ATV’nin ‘kara’dan ‘ak’lık çıkartma çabası…
Eskiler ‘Ak akçe kara gün içindir’ dermiş ya… Şimdilerde bu sözün pek değeri yok. Zira değer dönüşümleri, cümle ‘kara’lıklardan ‘ak’ günler çıkartma modasını işaret etmekte. Dolayısıyla, parasından insanına ‘kara’ olup da türlü kurgularla aklananlar günümüzün yükselen değerleri. Tabii ‘Kara Murat’ı yeniden canlandırmaya kadar varan bu yükseliş durumu sadece bize mahsus bir tutku değil.
Beren Saatl’li Benim Dünyam’ın uyarlandığı ‘Black’… Christopher Nolan’ın yönettiği bir süper kahraman filmi olan ‘The Dark Knight Rises’… Aksiyon sevenlere hitap eden ‘Black Mask’ ve daha bir dolu sinemasal ‘kara’lık örneğini saymak mümkün.
Hal böyleyken her konuda olduğu gibi dizilerimize de buradan pay düşüyor kuşkusuz. Kanal D’nin de ‘Kara Kutu’ ile katkıda bulunmaya hazırlandığı ekranlarda bir ‘kara’ merakıdır gidiyor. ATV, bu meraka tavan yaptıranlardan… Karadayı, Kara Para Aşk derken şimdi de ‘Kara Ekmek’ dizisi ATV’nin ‘‘kara’dan ak çıkartma’’ çabasının ürünü olarak karşımızda.
BLACK BREAD FİLMİNDEN ‘KARA EKMEK’ DİZİSİNE
‘Kara Ekmek’ ismi aslında hiç yabancı değil… Edebiyata ve sinemaya ilgi duyanlar, ‘Pa Negre’ romanını ve ondan uyarlanan 2010 yapımı ‘Black Bread’ filmini hatırlayacaktır.
Goya Ödülü de dâhil olmak üzere dokuz ödüle sahip olan bu İspanya yapımı, 11 yaşındaki bir çocuğun zor şartlar altında yaşarken günün birinde iki kişinin ölümüne tanıklık etmesiyle gelişen ve babaya yöneltilen suçlamayı çürütmek için gerçek katili bulma çabasına dönüşen güzel bir hikâyeye sahipti. Çocuğun bu süreçte tüm değerleri bir yana bırakmasını ve içindeki kötücül benlikle yüzleşmesini de işleyen yapım hayli beğeni toplamıştı.
İşte ben de ‘Kara Ekmek’ dizisini duyduğumda bu roman uyarlamasını hatırlamış, ‘Acaba yeni dizi, bu başarılı işin yerlileştirilmiş hali olabilir mi’ diye düşünmüştüm.
Ancak Kertenkele dizisinin içeriğine Kara Faruk karakterini ekleyerek ‘‘kara’dan ak çıkartma’’ çabasına yanal cepheler açan ATV’nin, Limon Yapım imzalı yenisi ‘Kara Ekmek’ yayına girdikten sonra, isminin dışında öyle büyük bir benzeşme göstermediği de çıktı ortaya. Gerçi konusunun temeli, orijinal isimin sahibi filmdeki gibi yoksulluk üstüne kurulmuş ve ölüm tanıklığı üstünden gelişiyor ama… Bizim ‘Kara Ekmek’ çok daha farklı unsurlarla, tam da toplumumuzun ihtiyaç duyduğu yönde kendi yolunu çizmiş bir yapım niteliğinde.
ÖZLEM YILMAZ İŞİ GÖTÜRÜYOR
‘Beni sizden ayıran ne? Cam mı? Bir taşa bakar’ hırsıyla Teneke Çıkmazı’ndan kurtulmayı, ölümüne hedefleyerek şansını dizayn etmeyi beceren Asiye’nin; işçi sömürüsü, sigortasız çalıştırma, ücret ödememe gibi saptamalarla dolu başkaldırısıyla açılışını yapan ‘Kara Ekmek’ ilk etapta klasikleşmiş fakir-zengin muhabbeti şeklinde algılanıp ötelenmeye müsait görünse dahi mevcut örneklerden farklı bir tada sahip… Ona bu tadı veren ise Özlem Yılmaz’ın performansı!
İşçi-patron manzaralarının ardından, fakir evlerindeki üvey anneli aile geçimsizliğine tanıklık ettiren ‘Kara Ekmek’, tipik Türk erkeği modelleri üstünden asıl konusuna giriş yaparken basit ama etkili bir formül bulmuş. Dizinin öne çıkan bu özelliği, erkekler tarafından telef edilen kadınların dünyasını, Teneke Çıkmazı ve yalıların şımarık zenginliğinden örneklemelerle yansıtması… Tabii bu erkeklerin işini kolaylaştıran çanak tutucu kadın varlığını unutmadan.
Kendisine aşkla bağlanan kadını ortada bırakmak için ‘Altıma yatmasaydın’ söylem adiliğini sergileyen ve kızları aldatmayı marifet sayarak onların başını yakan erkeklerden öç alırcasına harbilikle çıkışını yapan Asiye karakteri de bu yaşamsal detayı alabildiğine vurgulamakta.
