Bu yazıyı çocuk yaşta evlendirilmiş, eve ekmek getirsin diye kocasının eline bakan, okuma yazması olmayan bir kadın yazmıyor.
Bu yazıyı kariyer başarısı ve sosyal statüsü üst seviyede, güçlü ve özgüveni yüksek bir kadın yazıyor.
Ben, geçmişte birçok kez şiddete maruz kaldım ve sesimi çıkarmakta zorlandım. Çünkü bunu açığa vurmanın beni ezik ve zayıf göstereceğinden korktum. Gururum elvermedi. Ne yaman çelişki, değil mi?
Birçok ünlü kadının da şiddete maruz kaldığını ama “marka konumlandırması” zarar görmesin, kariyeri zedelenmesin diye bunun üzerini örttüğünü biliyorum.
Şiddetin türleri var. Fiziksel, sözlü, psikolojik...
Ve her şiddet uygulayan kişi kâtil veya cânî değil. Öfke kontrolünü yitirip şiddet uyguladıktan sonra pişman olup üzülebiliyor, korkabiliyor... Üstelik bu sevdiğiniz, itibarını zedelemek istemeyeceğiniz bir yakınınız da olabiliyor. İşte yine yaman bir çelişki...
Ama belki de en yaman çelişki şu:
Bir kadın sadece erkekten şiddet görmüyor. Bu sorunun çözüme kavuşmasına engel olan psikolojik şiddeti de toplumdaki kadınlardan görüyor.
Hele belli özellikleriyle öne çıkan, göze çarpan biriysen.
Sen şiddet mağduru olduğun için kadınlardan destek göreceğini hayal ederken rekabet ve kıskançlık, en ağır eleştiri oklarını sana hemcinslerinin fırlatmasına sebep oluyor.
Sanıyorsun ki kadın haklarını savunmak için siyah beyaz fotoğraf çektirip sosyal medyada birbirine gönderen kadınların hepsi birbiriyle dost. Sanıyorsun ki hepsi de samîmî bir dayanışma içindeler.
Yok böyle bir şey.
Herkes birbiriyle rakip. Çok sevişiyormuş gibi görünenler, ilk fırsatta birbirinin kuyusunu kazabiliyor. Çok kaliteli ve hanımefendi görünen bazı kadınların birbiriyle nasıl korkunç bir çekişme içinde olduğunu fark ettiğinde dudağın uçukluyor.
Yani sen “ben şiddet görüyorum” diye sesini çıkarmaya kalktığında biliyorsun ki başka kadınlar ya imajları zedelenmesin diye olaya karışmak istemeyecek ya da senin içinde bulunduğun kriz durumu karşısında sevinerek ellerini ovuşturacak.
Herkesin bildiği gibi, ben savaşçı bir kadınım... Ama korkularım da var... Ve kadınlardan destek beklediğim zamanlarda birçok kez hayal kırıklığına uğradım.
Bir kadın gazeteci “ben arada kalmak istemiyorum” dedi.
Bir kadın hakim “kendinizi hırpalamayın, bugünler geçiyor” dedi.
Bir kadın PR’cı “negatif haberlerle gündeme geldiğinizde ticarî zarara uğrarsınız” dedi.
Beni rakip gören başka kadınlar da hakkımda güçleri yettiğince karalama yapmaya kalktı.
Ben bunları yaşadım. Sosyal konumuma ve gücüme rağmen, cesaretim kırıldı.
Bu yüzden, şimdi çıkıp “İstanbul sözleşmesi yaşatır” diyen her kadının samimiyetine inanmıyorum.
Ben modern, kentli, eğitimli, ekonomik özgürlüğü olan, patron bir kadın olarak erkek şiddeti gördüm ama en ağır şiddeti kadınlardan gördüm.
Şiddeti bitirmek isteyen herkes önce aynaya baksın bir zahmet.
Sesiniz yeterince güçlü çıkmıyor çünkü hepiniz dürüst değilsiniz.
Ama ben artık susmuyorum.