‘Kalbim Yangın Yeri’ ama fark eden nerede?
Aşkların, hüzünlerin, hayal kırıklıklarının ezcümle bütün hislerin timsali haline gelen kalbin kan pompalamaya yarayan kas yığını olmasının dışında duygulara dair ne gibi bir fonksiyon yürüttüğü, niçin sevdalarla bütünleştirildiği konusu hep aklımı kurcalamıştır. Kim bilir belki hayati öneminden dolayı, belki de durumlara göre değişen atımlarından kaynaklı. Gerekçesi ne olursa olsun ileti sistemi olan kalbimizin bütün hislerin timsali halinde sunulması vazgeçilmez bir alışkanlık. Büyük vaatlerin çağrışımını yapan bu alışkanlığın sıkça kullanıldığı alanlardan biri de kurgu isimleri. İnsanlara ihtiraslı, intikamcı öyküler sunulacağına dair ön mesaj verilmek istendiğinde ilk akla gelen kelime ‘kalp’!
Nitekim bu sihirli sözcük, FOX’un yeni dizisi sayesinde bir kez daha çıktı karşımıza. Lakin iki lafın başı sarf edilir hale gelerek eski çekiciliğini yitirmeye başlayan bu sözcüğün tılsımından gani gani faydalanmak da her babayiğidin harcı değil. Kalp üstünden öykü yaratırken hedef kitlenizin ilgi duyduğu kriterleri öne çıkartıp kalpleri titretmeyi bileceksiniz. Sigaramın Dumanına Sarsam parçasının satırlarını hatırlatan ismiyle, ‘Kalbim Yangın Yeri’ bunu başarabildi mi peki?
Reytinglere olan güvensizliğimi bir kez daha haklı çıkartırcasına gelen sonuçlara baktığımızda olumlu bir cevap vermek imkânsız. Buna karşılık benim, tekrar tekrar oynayan filmlerin, dandik işlerin bile yenilerden çok üstte yer aldığı reytingleri kalite açısından önemsemediğim de bir gerçek. Dolayısıyla ‘Kalbim Yangın Yeri ama fark eden nerede’ dedirtircesine totalde 19’uncu, AB’de 40’ıncı olup şok yaşatan diziyi reytinglerden bağımsız kılarak, karakterleri ve öyküsü üstünden değerlendirmede fayda görüyorum.
‘KALBİM YANGIN YERİ’, ACI AŞKI HATIRLATTI
Tehlikeli bir araba takibi ve Volkan-Leyla tartışmasının yol üstü zorbalığıyla açılışını yapan ‘Kalbim Yangın Yeri’ için ilk sözüm, aldığı düşük reytingleri tıpkı aynı gece ekrana gelen ‘Oyunbozan’ gibi hak etmediği yönünde! Yani kendinden öncekileri geçebilecek potansiyele sahip bir iş olmasına karşın hayret verici biçimde geride kalmış durumda… Ki bu da üzücü bir sonuç. Bununla birlikte, genel hatlarıyla bana ‘Acı Aşk’ı hatırlatan yapımın olumsuzluklarının bulunduğunu da inkâr edemeyiz. İlk bölümden öne çıkan ayrıntıları özetlersek…
‘Kalbim Yangın Yeri’, geçmişteki aşkın ve entrikalarla örülü hayatların gizemi üstüne bir öykü izleyeceğimizi ilk andan itibaren hissettirmek için elinden geleni yaptığı izlenimini doğurarak adım attı ekrana. Ne var ki aslında olumlu değerlendirilmesi gereken bu özellik, dizinin ilk handikabı oldu. Çünkü yapımın kaygılı yüzünü çıkarttı ortaya. Yani aşk ve gizem fırtınası estirilip Kaan Yıldırım’ın atarlı halinden azami derecede faydalanarak ilgi çekmek istenirken gereksiz bir dramatiklik yaratılmış ve böylece dizinin, ekrana tutunma kaygısını ne denli yoğun yaşadığı gerçeği izleyiciye yansır hale gelmişti. Dolayısıyla bu açıdan dizinin başlangıcına baktığımızda, ters giden bir şeylerin varlığından rahatlıkla bahsedebiliriz.
Bunun dışında ilk etaptaki diğer olumsuzluklar, içeriğin tahmin edilebilir özellikteki gidişatı ve karakterlerin çok düz, bildik yaratılmış olması! Şöyle ki; Leyla’dan Volkan’a, Sevda’dan Mehmet’e cümlesi, üstünde fikir jimnastiği yapma gereği hissettirmeyecek kadar net ve klişe tipler. Hiçbir büyülü yanları yok. Karakterlerin gizemi gibi duran konular da, benzer dizilerle kıyaslandığında, gayet kolay tahmin edilebilen şeyler. Konu üstünde düşünmeye bile gerek yok. Senaryonun kendisi, gizem diye sunulan detayları açık ediyor zaten.
Mesela Hande Soral’ın dik tutmaya çalıştığı Leyla’nın Volkan’dan hamile kalıp Kanada’ya kaçtığını, ondan bir oğlu olduğunu tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Sürekli oradan oraya koşturup gamlı baykuş gibi duran… Mehmet’le buluşmuşken gereksiz yere dışarı çıkıp Volkan’la tartışmaya tutuşan, aşırı tedirgin halleriyle dikkatleri çeken Leyla’nın kendilerine evinin kapısını açan arkadaşıyla yaptığı konuşmadan bunu anlamak mümkün.
Bunun gibi, güçlü aşktan ziyade Leyla’nın gölgesine dönüşme triplerindeki Volkan’ın evliliği niye kabullendiği konusunda soru işaretleri yaratılmaya çalışılsa bile, babasının iş durumunu kurtarmak için Sevda’yla evlenmek zorunda kaldığını da gördük. Dahası baş kötü Şahin Bey’in gençliğinde Belkıs Hanım’ı ve şirketini elde etmek istediğini de ilk bölüm finalinde öğrendik. Bence Belkıs ile yoldaşı Gülistan’ın kocalarının ölümlerine sebep olan da Şahin Bey’dir.
Kenan deseniz, yıllarca ablasının baskısı altında kalıp bunalmış, onun çaresizliğini fırsat bilerek ipleri eline almanın keyfini yaşayan biri. Karısının ölümünden sonra Yeşim’le evlenmiş, onun güdümüne girmiş. Şirketini zordan kurtarmak için de kızını Volkan’la evlendirme derdine düşmüş. Yani kötü değil ama kötülüğe alet olmaya müsait bir karakter. Üvey kızıyla-aileyle ilgileniyor pozlarında ortalıkta gezinirken, içindeki şeytani kişiliği maskelemeye çalışan Yeşim’in Şahin Bey’in sevgilisi veya işbirlikçisi olma ihtimali de kuvvetle muhtemel diyelim.
Kör olanın görebileceği bir ilgisizlik sergileyen, düğünde bile yüzü gülmeyen Volkan’dan huzur gelmesini bekleyecek kadar saftirik olan kırmızı kafa Sevda’ya gelince… Ece Çeşmioğlu, göz yoran saç renginin abartısı kadar ruh tüketen yersiz sahnelerle çıkartıldı karşımıza. Ablasıyla muhabbetindeki yapaylık ve gelinlikle ortalıkta gezinip ilacı zorla üstüne dökme olayındaki sahtelik bir yana, dönüşüm yaşaması kaçınılmaz olan bu karaktere ısınıp inanmak çok zor. Sözde annesizliğin özlemiyle içindeki çocuğu hep diri tutuyor ve kanatsız melek havaları sergiliyor ama… Şımarıklık ve masumluk ayağına, acıların kızı duruşlu Leyla’yı kullandığı aşikâr. Dakikalar boyu aynı gıygıy müzikle şıkıdım şıkıdım oynayıp arada bir de Volkan’ın migreni mi tuttu diye meraklanarak iyiden iyiye komikleşen ve ilerleyen bölümlerde Volkan’ı kaçırmamak için ‘öhö öhö’ hastalığıyla duyguları sömürmeye girişeceği kesin olan Sevda’yı bir yana bırakıp Oğuz Peçe’ye çok yakışan Mehmet’e geldiğimizde…
Dizilerin yeni modası olan aşçılık kanadını boş bırakmama görevini üstlenerek önlük kuşanan Mehmet, ayağının tozuyla Kanada’dan gelen Leyla’ya sanki aralarında epeyidir süre giden sıcak bir ilişki varmış gibi damdan düşercesine yüzük sunacak kadar cevval biri. Büyük ihtimalle Volkan’ın musallat olmasını engellemek için Leyla da onun teklifini kabul edecek. Bu meyanda Leyla’dan ayrı kalamayan ve sevgilisini öğrenme konusunda aşırı meraklı Sevda’nın hep birlikte aynı evde oturma isteğiyle de karşılaşırsak hiç şaşmayalım. Tabii Leyla’nın kendisine kazık atan Volkan’dan soğuyup, kurtarıcı damatlığın yanı sıra çocuğun babası gibi görünmeyi kabullenecek potansiyele sahip Mehmet’e kanının kaynaması da olası. Al sana yeni bir ‘Acı Aşk’ vakası daha! Hayırlı olsun diyeceğiz de… Daha ilk bölümden bunca açık edilmişlik ve benzeşme karşısında merak uyandırıcı bir sürükleyicilik kaldı mı ki ortada?
‘KALBİM YANGIN YERİ’NİN ÖNE ÇIKANLARI
İlk bölüm tablosunu değerlendirmenin ardından gelelim ‘Kalbim Yangın Yeri’nin öne çıkanlarına… Yangından mal kaçırırcasına ekrana çıkarak varlığından yeterince haberdar edemeyen ve izleyici kalbini yangın yerine çevirmeyi başaramayan dizide iki karakterin yeri apayrı. Bunlar Kenan ve Şahin! Şimdi niye Leyla ve Volkan değil de, Kenan ve Şahin dediğimi merak edenler olabilir. Hemen açıklayalım. Kenan ve Şahin öne çıkıyorlar çünkü her ne kadar içeriğin temeli, kalpteki yangını yaratan aşk üstüne kurulu olsa da bu iki karakter dizinin konu lokomotifi durumunda. Olayların kökü, gelişimi onların kişiliklerine ve yaptıklarına dayanıyor.
Yosi Mizrahi’nin oyunculuğuyla karşımıza gelen Kenan kendine has bir duruşa sahip. Baba sevecenliğiyle, ailesel itilmişliğin hıncını ve fırsatçılığını bir arada sunuyor bize. Mesela Leyla ile yaptığı baba-kız konuşması veya düğündeki dans sahnesi… Mizrahi tarafından başarıyla canlandırılan Kenan, bu sahnelerde alabildiğine doğal bir yumuşaklık yansıttı. Buna karşılık ablasının odasında sergilediği tavırlarla da bir o kadar ürkütücü yüzü olduğunu çıkarttı ortaya.
Turgay Kantürk’ün Şahin’i de aynı kıvamda… İntikam için acele edilmemesi gerektiğinin bilinciyle hareket eden Şahin, konuyu yönlendiren baş kötü olarak gayet ölçülü bir karakter sundu bize. Öte yandan oğluyla arasındaki husumet de akıllarda soru işareti yaratmadı değil… Acaba diyorum, yine bir dizi klişesi olarak, burada da Volkan’ın babasının başkası çıkma ihtimali mevcut olabilir mi? Çünkü göründüğü kadarıyla Zümrüt Hanım evliliğinden pek muzdarip. Neyse bunu da bölümler ilerledikçe göreceğiz elbet.
Gelelim zurnanın zırt dediği yere…
‘KALBİM YANGIN YERİ’ BU GİDİŞE ÇOK DAYANIR MI?
FOX’un, Avşar Film imzalı işlerle yıldızı barışıktır. Nitekim Yer Gök Aşk, Lale Devri ve Karagül uzun soluklu diziler olarak kanalın yüzünü güldüren Avşar Film yapımlarından. Gerçi güzel bir iş olarak başlamakla birlikte yeterli ilgiyi göremeyen ‘Not Defteri’ de var hesapta ya… Yine de FOX-Avşar Film ilişkisinde ibre, başarıdan yana! Peki, Eylem Koza’nın yönetmen koltuğunda oturduğu; senaryosu Berfu Ergenekon, Elif Asılkefeli ve Banu Tekcam’a ait olan ‘Kalbim Yangın Yeri’ bu ilişkide nasıl bir sıfatla anılacak? Yüz güldüren mi, yoksa boşa çaba mı?
Şayet bu kadar acele davranılmayıp sezon sonu beklenseydi veya ‘Karagül’ün finaliyle boşalacak yere getirilseydi cevabımız, FOX-Avşar Film çalışmasından bir kez daha verimli sonuç alınacağı yönünde olurdu. Ancak şu aşamada bu sorunun cevabı elbette ki, dizinin dayanma gücüne ve izleyicinin dikkatini çekebilme kabiliyetine bağlı!
Mevcut günde ‘Survivor’dan arta kalan izleyicinin ‘Tatlı İntikam’ın ve ‘Hanım Köylü’nün saflıkla karışık hinlik sergileyen aşk komedilerinden veya Akıncı gibi garip karakterler yaratarak izleyicinin düşünmeden gülme potansiyelini kucaklayan ‘Kertenkele’nin çiğne çiğne bitmez içeriğinden haz ettiğini düşünürsek… Soğuk ve ağır bir başlangıçla yüzünü gösteren, düşük tempolu ‘Kalbim Yangın Yeri’nin de Show TV’deki ‘Oyunbozan’ gibi ötelenmesi kaçınılmaz. Bu engelleri aşıp ön plana çıkabilmenin yolu yok mu peki? Baştan moral çöküntüsü yaşamayıp ‘Zararın neresinden dönülse kârdır’ diyenler için var tabii.
-Aynı gün ısrarcılığıyla birkaç bölüm dişler sıkılıp sezon sonu beklenebilir mesela. Ama bunun başarı için etkili çare olması biraz zor. Çünkü ‘Tatlı İntikam’la ‘Hanım Köylü’nün hemen sezon tatiline gireceğini pek sanmıyorum.
-Gün değişimi yapılmaksızın başvurulacak bir diğer çare, sürekli tekrarlarla-karakterlere yönelik sansasyonel haberlerle dikkat çekicilik kampanyası başlatılması… Lakin bunun da, baştan olayı kaçıran izleyici üstünde etkili olamadığı örnek pek çok!
-Cumartesi ısrarcılığından vazgeçilip doğrudan gün değişim yapılarak dizinin Salı’ya aktarılması da bir çare. O günün Eşkıya’sı ve Hayat Şarkısı nasılsa sezon finaline gidecekler. Böylece izleyici, doğrudan ‘Kalbim Yangın Yeri’ demekle baş başa kalır ve yaza avantajlı girilir.
-Tüm bunların ötesindeyse, işi gelişine bırakmak da var hesapta. Ama FOX’un da diğer kanallar gibi reytingler belini doğrultamadığı takdirde dizileri postaladığını düşünürsek, dizinin bu gidişe çok dayanamayacağı ve kanalın ‘Kalbim Yangın Yeri’ demeye heveslenenlerin hevesini kısa sürede kursağında bırakma ihtimali kuvvetle muhtemel.
Sonuçta; Kalpten yola çıkıp bir yerler varma isteği güzel. Fakat rahat rahat ‘Kalbim Yangın Yeri’ diye ortalıkta boy göstermek çok çözümlü, tek sonuçlu karmaşık bir problem gibi… Önemli olan emekleri ziyan etmeden doğru çözüme en kestirme yoldan ulaşabilmek! ‘Kalbim Yangın Yeri’ diyenlerin sonu hayrolsun diyerek koyalım noktayı.
Anibal GÜLEROĞLU