Her zaman tekrarladığım ve bu gidişle de tekrarlamayı sürdüreceğim bir gerçek var… Hangi konuda olursa olsun başarıya giden yol, kaliteden ziyade pazarlama becerisinden geçer!
Pazarlama hocamın ‘İyi bir pazarlamacı ve reklamcı en kötü malı, almaya hiç niyeti olmayan birine dahi kolayca satmayı becerir’ sözüyle öğrendiğim bu hakikat, gözlemlere dayalı tecrübelerle sabitlenmiştir. Yani bir şeyin reklamını, satıcılığını beceremiyorsan, ‘Benim malım iyidir’ diye istediğin kadar yırtın kimse görmez, umursamaz.
‘Fatih Harbiye’yi olduğu gibi ‘Deniz Yıldızı’nı da başka kanala yollayarak fanların desteğinden mahrumiyeti göze alan ve dizi konusunda yeni sezon için ciddi ciddi düşünmesi gereken FOX TV’nin yenilerinden ‘Kocamın Ailesi’, bu gerçeği perçinleyenlerin sonuncusu… Tabii, bu klişeyi sürdürecek yenisi çıkana kadar.
KADRO BİRBİRİYLE UYUMLU MU?
Hani önce iyi haberi vermek adettir. Onun moral dopingiyle kötünün yaratacağı etki bir nebze azaltılır. Biz de ‘Kocamın Ailesi’ni yorumlarken evvela hoş sözlerle başlayalım.
Diziye emeği geçen tüm ekip ve oyuncuların, konuklarla birlikte Beykoz Kundura Fabrikası’nda izledikleri ilk bölümüyle, beklediğimin aksine bir sonuç alan ‘Kocamın Ailesi’ için ilk yorumum, o günün programlarının arasında çok daha üst sıralarda olmayı hak ettiği yönünde! Çünkü Mia Yapım’ın dizisi, genel itibariyle izleyiciye hitap edecek türden bir mahalle-aile komedisi.
Nuray Uslu ve Verda Pars’ın senaryosunu üstlendiği, ‘Avrupa Avrupa’dan tanıdığımız Şafak Bal’ın yönetmen koltuğunda oturduğu yapımda, mantıken bazı aksaklıklar olsa dahi kadrosu konuyu çekip çevirmeye uygun türden. Peki, içerik genelinde çoğu ailede görülen ev hallerini yansıtan dizideki oyuncular, bu uygunlukla paralel birbirlerini tamamlayabiliyorlar mı? Bu önemli noktaya, derine dalmadan kısaca bakalım.
Yeşim Salkım’ın, kilitli kapının ardındaki dairede ölümcül bir gizem sakladığı hissini uyandıran, yalnız eş-meraklı yenge modundaki Şeniz’i canlandırarak renk kattığı ‘Kocamın Ailesi’nde, aile yapımlarına alışkın Selen Seyven de Yonca karakterine tam oturmuş. En son ‘Avrupa Avrupa’da Gül rolüyle ekrana çıkan Seyven’in öyküye uyumu, iki karakter arasındaki kalıp benzeşmesinden dolayı daha da kolaylaşmıştır.
Yönetmeninden kimi oyuncularına, ‘Avrupa Avrupa’dan kaynaşmış yapısıyla dikkat çeken dizide, iş bitirici Gazanfer Amca’yı canlandıran Şehsuvar Aktaş ise ‘Avrupa Avrupa’ dizisi veya ‘Eyvah Eyvah’ serisi başta olmak üzere çeşitli yapımlarda, tiyatro oyunlarında başarısını kanıtlamış bir isim. Dolayısıyla çaba sarf etmeden komedi yaratmayı rahatlıkla beceriyor.
Kadronun geri kalanı da, farklı yapımlarda hoşa giden karakterleri canlandıran isimler… Kandilli’de geçen öyküde Şah Tahmasb olarak ‘Muhteşem Yüzyıl’da yer alan, ‘Her Şey Yolunda Merkez’in polisiye komedisine Cem olarak katkıda bulunan Gökhan Alkan, şirin ev erkeği olarak, hayalindeki çöpsüz üzüme kavuşan Selen Seyven’le ‘cana yakın çift’i yakalamış.
Tülay karakterindeki Füsun Kostak ile aldatan koca Hakan’ı canlandıran Kadir Kandemir de, konu mantığı bakımından denk düşmüşler. Ayşenil Şamlıoğlu, Yıldız Kültür ve Erman Okay’dan oluşan deneyimli oyuncularaysa kusur bulmak imkânsız. Büyük ailenin temelleri.
Her yaştan kadrosuyla her kesimden izleyiciye hitap yeteneğine sahip olan formattaki dizinin genç kesimine gelince, henüz konuşmak için çok erken. Ama küçük kıza bayıldım. Özellikle tartışmacı büyüklerin sözlerini bilmiş bilmiş tasdiklemesi, renklendirici bir hoşluktu.
Buradan varılan sonuç; çekirdek ailenin modern yalnızlığındansa, büyük ailelerin çekişmeli-dayanışmalı güzelliğinin daha tercih edilesi olduğunu vurgulama odaklı ‘Kocamın Ailesi’nde, kadro bakımından çok göze batan, başarıyı etkileyen bir sıkıntının bulunmadığı.
HELVA TAMAM DA YİYEN NEREDE?
Dizinin olumlu yönlerini işaret ettikten sonra gelelim tekere taş koyan olumsuzluklara… Malzemesi tam, kıvamı da çoğuna göre daha iyi tutturulan helva bir güzel hazırlanmış ama insanlar yemeye fırsat bulamamış türünden bir tabloyla ilk bölümünü ardında bırakan ‘Kocamın Ailesi’ne, bu konuda ilk darbeyi vuran yayın saati kargaşası oldu.
Şöyle ki, tanıtım duyurularında 21.00 olarak belirlenen başlangıç saatinin sonradan 19.45 şeklinde değiştirilmesi ‘Kocamın Ailesi’ni izlemeye heveslenen pek çok kişiyi yanıltmıştır… Ki, bana yollanan, ilk bölümünü birlikte izleme davetinde de başlangıç saatinin 21.00 olduğu yanılgısı vardı. Çok mu önemli? Evet.
Zira dizilerin baştan söylenen saatlerin dışında bir zamanda ilk çıkışı yapma plansızlığının izleyiciyi kaçırdığı, örneklerle sabit… Hele ki konusuyla fark yaratıp izdiham yaratacak kapasitede olmayan, kabarık takipçi listeli oyuncuları bünyesinde barındırarak ‘İlle de izlenir’ nitelik taşımayan yapımlar bu gerçeğe hiç karşı duramaz. O nedenle, izleyici garantisi olmayanların söylenen saatte ekrana gelmesi, diğerlerine oranla daha büyük önem taşır.
Ayrıca dizinin sofraya getirildiği yeni saat ayarlaması da, plansızlığa dayalı büyük bir hata! Çünkü ramazan sürecinde iftarın hemen öncesinde insanların işi gücü bırakıp komedi izleme olasılığı, yemek üstü saatlerin boşluğuna kıyasla daha düşük. Ayrıca o saatte ‘Çarkıfelek’ ve ‘Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu ile Sahur’ gibi şovla karışık ödüller dağıtan ya da akıllardaki sorulara cevapların arandığı masal rehaveti uyandıran sohbetler, takibi kolay ayaküstü çekicilikleriyle ekranda gövde gösterisi yapmakta. Bunları aşıp da izleyiciye ulaşmak kolay mı? Papaz her zaman pilav yemez denir ya… İzleyici de, dizi bolluğundan geçilmeyen ekranlarda farklı tatlar aradığından, her zaman helva yemeye yanaşmıyor işte! Helvalar da kavrulduklarıyla kalıyor.
GEREKSİZ SAHNELERİN NAHOŞLUĞU
Bu handikapların ötesinde ‘Kocamın Ailesi’nde diziyi basitleştirerek başarısına sekte vuran tutarsızlıklar da mevcut… Hem de, ‘Böyle sahnelere gerek var mıydı’ diye sordurtan türden!
Mesela, öykünün temelini oluşturan aile kaybının yaşandığı başlangıçtaki pazar sahnesi… Doğurdu doğuracak pozisyondaki hamile bir kadın çocuğuyla pazara çıkmışsa büyük ihtimalle o semtte oturmaktadır ve esnafın içinden illa ki tanıyan çıkar. Dolayısıyla çocuğu da uluorta kaybolmaz. Hadi çıkmadı diyelim, kaybolan çocuk polise teslim edilir. O da, adını sanını diyemeyecek kadar küçük değil ki, polisi bilgilendiremesin. Parayı kapıp gitmeyi akıl edebildiğine göre ismini cismini de söyleyebilir. Ayrıca çocuğu kaybeden aile sırf doğum telaşı var diye oğlanı umursamamış mı ki, gidip civar karakolları vs. araştırmamışlar. Yoksa pazarda kalakalan çocuğu birileri mi alıp kaçırmış? Yani diyeceğim o ki öykünün buradaki mantığı temelden boşluklarla dolu. Bu ise TV’deki programların faydasını işaret edercesine, aynı anda depreşen çocuk-aile bulma isteğindeki inandırıcılığı çelmelemekte.
Bir dönem ‘Resmen fişleniyoruz’ boyutuna vardırılan ve faili meçhuller başta olmak üzere pek çok olayın aydınlatılması için kurulması önerilen DNA bankası konusuna değindiği için alkışladığımız dizideki bu mantık boşluğunu geçip devamına baktığımızda başka olumsuz ayrıntılar da bolca çıkıyor karşımıza.
Örneğin, bir karış topuklularla balkondan kaçmaya yeltenen hanım kızımızla yaratılan durum neyin nesi? Pastanenin kapalı olduğunu göre göre giden genç adam orada tesadüfen(!) bulunmasa nasıl aşağıya inecekti acaba? Yardım istediği adama ‘Başını çevir’ deme namusluluğuna karşın kalçalarını adamın eline teslim etmekten çekinmeme tezadı da komedi yaratmakla alakasız bir abeslik. Aynı hanım kızın eve nasıl girdiğiyse meçhul! Kapıdan girdiyse şayet o zaman da niye balkondan çıktı? Gece vakti trafikte seyreden aracın içindeyken taa uzaktaki restoranda oturanı görme yeteneğine sahip yengesi gibi erkekler arası turlayan bu kızımız da bir beceri sergilemiştir muhakkak daa... Önemli olan bu değil aslında.
En basitinden iki örnekle dikkat çekmek istediğim asıl husus, küçük zannedilen ve üstünde durma ihtiyacı hissedilmeyen böylesi detayların, hele ki inandırıcılıktan uzak bir sunumla birleştiğinde, diziyi samimiyetsizleştirdiğinin görülememesi… Komedi yaratmak veya konunun ilerideki gelişimine zemin hazırlamak istenirken, baştan önünün kesildiğinin fark edilememesi! Kaş yapayım derken göz çıkartmak gibi. Doygunluğa ulaşılmış bir konuda iş üretirken, izleyiciyi bağlayan baş etkenin inandırıcı samimiyet olduğu unutulmamalı. Kadrosunu denk kuran ‘Kocamın Ailesi’ bunu sağlarsa, geriye sorun kalmıyor.
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal