‘Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir’ demiş ya Ziya Paşa… Bizdeki ‘Ben yaptım oldu’ arsızlığı öylesine revaçta ki, kötek bile çoğu halde etkisiz kalmakta.
Ekranlarımızdaki tekrar tekrar boşa kürek çekmeler de bu arsızlığın eseri sonuçta. Bu abartılı özgüven iflah olmaz bir alışkanlığa dönüştüğünden sürekli yeni bir örnek çıkmakta. ‘Dostlar Mahallesi’ de bunlardan biri… Sonuç, en kestirmeden yorumla, hüsran!
Önceki yazımda, FOX’un eskiden gelen yenileri iş görür mü diyerek ele aldığım, bitpazarına nur yağdırma çabasına değinmiş; yeni olmayan yenilerin başarı yolunda tökezlemelerine sebep olabilecek halleri vurgulamıştım malumunuz.
Kimileri bu yorumları önyargı olarak değerlendirme hatasına düşse de bu yazının hedefi, riskleri görüp bertaraf etme mantığından öte bir şey değildi. Gel gör ki eskinin geçmişteki sağlamlığından nasiplenmek istenince, gerçekler pek dikkate alınmıyor çoğu yerde…
Özellikle eskiyi tersyüz edip, ilgi gören işlerden derlemeler yaratma sevdasının hayli yoğun olduğu kurgu âleminde! Tabii karşılaşılan hayal kırıklığı da aynı oranda çok oluyor bu süreçte.
Nitekim Erler Film imzasıyla görücüye çıkan ‘Dostlar Mahallesi’ sadece ekranların eskiye merakından hüsran yaratmakla kalmadı, Kanal D’nin de yeni hayal kırıklığı oldu.
Bu bedavacılıktan kaynaklı hayal kırıklığı üstüne çok şey söylemek de mümkün, ‘En başından belliydi’ diyerek hiç yorum getirmemek de! Bizim tercihimiz, tekrar tekrar yapılan yanlışları mimlemenin gerekliliğinden yana olduğundan gelelim ‘Dostlar Mahallesi’nin bedavacılığına…
DOSTLAR MAHALLESİ’NDE UCUZ DİZİCİLİK…
Dizicilerimizin senaryo zorluğu çektikçe medet umdukları konuların başında taksi duraklı mahalle işleri gelmekte… Bir mahalle, bir durak, bir karakol çerçevesinde gelişen şamataya şiveli karakterler ya da Roman renkliliği katıldı mı gerisini koyuver gitsin.
Saldım ekrana, izleyicim kayıra… Hiç kafa yormayı gerektirmeyen, içerik ve sahne kurma yaratıcılığından kesinlikle nasiplenmeyen böylesi yapımlar o denli bedavacı tabloya sahip oluyorlar ki, onlar için ‘sudan ucuz dizicilik’ desek yeridir hani. Zira birbirinin peşi sıra üretilen bu tür dizilerde öykü-karakter detayı hep aynı olduğundan kopyala-yapıştır tarzı bedavaya gelmekte adeta…
Dahası, sudan ucuz dizicilikteki zahmetsizliği nimet bilenlerin matruşka benzeri birbirinin içinden çıkardıkları işlere kanalların itibar etmesi sayesinde böylesi yapımların yerli ve milli dizi mantığı haline getirildiğini de söyleyebiliriz.
Nasıl ki Erler Film imzalı Çiçek Taksi, Cennet Mahallesi, Akasya Durağı gibi dizilerin uzunca süre ekranda tutulması ve tekrarlarıyla dahi ilgi görmüş olması bu söylemimizi doğrulayan örnekler! Tabii bu arada, Roman vatandaşlar başta olmak üzere, tepkilere sebep olan ve Show’un reyting düşüklüğüyle hemencecik finale yolladığı ‘Roman Havası’ fiyaskosunu da unutmamak lazım.
Ancak arada çıkan fiyaskoların ve basitliğe yönelik eleştirilerin sudan ucuz dizicilik mantığını durdurmaya yetmeyeceği aşikâr. Mahalle-aile dizisi türünde, senaryo kofluğunu oyuncular sayesinde bertaraf edip izleyiciden ilgi görmeyi başaranlar çoğunlukta olduğundan kopyala-yapıştır işler durup durup tekrarlanmakta zaten. Geçmişin mirasına konarak bedavacılık sergileyen ve ‘İsimsizler’in yerine gelen ‘Dostlar Mahallesi’ de bu hazırlopçu yaklaşımın yeni ürünü konumunda. Dolayısıyla ilk bölüm itibariyle bir bakalım dedik buradaki sudan ucuz dizicilik tablosuna…
AKASYA DURAĞI’NDAN BOZMA ‘DOSTLAR MAHALLESİ’
Alişan ile Çağla Şikel’i bir kez daha buluşturan ‘Dostlar Mahallesi’, görüldüğü üzere, bildiğin ‘Akasya Durağı’! Birileri ekranlarda ‘Akasya Durağı’ eksikliği çekildiği kanısına mı varmış da tıpkısının aynısını yeniden yaratmış, anlayamadım doğrusu. Sebep her neyse neticede adı farklı, içeriği ve karakter yapısı aynı olan bir cevher sürülmüş dizi piyasasına. ‘Hani biraz değişseydiniz.
Yani izleyici bu kadar da hafife alınıp aynı işlerle sürekli keklenir mi? Ayıp değil mi’ diyeceğiz ama… ‘Nasıl aynı olmasın ki’ gerçeği düşüyor aklımıza. Zira ‘Akasya Durağı’nın senaristi Resul Ertaş’ın kaleminden çıkan dizinin yapımcısı da yine Erler Film. Dolayısıyla tıpkı FOX’un eskileri tersyüz eden yeni programları gibi Kanal D’nin, eskinin mirasını yemeye heveslenen, yeni dizisinde de yenilik aramak hayalcilikten ibaret kalmakta. Bu gerçek doğrultusunda ‘Dostlar Mahallesi’ni kadrajımıza alacak olursak…
İstanbul gibi büyük bir şehirde artık rastlanması pek mümkün olmayan ‘mahalle’ tablosu yaratma hevesini bildik söylemle başlatarak sözde nostaljik hava estirmeye soyunan ‘Dostlar Mahallesi’; top kesme meraklısı sakinleri, mahalle meydanındaki dünyanın en şeker(!) şoförlerinin çalıştığı taksi durağı, hayatın olumsuz yönlerini gören şirret karısının yarattığı şiddetten kaçan çalçene koca tartışması derken, klasik ev ortamlı Metin abinin aile halleriyle yaptı açılışını.
Devamını da kardeşler arasındaki kat paylaşımından kaynaklı açgözlülük çekişmesi ve taksi durağı-korsan taksi temaşasıyla getirdi. Yanı sıra Yeşilçam filmlerinden bu yana süregelen temaları da, komedi havasında yedirmeye niyetlendi. Tabii yerseniz.
Şimdi sözde yeni, özde eski olan dizinin bu süreçte kendince bir şeyler yapmaya çalıştığı muhakkak. Ancak buradaki ‘Akasya Durağı’ taklitçiliğinin yapmacıklıktan ve iticilikten ibaret bir eğretilik tablosu yarattığı da kesin. Zira ‘Akasya Durağı’ndaki karakterlerin oturaklılığını, samimiyetini ve diziyi, tüm saçmalıklarına rağmen izlenir kılan oyuncu performanslarını ‘Dostlar Mahallesi’ndeki muadillerinde bulmanın imkânı yok!
Çetin’den kıyaslamaya başlarsak… Taksi durağının abartılı cart sarısının yanı sıra mahalle atmosferindeki göz yoran parlak renkleriyle de iticileşen ve baştan itibaren hiçbir sahnesinde tat tuz olmayan dizinin ilk bölümünde ağırlık, İnan Ulaş Torun’un canlandırdığı Çetin’e verilmiş. İsim hatırlayamama esprisinin suyunu çıkartıp araç kullanırken arkaya dönüp eski sevgilisini öpmeye kalkarak kötü taksi şoförü örneği haline gelen Çetin, ‘Akasya Durağı’nın Sinan’ıyla aynı huylara sahip biri.
Hatta bırakın aynı huyu, çapkınlık macerası bile aynı. ‘Akasya Durağı’nın bir bölümünde taksiye binen Cavidan, Sinan’ın ilk aşkı çıkmıştı ve Sinan evli olduğunu saklayarak çapkınlığa niyetlenmişti. ‘Dostlar Mahallesi’nde de taksi müşterisi Didem ilk aşk olarak çapkınlık malzemesi yarattı Çetin’e. Bununla birlikte senaryo-karakter denkliğinin had safhada olduğu sözde yeni dizide, Çetin’in performansının Sinan’la eşdeğer olmadığını da söyleyelim hemen. Fırıldaklık, çapkınlık huylarını ‘aynen maynen’ yerine getiriyor ama hal ve tavırlar, ‘tırın tırın’ Sinan’a özenmenin dezavantajını taşıdığından Çetin’in üstünde ödünç karakter gibi duruyor. Dolayısıyla abartı, doğallığı bastırıp yağ gibi üste çıkıyor. Bedava yaratıcılık bu olsa gerek!
Ayrıca kendisine benzeyen oğlu ve aile yapısıyla da Sinan’ın ev ortamına öykünen Çetin’in karısı Seher’in de eleştirilecek çok yönü var. İşi Çağla Şıkel’e teslim eden ve bu karakteri de tıpkı Sinan’ın karısı Gülbin gibi kuaför yapıp benzeşmenin ölçüsünü iyice kaçıran dizide, Gülbin’den devşirilen Seher’in Sultan’laşmasını izlemenin hiç keyifli olmadığını belirtelim. Yani kocasının pervasızlıklarından ve yalanlarından bunalan Gülbin de edepsizleşiyordu ama böylesi yapmacıklıkta yellozlaşmıyordu ki kardeşim. Bir havası vardı karakterin.
Alişan’ın, ‘Cennet Mahallesi’ndeki tarzını yeniden yaşatan Metin deseniz… ‘Dostlar Mahallesi’nde fark yaratma hevesindeki senaryo tarafından Çetin’in akıllı-idareli abisi konumuna sokulmuş ama basbayağı ‘Akasya Durağı’nın Osman Aga’sıyla aynı pozisyonda. Lakin ne korumacı babalık yakışmış Alişan’a ne de kollayıcı ağabeylik. Dolayısıyla Metin, Sinan’la her daim takışsa da, abi-kardeş gibi geçinen Osman Aga’nın koltuğunu kesinlikle dolduramamış. Eh bunu da normal karşılamak lazım. Nihayetinde Osman Aga, Cezmi Baskın gibi bir tiyatro ustası tarafından canlandırılıyordu, Metin ise Alişan’ın yorumunda!
‘Akasya Durağı’nın aksine çiftlerin hiç iyi denkleştirilmediği dizide Hande Katipoğlu, Metin’in karısı Füsun ile Safiye’nin yerini almanın ötesine geçmiş olsa dahi buradaki problem de, karakter yorumunun ‘Yahşi Cazibe’nin Simge’sine dönüşmesi! Metin-Füsun’u, Osman-Safiye ikilisi niyetine olaya dâhil eden senaryoda kızları Bilge’nin sürekli sevgili değiştiren Dilek kıvamında verilmeye çalışılmasında da boşa kürek sallandığı ortada. Yani Metin ve ailesinde durum, nafile çabadan ibaret.
Rahmetli Zeki Alasya’nın Nuri Baba ile renk kattığı taksi durağındaki koltuğuna gelince… Zeynep Eronat’ın canlandırdığı Neriman Anne’yle doldurmayı seçip kadın işgücünün her alanda var olabileceğini göstermek açısından olumlu bir değişim yapılmış. Fakat kendisine gözdağı verenlere pabuç bırakmayan Neriman Anne yaratmak adına ‘ulan, teres’ tarzı argo söylem geliştirilip güçlü kadın olgusu erkekleştirilmiş. Bu da değişimi anlamsız kılmış. Yazık.
‘Akasya Durağı’nda Ali Kemal’in karısı Narin olan Sinem Ergin’i, Kasap Zehra diyerek tekrar karşımıza getiren ‘Dostlar Mahallesi’nde, taksi durağının fitne bücür çaycısı Ali Kemal’in laf karıştırma görevini de Kürk Mantolu Madonna ile şarkıcı Madonna’yı ayıramayan çaycı Vakur üstlenmiş. Şayet dizi devam ederse eminim Vakur da Kasap Zehra ile baş göz edilir. Lakin Vakur’un diğer denkliklerden farkı olduğunu da işaret etmek isterim. Gerçek şu ki, Hakan Bulut rolünde pek sırıtmamış ve karakteri Ali Kemal’den soyutlayıp kendi yorumunu katmış.
Rusya’dan Olga’yı kaparak anasına gelin diye kabullendirmeye çalışan anasının kuzusu Selim cephesinde yeni bir Seyit vakası başlatırken, Ersin Korkut’un hep aynı tarz canlandırmayla bıkkınlık yarattığı gerçeğini de ortaya koyan dizide oğluna köyden gelin getirtme hevesindeki Fato Aney’in yeni versiyonu Behiye Ana. Oyunculuğa sözümüz yok ama eskinin yerine konmaya kalkınca maalesef tüm yetenekler havada kalmakta.
SONUÇTA; Öykü açısından hiçbir yenilik sunamayan… Komedide, zorlamayla tat kaçıran… Her yere AVM yapılmasını eleştirip arsa toplayıcılara sözde taş vuran… Korsan taksiciliği eleştirir görünürken parlatma havasına dalan… Bilge ile ‘Erkek arkadaşın tek hedefi yatağa atmaktır’ mesajını vermeye soyunan… Ve kendinden öncekiler gibi izleyici zekâsını yok sayan ‘Dostlar Mahallesi’, sudan ucuz dizicilik zihniyetiyle yaratılmış, ‘Akasya Durağı’ndan bozma bir iş. Bu işin ekran soluğu nereye kadar yeter bilemeyiz ama gerçek şu ki, kanala maliyeti sudan ucuz olan kolaycılıkların hesabı kolay kesilmiyor. Hele de yapımcının sektörde köklü bir yeri varsa… Bunların tüm basitliklerine rağmen sezonlar boyu sürmeleri gayet doğallaşıyor.
Öte yandan ‘Papaz her zaman pilav yemez’ sözündeki gibi… Aynı senaryoların sürekli ‘yeni’ tabaklarda sunulmasından bıkan izleyicinin artık her önüne konulanı yemediğini de görmek lazım. Total’de 3.23 reytingle 13’üncü sıradan yola çıkıp AB’de 2.26 ile 19’uncu olunması bunun ispatı. Bununla birlikte ‘Kızlarım İçin’in, 21’incilikten başlayıp altıncılığa yükselme başarısı gösterdiğini düşünürsek ‘Dostlar Mahallesi’nin de, ‘‘Aman biz bu yeni versiyonu nasıl fark edememişiz’’ diyen Akasyacı şamata sevenler tarafından ihya edilmesi ihtimal dâhilinde. Artık kısmet… Yapım basitliğinin algı düşüklüğüyle ortak paydada buluşmasından ve günlük hayatın yükünü ekrandaki şamatayla atma isteğinden gelişerek, Kanal D’nin yeni hayal kırıklığına dönüşen ‘Dostlar Mahallesi’nde sonuç nereye varacak… Bekleyip göreceğiz.
Anibal GÜLEROĞLU