Meryem Uzerli’nin gelecek sezon ekrana gelmesi beklenen ‘Muhteşem Yüzyıl-Kösem’ projesinde yer alacağı dedikodusu medyaya düştüğünde, ilk tepkim ‘Yok artık’ oldu. Doğruya doğru… Uzerli’nin, canlandırdığı abartıyla, ‘Muhteşem Yüzyıl’ın tutunmasına büyük katkısı olmuştu. Fakat bu tecrübenin ardından onun Kösem rolü için düşünülme ihtimali dahi kabul edilemeyecek türdendi.
Gerçi öncekilerin deneyimiyle pek inanmadığım bu söylenti, TİMS’ten projenin henüz ön hazırlık aşamasında olduğu ve cast çalışmasının başlamadığı duyurusuyla yalanlandı ama bizde sağ gösterip sol vurulma âdeti yaygındır. Yani ‘olmaz’, olmaz!
Dolayısıyla her fırsattan kendine pay çıkartmaya yönelik bu müthiş söylenti potansiyeli üstüne düşünmeden edemiyorum. ‘Yarışma jürisinde yer alacak, şunu yapacak, bunu edecek’ şeklinde çıkartılan haberlere de malzeme yapılan Meryem Uzerli başta olmak üzere dikkat çeken isimler, bir şekilde her daim gündemde tutulmak istenmekte. Kaynak kim, nereden pırtlatılıyor bu müjdeler belli değil. Gerçekten de değil mi acaba? Bir söyler, biri yalanlar. Reklamın büyüğü bundan doğar.
MASAL MASAL MATİTAS…
Günümüzün en büyük el altından yürütülen gerçeği nedir? Hiç kuşkusuz; lobicilik. Faiz lobisi… Siyaset lobisi… O lobisi, bu lobisi… Belli bir konuda erk sahibi insanların yetkilileri etkileme faaliyetleri almış başını gidiyor. Ama bunların ötesinde bir başka lobi daha var ki, ismi alenen belirlenmemiş olsa bile sürekli çıkıyor karşımıza. Lakin öyle diğerleri gibi ülkeyi etkileyecek bir özelliği olmadığından deşifre edilme ihtiyacı hissedilmiyor. Akıllara da takılmıyor. Kendi içinde işini yürütüp gidiyor. Tutan tutuyor, tutamayan magazine düşürülen fos haberlerden ibaret kalıyor.
Nedir bu zikredilemeyen lobicilik durumu? Adını hemen koyalım… Dizi lobisi! Öyle bir fısıltı yayma kabiliyetleri var ki, diziler, programlar, başroller, rakamlar, vesaireler havada uçuşmakta.
Maksat; öncelikle piyasa yapıp müşteri yaratmak… Sonrasında müşteri kızıştırmak, birilerinin kulağına kar suyu kaçırtıp iştah kabartmak. Bu lobinin baş karakterleri de, oyuncular ve pirecikler...
‘İsimleri gündemde tutulmak için her yol denenen oyuncuları anladık da, pirecikler ne ola’ dediğinizi duyar gibiyim.
Bunu da bir bilmeceyle izah edelim. Küçüklüğümde en sevdiğim bilmecelerdendi(Kimileri de tekerleme olarak farklı bir biçimde kullanırdı ya şimdi onu boş verelim)... ‘Masal masal matitas, Kaynanamın başı daz, Çukura düştü çıkamaz, Pır pır eder uçamaz’… Cevabı ‘pire’ olan bu bilmece nedense hayal dünyamı ve merakımı fena halde kaşırdı.
Matitas ne demekti? Kaynananın başı neden dazdı? Çukur çok mu derindi ki çıkamıyordu? Sorular, sorular… Bu garip cümle kombinasyonundan cevap olarak ‘pire’nin çıkmasıysa apayrı bir bilinmezlikti çocuk zihnime göre. Velhasıl soru yığını yaratan ve nasıl bir yaratık olduğunu hiç görmediğim pire, bu bilmeceyi her duyduğumda aklımı kurcalardı.
İşte, oyuncular vasıtasıyla soru işaretleri yaratıp neticede mini minnacık bir durum doğuranlar da bu bilmecedeki pire gibi!
Belli ki benim bir zamanlar pek bir anlam veremediğim bu zekâ parlatıcı bilmecenin pireciği, şimdilerde dizi lobisinin cevvalliğini üstlenmiş, ikide birde ortalığa çıkıp minicik ısırıklarla birilerini kaşındırıp birilerine taze kan sağlama çabasına düşer olmuş. Bir ısırık atıyorlar, gelsin kaşınmalar…
Yoksa nasıl izah edilirdi, döndü-dönecek muhabbeti kesmeyince yeni tekliflerle, 30 bin gibi rakamlarla adı yan yana getirilen Meryem Uzerli’nin ‘Muhteşem Yüzyıl-Kösem’ dizisinde başrolü kapacağı haberi? Masal masal matitas…
BÜYÜK HATA OLUR!
Şimdi gelelim maydanozun kerametine… Velev ki TİMS, hani şu an için yalanladı ama ileride Meryem Uzerli’yi Kösem Sultan rolü için seçti… Bu ne derece etik olur? Hürrem’le başlayan tarihi akışı ‘Son Dem’in ardından devam ettirecek ‘Muhteşem Yüzyıl-Kösem’ yapımı için ne oranda uygun düşer? Bana göre her iki sorunun cevabı da olumsuz!
Evvela sezonun bitimine yakın apar topar giden bir oyuncunun, gerekçe her ne olursa olsun iş etiğine uygun davranmadığını hatırlamak gerekir. İstediği kadar sonradan özür dilesin, ben yapımcı olsam hayatta o kişiye aynı projenin devamı niteliğindeki bir çalışmada yer vermezdim. Çünkü yine bir tarihi içerik ve yine aynı yoğunlukta bir tempo olacak ortada. Yani o zaman ‘tükendim’ deyip sırra kadem basan birinin gelecekte yine tükenme olasılığı mevcut! Üstelik yeni proje eskisi gibi de değil. Doğrudan doğruya Kösem Sultan odaklı olacağından onu oynayacak kişiye epeyce bir yük binecek. Tabi bir de işin yapımcının ciddiyetini, otoritesini zedeleme durumu var. Hani aldatılmayı hoş görenin yeniden aldatılma halindeki gibi.
Etiğe ters düşmenin dışında, bir de canlandırmanın ağırlığını düşünmek lazım… İktidar hırsı yüzünden kendi oğullarına dahi acımayarak kan akıtmakta adeta Kanuni’yle rekabete girişen ve gelini Turhan Sultan’la kıyasıya çekişmesi sonucu boğdurulan Mahpeyker Kösem’i layıkıyla canlandırmak için öyle podyumdaki gibi salına salına yürümenin ya da yıllara rağmen asla düzelmeyen bir şiveyle Harem’de mahalle kavgası yapmanın yetmeyeceğini belirtelim.
Çünkü her şeyden önce Fatih Kanunnamesini kaldırtarak taht için akraba öldürtmeyi yasallıktan çıkartan I. Ahmed’in nikâhlı eşi Mahpeyker’in pozisyonu Hürrem’le aynı değil. Padişahın sağlığında saraydaki etkisi hemen hiç yok.
Bunların ötesinde Meryem Uzerli’nin Hürrem’likten Kösem’liğe dönüşmesindeki en büyük sakınca tarihin içinde yatmakta… Kösem Sultan kim? Hürrem’in gelini Nurbanu’nun torunu olan III. Mehmet’in gelini! Yani aynı saltanata mensup kuşaklar.
Şimdi siz tutup birbirini takip eden bir ‘Muhteşem Yüzyıl’ sürecinde, aynı oyuncuyu kullanarak, Hürrem’i ölümünden yaklaşık 90 yıl sonra yeniden doğdurup Kösem diye izleyiciye sunarsanız olur mu? Olmaz. Bu öyle aynı figüranı, nasılsa dikkat çekmez mantığıyla, aynı dizide farklı rollerle oynatmaya benzemez!
Yok, ‘Biz diziyi ilgi çekici kılmak için kafamıza göre takılır illa ki de sunarız’ dendiğinde de, büyük hata olur. Zira seyircinin gözünde Kösem, Hürremleşir. Gerçekçilik açısındansa, kurgularla yeniden kurulan tarih iyice dejenere edilir.
Sonuçta imam bildiğini okuyacak olsa da, pireciklerin yarattığı ‘Kösem’i Hürremleştirme sevdalı’ kaşıntıdan yola çıkıp testi kırılmadan lafımızı edelim dedik. Zırt pırt belli isimleri pompalayarak şişirenlere, ‘Oyuncu bolluğunda, oyuncu kıtlığına mı geldiniz’ diye sormayı da ihmal etmeden…
Anibal GÜLEROĞLU
[email protected]
www.twitter.com/guleranibal