kara Düzen’i kendine has kılan iki özellik var. Bunlardan ilki, FBI tarafından aranan azılı mafya babasının gerçek hikâyesine dayanıyor olması! Bu detay filmin rahatsız ediciliğini katbekat artırmakta.
Gammaz olmadığını beyan edip işbirliği yapma gerekçesiyle, patronu Whitey’nin acımasız kan dökücülüğünü ve basit sokak çeteciliğinden mafya babalığına yükselişini FBI’a anlatan mafya elemanının rahatsız edici ifadesiyle açılışını yapan film, 1975 Güney Boston yıllarına giderek ‘Kara Düzen’in karanlık atmosferini başlatıyor. İnsan hayatının ne kadar kolay sonlandırılabileceğinin örneklerini sergileyen sahnelerle dolu olan gidişata mafyatik dehşetin tekdüzeliği hakim.
İlk etapta Amerikan tarihi gangster hikâyelerinden geçilmiyor zaten diye düşünmek ve ‘Kara Düzen’i çekici bulmamak mümkün. Bir bakıma doğru da.... Çünkü Amerika’nın en acımasız gangsteri olarak sunulan Whitey’yi tanıyanların ifadeleriyle, yıllara yayılı bir süreçte yol alan konu, bildik. Ancak gerçek şu ki, Jimmy Bulger nev-i şahsına münhasır bir mafya babası. Zira kardeşi eyalet senatörü ve abisinin yasadışı işlerini bildiği halde umursamadan ilişkisini sürdürmeyi tercih ediyor. Dahası Whitey, kurduğu Winter Hill çetesiyle tefecilik-kumar-uyuşturucu işlerinin yanı sıra IRA’ya da silah ve maddi destek sağlayarak İrlanda’nın bağımsızlık savaşına katkıda bulunan güncel bir gangster. İlaveten rakiplerini ortadan kaldırıp işlerini rahatça yürütebilmek için FBI muhbirliği de yapmış biri. Kısacası FBI’ın en çok aranan 10 kişi listesinde yer alan ve 16 yıl kaçabilmeyi başaran Whitey, 2011’de 81 yaşında yakalanana kadar epeyce karanlık bir hayat sürmüş. Böylece filmleştirilmeye hak kazanmış.
Mafyanın gerçek yüzü olarak vizyonda yerini bulan ‘Kara Düzen’in uzun süreli akışında heyecan var mı derseniz… Kendisi için tehlike yaratma olasılığı bulunan herkesi kadın-erkek demeden rahatça katleden Whitey’ye bakıp heyecan hissetmek mümkün değil. Onun yerine sürekli adam öldürmeye odaklı içerikten dolayı yüksek dozda rahatsızlık duygusunun ve birbirini sorgulayan ezik karakterlerin monoton diyaloglarından kaynaklanan sıkıntının hâkimiyetine giriyorsunuz. Aslında dizilerle empoze edilmeye çalışılan ‘cici mafya babası’ yerine, ‘Kanlı Düzen’in gözümüze soka soka işlediği ‘eli kanlı mafya babası’ gerçeğini idrak etmek açısından gerekli olan tam da bu tablo. Dolayısıyla ‘Kara Düzen’ amacına ulaşmış bir iş!
BİN BİR SURAT JOHNNY DEPP KENDİNİ AŞMIŞ!
Şiddetin ölçüsüzce kullanıldığı gerçek yaşamdaki mafya halleriyle paralel ilerleyip ‘Mafyanın özü budur işte’ dedirten yapımın diğer özelliğiyse; kel kafalı, sarımsı çirkinliğiyle iticileşen ve buz gibi maviş gözleriyle kan donduran bir adama dönüşen Johnny Depp’in uğradığı değişim. Bu öyle bir değişim ki, sayısız filme rağmen kendini tekrarlamayarak farklı bir karakter yaşatmayı başaran ünlü oyuncuyu şimdiye dek canlandırdığı tipler arasında en uç noktaya taşıyor. Yani bir anlamda ‘bin bir surat’ diyebileceğimiz Johnny Depp, ‘Whity’ ile kendini aşmış. Peki, bu değişimden seyirciye yansıyan duygu ne?
Öncelikle ‘Kara Düzen’e uyabilmek için kendini aşarak yepyeni bir insana dönüşen Johnny Depp’i bu haliyle tanımak imkânsızlaştığından ufak çaplı bir yadırganma yaşanabilir. Sonrasında makyaj-kostüm-mekân açısından dönemsel nitelikleri yansıtmak için büyük çaba harcandığını inkâr edemeyeceğimiz yapımda Whitey’i canlandıran Depp’in makyajının yer yer aşırı abartıldığı da bir gerçek… Ki bu da karakteri benimseme açısından bir handikap! Buna karşılık Whitey’nin gerçek yüzüyle Johnny Depp’i kıyasladığımızda, film akışında sırıtan hatta itici gelen makyajın çok iyi bir iş başardığını ve maksimum benzeşmenin yakalandığını görebiliriz. Gerçekçilik adına başarı olan bu detay da tüm olumsuzlukları örtmeye yeter.
Öte yandan Johnny Depp’in oyunculuğundan da ‘Kara Düzen’e katkı büyük… Altı yaşındaki oğluna, tanıklar önünde kimseyi yumruklamaması yönünde nasihat edip ‘Ne yaparsan yap gizli yap’ mesajını veren ve böylece işlediği cinayetlerin gerekçesini de aktarmış olan Whitey’deki kısa aile sahneleri, bu mafya babasının oğluna ve annesine bağlılığını algılamak için yeterli. Ateşi çıkan küçük çocuklara aspirin vermenin Reye sendromuna sebep olup ölümcül sonuçlar doğurabileceğini de mesaj olarak araya ekleyen ‘Kara Düzen’in dışı renkli, içi kara kahramanının yegâne duygusallığı da, ölümüyle onu dibe vurduran oğlu ve kâğıt oynayıp birlikte yemek alışkanlığını sürdürdüğü annesinden ibaret zaten.
Sonuçta; ‘Kara Düzen’ alabildiğine gerçek bir mafya karalığı! Hal böyle olunca İrlandalı ‘mafya babası’ portresinde, bizim dizi hayalciliğimizden veya meşhur ‘Baba’ filminin İtalyan romantizminden de eser kalmıyor tabii. Dolayısıyla tüm karakterler olanca yalınlığı, acımasızlığı, sığlığı ve çirkinliğiyle sıralanıveriyor ‘Kanlı Düzen’in derinliksiz gangster akışında. Yanı sıra bazı mafya babalarının resmi makamlardan destek alarak varlıklarını sürdürdükleri mesajını veren… İngiltere’yi baskı ve kıyım yapan konumuna düşüren, IRA yanlısı söylemini araya sıkıştıran… Ve arkadaşlık-çıkar ilişkilerinin adalete ağır bastığının saptamasını kabaca yapan ‘Kara Düzen’, 70’lerden günümüze uzanan Whitey’yi, duygusallıklarla yumuşatılmış kurgusal mafya babalığına bulaştırma hatasına düşmeden olanca sertliğiyle koyuyor önümüze. Olgunlaştıkça performansı güçlenen, kariyerine yeni renkler katmayı bilen, şimdilerde rol aldığı parfüm reklamıyla gündelik yaşamımıza konuk olmaya başlayan Johnny Depp de bu gerçek ve sert mafya öyküsünün cilası.
Hemen her karakterde esprili detaylar yansıtan ama burada buz gibi soğuk ve acımasız olup rolünün hakkını bir kez daha vererek kalıpları yıkan Johnny Depp’i bir de bu yüzüyle görün derim. Özellikle konuşmasından duruşuna, dış görünüşünden mimiklerine bir gıdım değişim yaratmadan rol yapmayı oyunculuk sananlara şiddetle tavsiye edilir!
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal