Eylül’de reformlarla yeni bir dönem başlayacağını, AB Büyükelçileri ile bir araya geldiği yemekte müjdeleyen Başbakan, Türkiye’yi beklentili yaz aylarına sokarken, kanallar da Eylül’deki yeni döneme hazırlanmak için mola veren dizilerden boşalan yerleri doldurmak gayretiyle taptaze yapımları ekrana çıkartmaya başladılar.
100 yıldır devam eden Ortadoğu krizine Başbakan’ın yarattığı Eylül umudu çare olur ya da olmaz… Uzun uzun haberlerle sürekli beyinlere işlenen bu siyası yansımalarda sonucu, ekranlardan vaat edilen reformlardan ziyade, 12 yılda büyürken neredeyse halkın yarısının sosyal yardım alır hale geldiği Türkiye’nin şartları ile petrol ve stratejik güç kaygısıyla Ortadoğu’da Suriye, Irak, İran çerçevesinde Bermuda Şeytan üçgeni yaratmak üzere yola çıkanların menfaatleri belirleyecektir. Reform vaatlerinden fazla umuda kapılmasak da, gelişmeleri bekleyip göreceğiz. Ne de olsa bir koyup üç almak için heveslenip üçünü değil birini dahi alamadığımız dönemlerin yaşanmışlıklarıyla talimliyiz ve her vaadin verimliliğine kolayca güvenmeyiz.
Buna karşılık, Eylül’deki yeni sezona yazlık yapımlarla uzanan ve analizi çok daha rahat yapılabilen dizi dünyasında, her şey ‘görünen köy’ kadar net olduğundan gözlemleyip yorum yapmak da daha kolay.
Kanal D’nin ‘Ulan İstanbul’uyla aynı gece çıkış alıp kıyasıya çekişmeye tutuşan Star TV’deki ‘Kaçak Gelinler’i bu gerçek doğrultusunda irdelediğimizde en kestirme tespit, sergilediği performansla daha ilk bölümden hem toplumda hem de kanalında memnuniyet yaratmış durumda olduğu yönünde! Yine de biz, ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ mantığıyla düşelim ‘Kaçak Gelinler’in peşine…
HER AÇIDAN DİRİ BİR YAPIM
Dünya Kupası’nın, umulmayan yenilgilerle şikeyi akıllara getiren, sürpriz maçlarının seyirciyi TRT ekranlarına çekmesine aldırmadan tüm kişilerde liderlik koltuğuna kurulan ‘Kaçak Gelinler’, su gibi berrak giden kurgusundan, dış mekân çekimlerin bolluğuna… Ortalıkta koşuşturan gelinlerin enerjikliğinden, sıkça karşımıza çıkmaktan bezginlik yaratmayan genç oyuncu yüzlerine… Her açıdan dipdiri bir yapım!
Bu dirilikte en doyurucu olansa, üç gelinin de kendilerini canlandıran isimlerle sağladığı uyumlu ve renkli tablo…
Televizyona çıkmanın kimi zaman faydadan çok zarar getirebileceği; paylaşım sitelerinin şöhretin olduğu kadar ailevi olumsuzlukların da kapısını aralayabileceği gibi gerçekleri vurgulayan ‘Kaçak Gelinler’de işaretleri izleyip hayalinde âşık olduğu Akif Tatlıcı karakterine koşturan Almila’nın saftirik sevimliliği, Açelya Topaloğlu’nun hülyalı ve masum yüzü sayesinde daha bir inandırıcı hale gelmiş.
Paranın her kapıyı açacağını havaalanından itibaren sıkça hissettirip selfi modasını çok güzel örnekleyen paylaşım ve takipçi düşkünü Şebnem’in fettanlığını yansıtmak için Selin Şekerci’nin, tencere-kapak misali, havalı duruşundan ve kocaman parlak gözlerinden daha uygunu olabilir miydi?
Gelinlerini isabetli seçen dizide Kasap’tan kaçıp oyuncu Ege’nin uğruna İstanbul’a gelen ve aldığı teklifle dört ayak üstüne düşen Kâinat’ın ‘Ne umdum ne buldum’ tarzındaki aşk ve hayal kırıklıklarını izleyiciye aktarmaksa, Deniz Baysal’a kalmış. Hem ‘Kayıp Şehir’den, hem de ‘Aşk Ekmek Hayaller’den deneyimli olan oyuncu, kendisine biçilen rol çerçevesinde elinden geleni fazla zorlanmadan yapmakta.
Kısacası; sezon boyunca zamanı neredeyse durduran, hemen her bölümü birbirine benzeyen replikler ve sahnelerle doldurarak ağır aksak ilerlemeye çalışan ruh sömürücü yapımlardan öylesine bezmiştik ki, yaz sıcağının kendini hissettirmeye başladığı şu günlerde üç beyaz peri gibi devreye giren ‘Kaçak Gelinler’in akıcı temposu, çölde vaha bulmuşa çevirdi bizi. Suyu kurumadığı müddetçe değmeyin keyfimize…
KAÇAK GELİNLER’DE DUVARA TOSLAYANLAR…
Ah şu erkekler yok muuu? Her olumsuzluğun, her musibetin arkasında mutlaka onların bir katkısı bulunuyor. Kadınları anlamayıp gelinleri kaçırdıkları yetmiyor, erkek dünyalarında kendilerini de hakkıyla ifade etmeyi beceremiyorlar.
Üç kaçak gelinimizi, bilet çekişmesiyle buluşturup İstanbul’un keşmekeşine daldırarak duvara toslatan erkek karakterler de, kadın dünyasına zoom’lanan ‘Kaçak Gelinler’in duvara toslayan yönünü oluşturmakta işte!
Doğacağını sandığı çocuğun varlığından çekinip sevdiğinden değil de ailesine ve çevreye rezil olma korkusundan evliliğe razı olan… Gerçeği öğrenince de tabanları yağlayarak kaçan ve Tarık Özenbaş tarafından canlandırılan Arda, bu duvara toslamada başı çekmekte… Çünkü bu karakterde doğallık sağlanamamış. Onun yaşam standartlarına bakıp da, böyle birinin tek bir sözle hamileliğe inanacak kadar saf olduğuna ve çevreden çekinerek nikâha yanaşacağına ihtimal vermek çok zor. Her ne kadar tüm dizilerde zengin erkekler safı oynasa da…
Cihan Yenici’nin canlandırdığı Ege’nin de ikna yönü epeyce zayıf kalmış! Ege, birlikte yaşadığı kadından anlaşıldığı kadarıyla, jigololukla oyunculuğu bir arada yürüten jönlerden… Günümüzde bolca rastlanılan bu erkeklerin havasından geçilmemekte. Dolayısıyla ona baktığımızda tam anlamıyla kadınları menfaati için kullanan, çıkarcı bir erkeğin duruşunu görmemiz lazım. Ancak ilk bölüm itibariyle Ege’nin tutukluğu ve pasifliğinden dolayı, böyle bir tipin hakkının yeterince verildiğini söylemek imkânsız.
Fırat Albayram’ın Özgür’ü ve Furkan Andıç’ın Selim’i de aynı şekilde, erkekler kanadındaki araya sıkıştırılmışlık halini hissettirmekte.
Anlayacağınız ağırlığın gelinlere verilip erkek karakterlerin başlangıçta fazlaca kestirmeden işlenmesi, bu noktada bir tatminsizlik oluşturmuş. Umalım da ilerleyen bölümlerde erkek tiplerinin derinliğine daha fazla inilsin. Aksi takdirde beyaz atlı prenslerin gerçek yüzlerinin hiç de sanıldığı gibi olmadığını anlatmayı hedefleyen ‘Kaçak Gelinler’in bu amacı eksik kalır.
ŞENAY GÜRLER’İN TEYZELİĞİ İŞ YAPAR
Sorumsuzca yok edilen diziler kervanından olan ‘Vicdan’la kendini gösteren Fırat Altunmeşe’nin oyunculuğundaki Can’ın şimdilik en elle tutulur erkek karakter olarak karşımıza çıktığı ‘Kaçak Gelinler’deki bir diğer eksiklik ise teyzelerin teyzesi Seniha rolündeki Şenay Gürler’in usta oyunculuğundan yeterince faydalanılmamış olması! ‘Ceee…’ deyip gitti.
Müşterinin neye ihtiyacı olacağını kendince tayin eden Ege Aydan (Müfit) gibi dizinin usta oyuncu boşluğunu dolduran ‘kırmızılı kadın’ Şenay Gürler’in ‘Acemi Cadı’daki bitirim teyzelik vasıfları ve şen şakrak tavırlarıyla diziye kattığı komedi tadı ve enerji malum…
Dolayısıyla farklı kişiliklerdeki tatlı-acemi cadılar olarak nitelendirilebilecek uçuk kaçık kızlara destek olup evinin kapısını açan Seniha Teyze de, ‘Kaçak Gelinler’in ilerleyen bölümlerinde daha yoğun kullanılabilir. Hatta cafe’nin enteresan kişilikli sahibi Müfit’in de karakter yapısı daha güçlendirilip, Seniha ile bir yetişkin ilişkisi başlatılabilir. Böylece gençlerin aşk hallerini ve şöhret durumlarını irdeleyen diziye, yeni atraksiyonların kapısı da açılmış olur.
Zira birinci bölüm başarısıyla ve sosyal medyada yarattığı büyük ilgiyle, yazdan kışa sarkabileceğinin sinyalini veren ‘Kaçak Gelinler’, kendini bozmayıp uzun ömürlü olduğu takdirde yan konu yelpazesini de daha çok geliştirmek ihtiyacı hissedecektir.
Erkek karakterlerin yapılandırılması ve inandırıcı kılınması tamamlandıktan, Şenay Gürler ile Ege Aydan’ın performanslarından azami derecede faydalanıldıktan sonra kim tutar ‘Kaçak Gelinler’i diyeceğim… Ama İstanbul ve dahi ekran maceralarına hızlı başlayan ‘Kaçak Gelinler’i tutan tuttu çoktan! Ben de tuttum.
Önemli olan, ‘Tutulduk’ deyip işi savsaklamadan yola devam edip, tutanlara tuttuğunu bıraktırmamak.
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal