Zamanın gizemli sonsuzluğunda insanın saati durmaya görsün… Ne dünyanın en iyi doktoru, ne en etkili ilacı, ne de yaşamı boyunca istiflediği paraları fayda etmez. Zamanda kendisine ayrılan sürenin sonuna gelen, tüm varlığını ardında bırakıp gidiverir. Herkes için kaçınılmaz bir durum bu. Öte yandan ölüm var diye, yaşamı boşlayıp sağlık sorunlarını kaderciliğe bırakacak da değiliz tabii. Henüz saatimiz işlerken onun tik taklarını sekteye uğratan, yaşam kalitemizi düşüren aksaklıklara karşı metanetle çare aramak lazım. Bunu başarabilmek için de hastalıklar karşısında ümitsizliğe kapılmamak, yüksek moralle bilinçli bir tavır sergilemek önemli. Çünkü ruh çöktü mü, bedenin hastalığa yenik düşmesi daha kolaylaşır.
Ne demiş Sigmund Freud… ‘Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskısıdır’… Öyleyse hastalıklarla mücadeleyi kolaylaştırmak için farkındalık yaratarak bu baskıyı ruhların üstünden kaldırmak şart! Nitekim bu amaç doğrultusunda ekranlarda sık sık kamu spotlarıyla karşılaşıyoruz. Ancak bunların etki gücü de bir yere kadar. Kitleleri ilgilendiren yaygın hastalıkların gülen yüzünü yansıtmak için birkaç dakikalık kamu spotları herkesin dikkatini çekmeye yetemeyebilir. Peki, o zaman ne yapmak lazım? Halkın rağbet gösterdiği işlerin başında diziler geldiğine göre… Daha geniş çaplı anlatıma sahip dizilerle verilmek istenen mesajları aktarmak en akılcı yol olabilir. Nasıl ki sinemada ve yabancı dizilerde bu yönteme başvurulmakta. Bizde de ilk adım atılıyor. Kimileri eleştirse de komedi adına başarılı işler yaratan Gani Müjde mizahta olduğu gibi bu konuda da öncülük etmek için kolları sıvamış… MS (Multipl Skleroz) hastalığına dikkat çekici özellikteki ‘Melek ile Serhat’ dizisini yapmış. Bize de sosyal yönü ağır basan diziyi izleyicinin fark edebilmesi adına destekleyip birkaç kelam etmek kalmış. Dizilerin monoton dünyasında öncü olur mu? Bakalım.
SAĞLIK İLETİŞİMİNDE BİR İLK!
Özel gösterimle kendini tanıtan ‘Melek ile Serhat’, hakkında ilk sözüm bu işin piyasadaki dizilerle karıştırılmaması yönünde… Zira bize komedi alanında güzel örnekler izleten Gani Müjde ile Devlet Tiyatrosu Oyuncusu Ayşen İnci başkanlığındaki Türkiye MS Derneği’nin ortak projesi olan yapım, MS hastalığı hakkında farkındalık oluşturmayı isteyen, hastalığın detaylarını tanıtan bir çalışma. Bu nedenle tüm dizisel hassasiyetler bir yana, ele aldığı konu açısından ilgiyi sonuna kadar hak ediyor.
Kuşkusuz bu tarz ortak çalışmalar ve farkındalık yaratma istekleri yeni bir şey değil. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl TRT ekranında uyuşturucunun gençler üstündeki yıkımını işleyen ‘Son Çıkış’ dizisi bu açıdan bir örnek oluşturmuştu. Lakin orada kişinin inisiyatifi dışında gelişen hastalıktan ziyade, insan iradesiyle-iradesizliğiyle oluşan madde bağımlılığını ve bu ölümcül sistemin çarklarını masaya yatırmak söz konusuydu. Bu durumda hem toplumu bilinçlendirmek hem de MS hastalarına sosyal yaşamlarında destek vermek amacını güden ‘Melek ile Serhat’ın öyküsünü benzerlerinden ayrı bir yere koymak gerekiyor. Ayrıca bu mini dizinin, kendine has özellikleri bulunduğunu belirtmekte de fayda var. Hastalığı geniş kitlelere tanıtmaya yönelik yapımı benzerlerinden ayırıp öne çıkartan nitelikleri neler derseniz…
Ünlü isimlere bünyesinde yer veren yapımın baş özelliği, senaryonun sadece bir kesitinde değil, bütününde bir hastalığa odaklanan ilk yerli dizi olması. Şimdiye dek farklı yapımlarda hastalık halleri sıkça işlendi. Hatta hastane-doktor dizilerinde türlü hastalıkların malzeme yapılmasını da bolca izledik. Ancak oralardaki hastalıklar çoğunlukla akışın boşluklarını dolduran yan konulardan ibaretti. Ufak tefek mesajcılıklarla işlenip bütünde kaybolmaya mahkûmdular. ‘Melek ile Serhat’taysa durum çok farklı. Senaryonun bütünü MS üstünden ilerlemekte. Dolayısıyla Gani Müjde’nin hastalardan ilham alıp araştırmalarla senaryosunu yazdığı proje, hem diziler dünyasında hem de sağlık iletişiminde bir ilke imza atmış oluyor.
Türkiye’de sayıları yaklaşık 40 bini bulan MS hastalarını ve onların çevrelerindeki kişileri, nihayetinde toplumu ilgilendiren bir konuyu dizileştiren ‘Melek ile Serhat’ın bir diğer özelliği, içeriğinin karamsar bir dil yerine Gani Müjde’nin bakış açısıyla sunulması! Yani mizah ustası Gani Müjde, MS’in korkulacak bir şey olmadığını… Hastalığa yakalananların da hayata umutla bakabileceklerini göstermek için senaryosunu, hüzün dozu ayarlı biçimde geliştirip komedi unsurlarıyla donatmış. Zaten karakterlerin yüzleri de gözyaşından ziyade gülümsemeyle dolu. Bu açıdan ‘Melek ile Serhat’ı değerlendirdiğimizde, dizi için ‘Bedenleri, hastalığa karşı zayıf bırakan ruhun baskısını ortadan kaldırmaya yönelik bir iş’ diyebiliriz rahatlıkla. Gerçek hayatta zorluklar alabildiğine sürse bile bu mini motivasyon bile umut ışığı olacaktır.
Ayrıca MS’in başka hastalıklarla karıştırılmasını önlemek isteyen… Bunun erken teşhis halinde büyük sakıncalar yaratmayacağını, ALS-kas hastalığı veya akıl hastalığıyla ilgisi olmadığını, bulaşıcı yönünün bulunmadığını anlatmayı hedefleyen dizinin özellikleri arasında usta oyunculara yer vermesini de sayabiliriz. Bu önemli zira Engin Hepileri ve Aslı Tandoğan’ın başrolde bulunması… Emre Kınay,ÖnderAçıkbaş, Yasemin Hadivent, Ömer Duran ve Serap Matyaş gibi isimlerin konuk oyuncu olarak destek vermesi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Aksel Siva’nın da yer aldığı projeye verilen önemin göstergeleri. Böylesi güzel ve özel bir işe destek verdikleri için tebrikler.
Ferdi Alver, Aybike Turan, Özlem Çakar, Buğra Özmüldür, Merve Polat, Ömer Köse ve Alişan Özkan gibi isimlerin de oyunculuklarıyla katkıda bulundukları… MS hastalarını hayatın içine çekmeyi ve diğer insanlarda bu hastalığa karşı bilinç geliştirmeyi amaçlayan ‘Melek ile Serhat’ projesinin içeriğine gelirsek…
MS HASTALIĞINA ‘ROMANTİK KOMEDİ’ TADINDA BİR BAKIŞ…
Hastalıklar ne kadar tedavi edilebilir olsa da gerçek şu ki, insanların hastalıklar karşısındaki yaklaşımları, algıları her zaman için hataya düşmeye müsaittir. Dahası toplumsal bilgisizlik de bu süreçte en büyük etken olarak gösterir kendini. Bilgisizliği kırıp hastalıkları ‘korku duyulan’ olmaktan çıkartmak için de öncelikle olaya elden geldiğince pozitif yaklaşmanın yollarını aramak lazım. Pozitiflik gerçekten de çok önemli bir detay! Babamın kemoterapi sürecinde müzikle, şovla tedavi alan hastalara destek verilmesinin ne denli moral yükseltici bir uygulama olduğunu yakından gözlemlediğim için, en ölümcül hastalıkta dahi yüzde tebessüm yaratabilmenin değerini çok iyi biliyorum.
Projeyi hayata geçiren Türkiye MS Derneği’nin Başkanı ve Devlet Tiyatrosu Oyuncusu Ayşen İnci’nin de doktor rolüyle yer aldığı ‘Melek ile Serhat’ın Gani Müjde imzalı güler yüzlü senaryosu da işte bu açıdan çok önemli. MS hastalarının, normal insanlardan ayrı düşmediğini, yaşamın içinde olabileceğini gösteren öyküsünü ‘romantik komedi’ tadında aktarmayı seçen usta kalem, hastalığı işleyen ama bunu bıktırmadan ve karamsarlık hissettirmeden yapan keyifli bir içerik sunmayı hedeflemiş. İyi de yapmış. Bravo.
Öte yandan ‘Melek ile Serhat’ın ekranda egemen olan romantik komedilerden farkı bulunmadığı da bir gerçek. Yine tesadüflerle gelişen bir aşk, kendi hayatlarını kurmaya çalışan çiftin esprilerle örülü yakınlaşmaları ve tarafların birbirlerinden sakladıkları gerçekler var orta yerde. Hayatını birlikte geçireceği şeyin bir kadın değil de ‘MS’ olduğunu düşünerek ufak çaplı hayal kırıklığı yaşayan Serhat’ın rüyasını, rüya gibi bir karşılaşmayla gerçeğe dönüştüren akışta romantik komedilerin evlilik meraklısı söylemi de yan karakterlerle işlenmekte. Anlayacağınız başrollerin birbirlerinden saklamaya çalıştıkları MS hastalığına dair detayların derinlemesine saptanması, dizinin benzerlerinden ayrı düştüğü yegâne nokta. Ondan ötesi, hep olduğu gibi hayatın güzelliklerini yakalama mücadelesi.
‘MELEK İLE SERHAT’IN UFKU GENİŞLEMELİ
Sonuçta; Sosyal sorumluluk projesi kavramını, şimdilerin gözdesi olan romantik komedi kıvamıyla harmanlayarak yaratılan… Ve bu türün belli kalıplarını MS hastası iki karakterin aşk yolculuğuna adapte ederek dizi algısına farklı bir boyut kazandıran ‘Melek ile Serhat’, beş bölümle ve internet siteleriyle sınırlı kalamayacak türden bir değere sahip.
Gönül isterdi ki, hastalıklarından dolayı kenara itilen insanların normal yaşam hakkına sahip olduklarını vurgulayıp MS hastalarını kabuklarını kırarak hayata davet eden, topluma onları yok saymama konusunda örnek teşkil edici nitelikte olan ‘Melek ile Serhat’ da geniş çaplı bir kitleye hitap edebilecek olanak yakalasın. Umarım Haziran’da izleyicisiyle buluşacağı Star TV’nin internet sitesinde ve MS hastalarıyla yakınlarına her konuda destek vermeyi hedefleyen Yol ArkadaşıMSın’ın platformunda amacına ulaşmakla kalmayıp daha fazlasına yelken açar… Başka zorlu hastalıklar ve yanlış algılara maruz kalmış konuları temel alan dizileri de peşine takar.
Sözün özü; Hastalıklar da yaşamın gerçeği olduğuna göre, klişe konuları tüketen diziciler için, MS hastalığına romantik bir bakış olan ‘Melek ile Serhat’ın seçenek olarak sunacağı örnek düşünmeye değer! Ruhumuzun güçten düşmediği sağlıklı günler ve içimizdeki ‘Melek ile Serhat’ı dışlamayıp ufkunu genişletmek temennisiyle…
Anibal GÜLEROĞLU