Yaşadığı gecekondu ortamının çaresizliğini, asilikle dengelemeye çalışan… Fakirlikten zenginliğe geçiş için önüne çıkan fırsatı şantajcılığa dönüştürürken de, kurnazlıkla hınzırlığını tam kıvamında buluşturan Asiye, tek kelimeyle ‘harika’… Masumiyeti anlamsızca abartan, kısık sesle konuşmayı marifet sayan cici kızların yapaylığına inat, alabildiğine gerçek ve doğal bir tip! Asiye için, anne destekli dümenle zenginliğe kapağı atmaya çalışan ‘O Hayat Benim’deki Efsun’un farklı bir versiyonu gibi de diyebiliriz… Ama neyse ki Asiye’nin canhıraş konuşmaları yok. Hem olmasın da… Ekrana bir Efsun yeter zira.
‘Kaçak’ ve ardından ‘Emanet’te karşımıza çıkan Özlem Yılmaz’ın başarıyla çizilmiş, içi dolu Asiye karakterine katkısına gelince… Onunla bütünleştiği noktada başlıyor. Önceki rollerinden bambaşka bir kimliğe bürünerek en doğal haliyle sergilediği Asiye’nin afacan tarzı, izleyicinin bu karaktere çabucak ısınmasını, yaptıklarını benimsemesini sağlayacak türden.
Kadrodaki diğer isimlerin hakkını yemeden diyeceğim o ki, bu tarz dizilerin mevcudundaki cümle karakteri bünyesinde barındıran ‘Kara Ekmek’te şu an için işi götüren Özlem Yılmaz.
İleride nasıl bir gelişim yaşanacağını göreceğiz ama Özlem Yılmaz’ın kanlı canlı performansı olmasa, ne Teneke’nin klişeleşmiş fakirlik tablosunun ne de ‘Lale Devri’ni anımsatan ortamdaki fakir sevici zenginliğin izlenecek bir yönü olmazdı.
Anlayacağınız Özlem Yılmaz, kendisine çok yakışmış olan rolünü ajitasyona kaçmadan, su gibi akan bir canlandırmayla izleyiciye aktarıp ‘Kara Ekmek’ dizisini de rutinin ötesine taşımayı başarıyor. Bu tempo böyle de sürecektir. Yeter ki, Asiye, Çetin’in nişanlısı Selen’e dönüştürülürken karakterin suyu çıkartılmasın ve Mine’den de Bahar benzeri bir tip yaratılıp Çetin’le aşk hallerine sokularak Asiye iyiden iyiye ötelenmesin.
Malum, bizim senaryoların değişmez tutkusudur, gerçek mağdurları kötü gibi gösterip onların üstünden geçinenleri melekleştirerek yüceltmek! Hoş gerçek hayatta da bu böyle ya… Umalım da ‘Kara Ekmek’ bu rutini kırıp değişik bir tat yaratmayı becersin.
KARA EKMEK, KARAGÜL’E KARŞI NE VAAT EDİYOR?
ATV’nin ‘Kara Ekmek’ dizisini izleyiciyle buluşturmak için gün yokluğundaymışçasına tercih ettiği Cuma akşamları, takipçisi kemikleştirmiş ‘Karagül’ün hâkimiyetinde… Bu nedenle, reytingleri baz alırsak, iki ‘kara’nın karşılaşmasında avantaj ibresinin ‘Karagül’den yana kaymış görünmesi de çok doğal.
Ancak ikinci bölümünde AB grubundaki sıralamasını yükselten ve ekranın dışında sosyal medyada büyük ilgi gören ‘Kara Ekmek’, her ne kadar ‘Karagül’e karşı yem edilmiş dursa da, bana göre izleme ilgisini çok daha diri tutabilecek kapasitede.
Çünkü bölümler boyu aynı konu çevresinde gezinen, sürekli benzer konuşmaları ve sahneleri izleten ‘Karagül’ ilk zamanların çekiciliğinden uzaklaşmış durumda. Abartılı bir biçimde dengesizleştirilen Narin’in peşinde koşturmaktan ve konaktaki kadınlarla didişmekten bitap düşen Kendal bile, ‘Karagül’ü izlerken uyuklama halinin gelişmesine engel olamıyor. Hastane-karakol arasında mekik dokuyan karakterlerin kendini tekrarlayan performanslarını, dön baba dönelim kavgacılıklarının yarattığı bezginliği Halfeti’nin görselliği bile kurtaramıyor. Kısacası, ‘Karagül’ konu darboğazına düşmüş, ekran yorgunluğu yaşamakta.
Oysa ‘Kara Ekmek’, fırından taptaze çıkmış halde… Yani izleyici dikkati yeterince çekilip senaryonun hakkı verilirse çok şey vaat edebilecek kapasitede. Şayet dumanı tüten ve sofraya getirildiği şekliyle iştah açıcı bir tablo oluşturan bu ‘Kara Ekmek’e bir de doğru düzgün katık edilecek malzeme takviyesi yapılırsa eminim çaktırmadan solmaya başlayan ‘Karagül’le ve dahi diğerleriyle rekabet gücü bulacaktır.
Böylece Karadayı ve Kara Para Aşk’ta kan kaybetmeye başlayan ATV’nin ‘kara’dan ‘ak’lık çıkartma çabası da boşa gitmemiş olur. Neticede unutmamak gerekir ki, hak etmediği halde başlangıçta beklenenin gerisinde kalan pek çok yapım sonradan izleyicinin vazgeçilmezine dönüşmeyi başarmıştır. ‘Lale Devri’ de sonradan parlamamış mıydı?
Anibal GÜLEROĞLU